BARIŞI ÖTELEMEMEK İÇİN

Recep Kavuş

10 yıl önce

Davutoğlu Başkanlığındaki hükümet, barış ve müzakere sürecini başarıyla sonuçlandırmak konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan dönemindeki kadar istekli ve kararlı bir duruş göstermiyor.

Sadece Başbakan değil daha önceki kabinede yer alan bakanlar da dil değiştirmiş gibi.

Kalıcı bir barışın sağlanması ve silahların susması, herkesin ortak temennisidir.

7–9 Ekim tarihlerinde Bölgede yaşanan gerginliği “Vandalizm”  olarak değerlendirip üstünü kapatmak doğru değildir.

Yeni güvenlik tedbirleri geliştirmek, özgürlükleri kısıtlamak, polisin yetkisini artırmakla, sorunu salt Vandalizm olarak değerlendirmek doğru değildir.

7–9 Ekim tarihlerinde yaşananların derinlemesine irdelenmesi ve sebeplerinin iyi okunması gerekir.

Hükümetin dili, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un Batman’da STK, kanat önderleri ve basınla bir araya geldiği kahvaltıda sarf ettiği dil olmalıdır.

“Bu topraklarda Selahattin Eyyübi ve Kılıçarsalan’ın kardeşlik bağlarını hiç kimse koparamaz” diyordu Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş.

Yıllar yılı Kürt halkının dilinin, kültürünün yok sayıldığını, inkâr edildiğini ama o günlerin geçmişte kaldığını ise şu sözlerle özetliyordu “Derin devletin bu topraklarda yıllar yılı nasıl bir zülüm yaşattığının en canlı tanıklarısınız. Büyük acılar yaşadınız. Geçmişte Kürtçe kaset satmak bulundurmak yasaktı. Ama şimdi öyle değil çok şükür. Devlet zihniyeti değişti. İsteyen istediği dilde konuşuyor hatta mahkemelerde dilini rahatça kullanabiliyor. Sırf Kürtçe konuştukları için mahkeme tutanaklarına bilinmeyen bir değil de ifade verdi diye yazılmıyor. Tercüman aracılığı ile ifadesi Türkçeye çevrilerek geçiriliyor”

Yaklaşık bir saat boyunca salondakilere seslenen Sayın Kurtulmuş, hep barış ve kardeşlik dilini tercih etti.

Bu dil hakim kılınırsa çözüm ve barış süreci de başarıya ulaşır.

Kürt sorunun çözümü için müzakere ettiğin tarafa “teröristler” demek barışa katkı sunmaz.

Barış yolunda yaşanan sıkıntıları bahane ederek “dağları, kentleri savaş alanına dönüştürürüz” tehditleri de doğru değildir.

Barış fırsatı bu kadar yakınken son günlerde bölgemizde karanlık odaklarca yine savaşı kızıştırma tehlikesini herkes hissediyor.

Savaşı yeniden başlatanların oyununa gelmemek lazım.

30 yıllık savaştan kaynaklı bu coğrafyada çok büyük acılar yaşandı.

Kan, gözyaşı, yakıp yıkma, ölümler hiç eksik olmadı.

Sevinçler, mutluluklar, güzel günler hep ötelendi.

Kavga ve savaşla geçti bir kuşak.

Acıların gözyaşının çekilen ızdırabın, yerini güzel günlere bırakması içi barışı bir gün daha ötelememek lazım.

Her platformda, herkesin aynı amaç için çabalaması gerekir.

İnatla, sabırla ve kararlılıkla istediğimizi elde edene kadar;

barış, barış, barış”

“aşiti, aşiti, aşiti” demek gerekir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI