Dün seçimin öncesi ve sonucu ile ilgili bir değerlendirme yapmıştık.
Bu gün ise seçim sonuçları ile ilgili seçimin galibi HDP ve seçimin mağlubu AK Parti’nin çıkaracağı derslerden söz edeceğiz.
Seçimden sonra hangi partiye sorarsanız çok zor bir seçim süreci geçirdiklerini, diğer siyasi partilerle eşit şartlarda yarışmadıklarını söylüyorlar.
Bu seçimde oyu düşenlerin de tek başına iktidar olamayanların da en çok sığındıkları gerekçe budur.
Oysa bu ihtimalin bu seçimlerde çok etkili olduğu söylenemez.
Olanaklar açısından hiç kimse AK Parti kadar şanslı değildi.
Cumhurbaşkanlığı, başbakanlık ve bütün devlet imkânlarına rağmen tarihlerinin en düşük oyunu aldılar.
Bunun birçok nedeni var.
Batman özelinde baktığımızda AK Parti’nin bu kadar çok oy kaybetmesinin en önemli nedeni Kürt sorunun çözümünde son dönemdeki çıkışları, halka yaklaşımdaki anlayışları, Kamuda yolsuzluk ve hırsızlığın artması, Ak saray örneğinde olduğu gibi aşırı derecede israf, Sürekli kendisine düşman yaratması ve kavgacı politika yapması, Dış politikadaki başarısızlık kadrolaşma ve haksızlığın devletin bütün kurumlarında hakim olması, AK Parti’deki Kürt siyasetçilerin çoğunun halkın benimsemediği kişilerden oluşması.
Bu durum AK Parti’yi Kürt illerinde neredeyse tabela partisi durumuna getirdi.
AK Parti seçim sonuçlarından sonra bu politikalarını değiştirmezse bölgede CHP ve MHP’nin düştüğü duruma düşer.
Gel gelelim seçimin zaferi elde eden HDP’ye.
HDP’yi her zaman Batman’da 1. yapan bir taban var.
Ancak rekor sayıda oy almasının birçok sebebi var.
Öncelikle IŞİD tehdidi ve hükümetin Kobanê meselesindeki yaklaşımı çok etkili oldu. Diğer önemli bir sebep de Kürt siyasal hareketi ve HDP çatısı altında toplanan renkleri meclis dışında kalma riskine karşı belli kaygılarla verilen oylar.
HDP’nin aldığı rekor oy kendisine çok büyük sorumluluklar yüklüyor.
En büyük sorumluluk ise partinin Türkiyelileşme ile ilgili verdiği sözdür.
Ve diğer bir vaat de şayet meclise giderlerse Kürt sorunun çözümü için demokratik mücadele dışında bir mücadelenin verilmeyeceğidir.
Yine kendisine bölge genelinde verilen %70’in üzerindeki oy ile halka yaklaşımı ve hizmetleri ile laik olabilmektir.
Diğer taraftan da HDP yerel yönetimlerin çoğunlukla elinde bulunmasına rağmen belediyecilikteki başarısızlığa son vermelidir.
Her şeyden önce HDP’nin aldığı zaferin kendilerini şımartmaması lazım.
HDP oy veren vermeyen herkese karşı yaklaşımı aynı olması gerekir.
Seçimde kullanılan barış dilinde ısrar etmesi gerekir.
Her şeyden önce seçimin ana sloganı olan “büyük insanlık kazanacak, barış kazanacak” sözünü yerine getirmesi gerekir.
Bu yüzden de HDP için asıl sınav şimdi başlıyor.