ROPÖRTAJ

“DÜĞÜM, ANCAK İMRALI’DA ÇÖZÜLEBİLİR

Her hafta yazar ve çalışan kadromuzun katılımı ile gerçekleştirdiğimiz “Cumartesi Buluşmalarımız”da, Avukat Mehdi Öztüzün’ü ağırladık.

“DÜĞÜM, ANCAK İMRALI’DA ÇÖZÜLEBİLİR
30-11-2015 19:14
Google News

51 yaşında, 3 çocuk babası Sayın Öztüzün, Batman’ın en eski avukatlarından. Örgüt üyeliğinden 6 davası, ayrıca avukatlık mesleğine ilişkin devam eden dosyaları var. Uzun yıllar Batman siyasetinde öncü isimlerden biri olan Öztüzün, ılımlı yaklaşımı ve tecrübeleri ile “Akil İnsan” olarak görülüyor. Geçmiş yıllarda İmralı’da 30’a yakın görüşmeler yaptı, Türkiye ve Ortadoğu’nun kangrenleşen yarası olan Kürt sorununu yakından takip etti, çözüm sürecini adım adım izledi. Sohbetimizde sorulan sorular üzerine bugünkü süreci değerlendirdi konuğumuz. Gelinen noktayı “kördüğüm” olarak nitelendiren Sayın Öztüzün “Süreç, daha uzun yıllar sürecek bir yere doğru ilerliyor. Bu düğüm ancak İmralı’da çözülebilir” ifadeleriyle Hükümet kanadına, Öcalan’la görüşmelerin önünün açılması gerektiği mesajını gönderdi.

“Barış İnisiyatifine farklı düşünceden insanlar geldi”

“Hüda Par’ın önü açılmalı”

“Erdoğan’ın Baldıran zehri çıkışı önemliydi”

“Artık AKP yerine AK Parti kullanılmalı” başlıkları da sohbetimize damgasını vuran konulardı. Van Kahvaltı Salonunda gerçekleştirdiğimiz ve çarpıcı başlıkların öne çıktığı sohbetimizin detaylarını siz okurlarımızla paylaşıyoruz.

“YÜZDE 95 ZARAR GÖRÜYOR, YÜZDE 5 NEMALANIYOR”

Konuğumuz Mehdi Öztüzün, Barış İnisiyatifi’nin hangi düşünceden ortaya çıktığını anlatmakla başlıyor sohbetimize. Savaştan zarar gören yüzde 95’le barışın sağlanabileceğini belirterek “Kan dökülüyordu, her gün ölüm haberleri geliyordu. Sanal ortamda bir çağrı yaptım. Savaştan zarar gören yüzde 95 var dedim. Bundan nemalanan ise yüzde 5’lik bir kısım var. G-20’deki devletler de bu işin içindedir. Bunlar bir araya gelip, birbirine destek oluyor. Savaştan zarar gören yüzde 95 ise inanç, etnisite ve düşünceleri için birbirlerine kırdırılıyor. Oysa barışı getirecek olan da bunlardır. Yoksa G-20’lerden barış çıkmaz. Batman’da mütevazı bir girişim başlatalım, önce birbirimizin kokusuna alışalım dedik. Büyük iddialarla yola çıkmadık, PKK-Devlet dursun biz barışı getireceğiz diye bir şey yok. Mantıklı olmazdı zaten bu.  Önce bizim barışmamız lazım. Farklılıklarımızı sevmesek bile birbirimize tahammül etmemiz lazım” diyor.

FARKLI DÜŞÜNCEYE SAHİP KİŞİLER BURADA”

Barış İnisiyatifine farklı düşüncelere sahip kişilerin de katıldığını belirten Öztüzün “Ben safını çok net belli eden biriyim. Mesela Öcalan’a Kürt Halk Önderi diyorum. Ama bugün Hüda Par’a oy verenlerin, hatta yöneticilerinin de bu inisiyatifte yer aldığını görmek bizi onurlandırdı. Demek ki biz birbirimizi anlayabilmişiz. 2 yıl hapis yattım. O dönem avukatlığımı yapan, görüşmeye gelenlerden biri de Hüda Par Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu idi. Demem o ki, net çizgilere rağmen arkadaşların bize güven duyması onur vericidir. Bu yüzden adımlarımızı çok dikkatli atmaya çalışıyoruz. Önce birbirimize alışalım diyoruz” şeklinde konuşuyor.

“HÜDA PAR’IN ÖNÜ AÇILMALI”

Hüda Par’ın önünün açılması gerektiğini de ifade eden Öztüzün “Barış İnisiyatifine insanlar güvendi. Hüda Par’a oy veren de geldi, AK Parti’ye oy veren de geldi. Biz bugüne kadar şu hatayı yaptık. Karşımızdakini hep biz tanımladık. Birinin gözünde birisi dinci gerici, birinin gözünde ben komünist dinsiz olarak tanımlandım. Şu anda Barış İnisiyatifi ile karşımdaki kişi kendini samimi dindar olarak tanımlıyorsa ben onu o şekilde kabul etmeyi öğreneceğim. Ona bir anlam yükleyemem. O nedenle bugüne kadar AKP diyordum ama bu parti kendini AK Parti olarak tanımlıyorsa ben ona AK Parti demeyi öğreneceğim. Bakın çok düşman gösterilen bir yapı mesela Hüda Par. Ben Hüda Par’ın önünün açılması gerektiğini düşünüyorum, Hüda Par siyaset yapabilmeli” ifadelerini kullanıyor.

“AHLAK, HUKUKUN YERİNE KULLANILMALI”

Barış İnisiyatifinin, lidersiz bir oluşum olduğuna da dikkat çeken konuğumuz “Egemenler toplumdan ahlakı çıkarıp yerine hukuku koymuştur. Bu yüzden hukuk, egemen sınıfın kurallarıdır. Bu yüzden Barış İnisiyatifinde hukuktan ziyade ahlak var. Birbirimizi dinliyoruz. Batman’da vicdan olmaya doğru gidecektir. İçimizde AK Parti’den, CHP’den, Hüda Par’dan kimseler var. Arap arkadaşlar var. Ezidi bir arkadaşımız katılmayı düşünüyor. Umarız hep beraber, basının da desteğini alarak yoluna devam edecektir. Barış İnisiyatifinde başkanlık yok, lidersiz bir oluşumdur. Çevre Gönüllüleri Derneği Başkanı Recep Kavuş, Ak Parti’den aday olan Perinaz Yaman arkadaşımız, CHP’den aday olan Mansur Obut arkadaşımız, Belediye meclisinde görevli bir arkadaşımız var, koordinatörlük görevi görüyorlar. Biz burada hep beraber, birbirimizi dinlemeyi öğreneceğiz. Bu inisiyatif hiçbir şeyi beceremese dahi, Batman’da ortak yaşam ahlakı oluşturacaktır” açıklamasını yapıyor.

“KENDİMİ SOSYALİST OLARAK TANIMLIYORUM”

Sohbet sırasında kendini sosyalist olarak tanımladığını söyleyen Sayın Öztüzün “Kendimi sosyalist olarak tanımlıyorum. Marks, din düşmanı olarak gösterildi ama Marks’ın bir din tanımı var. Din, sosyal adaletsizliğe samimi bir isyandır der. Sonraki yeni yetme Marksistler, sanki sosyalist olmak için ateist olmak gerektiği izlenimini o oluşturdular. Biz sosyalistiz ama ateist değiliz. Allah’a inananlardanız. Benim iki kahramanım var. Biri Che Guvera ise, diğeri Abuzer Gaffari’dir. İnanan Müslümanlardan biridir”

“ARTIK AKP YERİNE AK PARTİ DİYORUM”

Yazarımız Şehmus Temiz’in “Barış İnisiyatifi, toplumsal olaylara da müdahale edebilecek bir noktaya ulaşabilir mi?” sorusu üzerine “Şu anda benim bu inisiyatif ile ilgili kafamda bir plan yok. Oluşum, bileşenleri tarafından bir yere götürülecek. Tam ortaklaşmadığımız şeylerde düşünce belirtmeyi düşünmüyoruz. Şu anda biz 3 ilkede ortaklaşmaya çalışıyoruz. Bu 3 ilke nedir? Savaştan zarar gören yüzde 95’i bir araya getirme derdimiz var. Batman’da başlayıp farklı yerlere de gidebilir. 2.si birbirimizin kutsalına saygı göstermek. Mesela ben bugüne kadar AKP diyen biriydim. Ama madem birilerini rahatsız ediyorsa ben artık AK Parti demeye başlıyorum. 3. ilke barışın içi boşaltılmış. Barış ama nasıl bir barış? Hak eşitliğine dayalı, yoksulluğun olmadığı bir barış konusunda ortak noktada buluşacağız. Çünkü yoksulluğun olduğu bir yerde barış olmaz. Bize, sanal âlemde dahi olsa güvenen insanların beklentilerini hoyratça kullanmadan, yavaş yavaş oluşumu bu şekilde bir yerlere götürmeye çalışacağız” yanıtını veriyor Sayın Öztüzün.

“HOCADAN NOTLAR, BİZİ ERGENEKONCU YAPTI”

Başyazarımız Recep Kavuş, Ergenekon’dan yargılandığı günleri soruyor Öztüzün’e. O süreci anlatan Öztüzün “2007’lerdeydi. Yine ülke karışıyor. O dönem Ergenekon’dan 7 kişi dinleniyor. Biri, dönemin İstanbul Baro Başkanı, biri de bendim. Hiçbirimiz birbirimizi tanımıyoruz. Oda TV’den Meyaser adında bir kadın, ABD dış güçleri ile ilgili yaptığım açıklamalara binaen beni aradı. İmralı’daki görüşmelerle ilgili bilgi istedi. Bilgi vermedim. Paşalara yapılan operasyonları sordu. Ben de rahat konuşan biriyim, ne paşası ya, bunlar Şam paşası bile değil, NATO’nun kendi paşalarıdır dedim. Darbeci sosyalistim diyen Yalçın Küçük’ü sordu. Ben de, sosyalistim ama sosyalizmin NATO üyesi bir ordunun darbesiyle geleceğine inanacak kadar da akıl sağlığımı yitirmedim, dedim. Oda TV’de paylaştılar. Yalçın Küçük’ü kast ederek Hocadan Notlar diye yayınladılar. Avukat Mehdi Öztüzün üzerinden Abdullah Öcalan’a talimat verin, AK Parti’ye sıcak mesajlar versin deniliyor. O tertibi yapanlar, bak işte AK Parti’ye sıcak mesajlar geldi diye not düşüyor. Hocadan Notlar, bu şekilde bizi Ergenekoncu yaptı. Cemaat ve AK Parti o dönem beraberlerdi. Sıkıntılar o zaman başladı. Hükümet aleyhine bir şeyler söylemem için bizi zorladılar ama o oyuna gelmedik. Bizi savcılığa çıkardıklarında da söyledim, bize Ergenekoncu gibi kirli yapılarla ilgili bir şeyler sormayın dedik” diyor.

“PKK KONGRE YAPIP SAVAŞI SONLANDIRACAKTI

Çözüm sürecinden de bahseden Öztüzün “Çözüme doğru gidiyordu bu iş. İmralı’da 30’a yakın görüşme yaptım. En son 6 Temmuzda görüştüm. 7 Temmuzda da görüşmeler kesildi. 6 Temmuzda gittiğimde, biz devletle anlaştık, barış konseyi kuruluyor, dedi. PKK 15 Nisan’da kongreyi toplayıp, Türkiye Cumhuriyetine Devletine karşı silahlı mücadeleyi sonlandırdığını açıklayacaktı. Ancak küçük bir izleme komitesinin oluşmasına izin vermediler. Temmuz ayından bu yana süren bu şiddetli savaş, sadece ABD’ye yaramıştır. Bakın, İncirlik alındı. Bizi kendilerine mecbur etmeye çalışıyorlar. Öcalan, toplantılarda bizi ikaz ediyordu, milliyetçiliğe karşı tavır alın diyordu. Kürtler, Türkler, Araplar, olarak tüm Ortadoğu’da beraber yaşayacağız diyordu. Ben bu halka borçluyum, en hayattayken biz bu sorunu çözeceğiz diyor. Bu yüzden Öcalan’a heyet gönderilmeli. Avukat ya da siyasetçi göndermiyorlarsa, basından kimseler de olabilir. Görüşlerini öğrenelim. Ortadoğu’da kimin eli, kimin cebinde belli değil. Halklar için hayırlı günler gelmiyor. Büyük güçler bu sorunun çözümünü istemiyor. Ben devletlere güvenmiyorum. Ortada bir sorun olmalı ki hem Türkiye’ye sözünü geçirebilsinler, hem de bize de dönüp, ben olmasam Saddam’ın yaptığı zulmü size yapar desinler. Bu karşılıklı korkuyu kullanıyorlar” diyor.

“ERDOĞAN’IN BALDIRAN ZEHRİ ÇIKIŞI ÖNEMLİYDİ”

Öztüzün, süreçten bahsederken “Erdoğan, baldıran zehri olsa da içeceğim, Kürt sorunu çözeceğim dedi. Önemli bir çıkıştı. Yabana atılır bir çıkış değildi. Çünkü bu ülkede Kürt sorununun çözümüne el atmak, kelle götürecek bir şeydi. Öcalan, görüşmelerimizde Erdoğan’ı sık sık uyarıyordu. Biz çabuk bitirelim, birileri sizi de götürebilir diyordu. O dönem Oslo’da hakem devlet vardı. Sonradan bana göre de doğrusu, Türkiyeli çözümdür. Hakem devletler, sürecin başarıya ulaşmasını istemez. Bu yüzden karar alındı. Ankara’da, Kandil’e yakın Erbil’de ve Diyarbakır’da bu iş çözülecek dendi. Türkiyeli yani bu ülkenin içinde bir çözüm hedefleniyordu. İyi bir yere de gelmiştik” ifadelerini de kullanıyor.

“TÜRKİYE, YANLIŞ YÖNE OYNADI”

Ortadoğu’daki gelişmelerden açılıyor konu. Avukat ÖztüzünYazarımız Eymen Eren'in sorusu üzerine “Türkiye, yanlış yöne oynadı. IŞİD’i Ortadoğu’nun örgütü olarak bir yere koyamıyorum. Çünkü en fazla İslam’a zarar veriyor. Bir dönem batı destekledi. Mesela Paris olayından önce bir tutuklama dahi yoktu. Yaşananlara bakacak olursak G-20’den de barış çıkmaz. Bakın zirveden sonra işler daha da arttı. Demin de dediğim gibi, barışı getirecek olan kesim, yüzde 95’lik kesimdir. Öcalan, bugüne kadar daima söylemiştir, Kürt, Arap, Çerkez, Türk… Ne olursa olsun ulus devletin karşısındayım diyordu. Kürt’ün de ulus devleti bana tepsi içinde verilirse istemem diyordu.

Ben Kürtlüğümle ne utanırım, ne övünürüm. Ulusçuluk ve milliyetçilik, batıda olan bir kavramdır. Bize çok geç geldi. Bu yüzden daha tehlikelidir. Ortadoğu’da şu anda herkes milliyetçidir. Bu zehri çıkarmak lazım. Bakın hükümetin adamı olan Abdülkadir Selvi gibileri de söylüyor, Öcalan her görüşmede sağduyudan bahsediyor. Şartlar uygunken, halklar da bu süreci böyle sahiplenmişken Öcalan’la görüşmelerin önü açılmalı” açıklamasını yapıyor.

“İZLEME HEYETİ OLUŞTURMAK BU KADAR ZOR OLMAMALIYDI”

Konuğumuz Mehdi Öztüzün, İzleme Heyetinin oluşturulmaması konusunda “Şu anda biz birbirimize mecburuz. Rusya’nın girmesine birileri sevinebilir. Ama aslında böyle değil. Tüm devletler kendi çıkarları için bizi çatıştıracak. Kürt sorunu, Türkiye’nin sırtında bir prangaydı. Hükümetin de, şimdiki Cumhurbaşkanını da o dönemde cesur çıkışı ile birlikte bir şeyler yapılmaya çalışıldı. Batının güdümünden bu sorun alındı. Oslo’dan alıp Ankara’ya getirildi. Yaklaşıldı çözüme. Biz sevinç gözyaşları döktük. Çocuğunu yitiren aileler, çocukları askerde ya da gerillada olan aileler, hatta buradaki asker ve polisler, herkes çözüme seviniyordu. Şimdi ise haber bültenlerini izlemeye korkuyoruz. Süreç bu kadar ilerlemişken bir izleme heyeti oluşturup süreci devam ettirmek zor bir şey değildi” sözlerini kullanıyor.

“KANDİL’İN GÖZÜ KULAĞI İMRALI’DA”

AK Parti kanadından yapılan “Kandil, Öcalan’ı dinlemedi” açıklamasını yöneltiyoruz Öztüzün’e. Sayın Öztüzün “PKK bir önderlik hareketidir. Şu anda halk ve devletle sorunlu Kürtler, o ne derse onu yapıyor. Kandil’in gözü kulağı, İmralı’dan gelecek haberde. Şu anda hem Türkiye kötü durumda, kimseye fayda getirmeyecek bir çatışma dönemi yaşıyor. Ortadoğu kötü durumda. Özellikle G–20 zirvesinden sonra. Bunda mutlaka ki Öcalan’ın söyleyecekleri vardır. Ortadoğu’yu iyi bilen biridir. Ama onun konuşmasına izin verilmiyor. Kandil, Öcalan’ı dinlemedi mi, o zaman Öcalan’ı konuşturun söylesin bunu. Orada Kandil veya halk, İmralı’dan çıkacak sözü görmezden gelmez. Öcalan’la görüşmelerin önü açılsa Türkiye de rahatlar. Topluma söyleyecekleri varsa toplum onu dinler, Kandil’e uyarıları varsa Kandil de ona göre duruşunu belirler” diyor.

“…BUNLAR SPEKÜLATİF HABERLER”

Kandil ile İmralı arasında gerginlik yaşandığı iddialarına ilişkin Şu anda görüşmeler yok ama basına haber düşüyor. Siz savaşa erken başladınız deyip Kandil’e kızıyormuş. Çözüm süreciyle ilgili Kandil’e yüklenmiş. Yüzünüze, gözünüze bulaştırdınız demiş. Bunlar spekülatiftir. Söylemiş de olabilir ancak avukat görüşmesi yok, heyetle görüşme yok, yakınlarıyla görüşme yok. Şunu söyledi, buna kızdı diye haberler yapılıyor. Bunların gerçeklik payı yok. Madem öyledir, Öcalan’la görüşmelerin önü açılsın. Kime kızdığını, kime uyarı yaptığını öğrenelim. Üstelik Öcalan’ın sitemi olsa önce devlete olur. Alınan karar, Kandil’e gitmiş, Kandil hazırız demiş. İzleme Heyeti oluşsun demiş. Hemen sonra mutabakat tanınmadı. Dil değişti. İzleme Kurulu dahi oluşmadı. Üstelik görüşmeler de kesildi” açıklamasını getiriyor Öztüzün.

“DOĞRUDAN DEMOKRASİYİ SAVUNUYORUM”

Özyönetimden açılıyor konu. Temsili demokrasi yerine doğrudan demokrasini savunduğunu vurgulayan Avukat Mehdi Öztüzün “Özyönetim, yerel demokrasidir. Türkçe sözlükte dahi, hiçbir gücün etkisi olmadan kendisi hakkında karar alabilmek olarak tanımlanıyor. Bu, siyasi ve toplumsal bir tutumdur. Mesela bizim temsili demokrasiye itirazımız var. Vekil seçiyoruz. Bu vekil 5 yıl kendi istediği şekilde davranıyor. Gelip tekrar halka sormuyor. Aslında politika en kutsal meslektir. Halkın kendi ihtiyaçlardı ortaya çıkarıp onu ahlaki bir yolla gidermesidir politika. Ancak temsili politika böyle midir? İhalecilik oluyor. Rant sağlama oluyor. Özyönetimde ise ihalelere dahi halk meclisleri karar verir” ifadelerini kullanıyor.

DEVLET, ÖZYÖNETİME OPERASYONLA KARŞILIK VERDİ”

Bağlar Mahallesi’nde gerçekleştirilen ve göz altılara neden olan özyönetim açıklamasına yönelik de “Ben de oradaydım. Hendek falan da yoktu bizde. Mahalleli, açıklama yaptı. Kendimi yöneteceğim dedi. O metinde, devlet karşıtlığı değildir, ibaresi yer alıyordu. Devletin, operasyonlarına karşı bir siyasi tavırdı. Devlet, Savcısını göreve çağırıp müfettiş göndermeliydi. Halk ne istiyor diye sormalıydı, bunu tartışmalıydı. Biz beraberiz ne oldu da bu tavrı aldın demeliydi. Ama açıklamaya katılanlar, Türkiye Büyük Millet Meclisini yıkmak suçundan, Deniz Gezmiş’lerin, Mahir Çayan’ların yargılandığı maddeden, yani ağırlatılmış müebbet hapisten yargılandı. Türkiye topraklarını bölmeye çalıştınız diyorlar. Sen böyle gidersen bu sorun çözülemez” diyor Sayın Öztüzün.

“DÜĞÜM, ANCAK İMRALI’DA ÇÖZÜLEBİLİR

Yazı İşleri Müdürümüz Ubeyd Baş’ın özyönetim ve hendeklere ilişkin sorularını “Sovyetler Birliği sürecinde, devletleşmenin iktidar odaklı olduğu, bunun ülkeyi kirlettiği ve kardeş kavgasına götürdüğü düşünülüp değişikliğe gidildi. Öcalan, Türkiye ve Ortadoğu’da farklı etnisiteye sahip gruplarının birlikte yaşayabileceği bir model önerdi. Bunun enstrümanı olarak demokratik özyönetimi gösterdi. Buna yerel demokrasi de diyebilirsiniz. Bu bir arayıştır. Hataları da olabilir. Atina’da da örneği vardı. Elinde silah olmayan biri, bunu ilan etti Batman’da. Temsili demokrasi artık yozlaştı. Sadece devletin değil, belediyenin kurumlarında da özyönetim tartışılmalı. Mesela hizmete ve bütçeye mahalle karar versin. Bu bütçeyle vizyon proje mi yaptırmak istiyor yoksa İluh Deresinin ıslahını mı yaptırmak istiyor, halk karar versin. Öcalan’ın İmralı’da anlattığı özyönetim budur. Halk bunu istiyor, devlet ise operasyon yapıyor, kördüğüme dönüştürüyor. Süreç, daha uzun yıllar sürecek bir yere doğru ilerliyor. Bu düğüm ancak İmralı’da çözülebilir. Öcalan’ın süreci rahatlatacak açıklamaları vardır. Halk, Öcalan’a güveniyor, sorgulamıyor. Kandil dahil hepimiz ona göre şekil alıyoruz. Bu yüzden 2007 ve 2013’lerdeki o cesur çıkışı şimdi de yakalamalıdır Cumhurbaşkanı. Öcalan’la görüşmeleri başlatmalı ki yeniden huzur ortamı tesis edilebilsin” sözleriyle yanıtlıyor konuğumuz.

“BAŞKANLIK SİSTEMİNE İTİRAZ ETMEM”

Cumhurbaşkanı tarafından sık sık gündeme getirilen Başkanlık Sistemi ile ilgili görüşleri soruluyor konuğumuza. Sayın Öztüzün “Temsili demokrasi dediğimiz parlamenter rejim, belli bir sınıfın egemenliğinde. Ve şu anda bakıyorsunuz İç Güvenlik Yasaları çok kötü. Neredeyse faşizme kadar gidiyor. Bu güvenlik yasalarına hayır diyen, HES’lere hayır diyen, Terörle Mücadele yasasını kaldıran bir başkanlık, yerel yönetimleri güçlendirmeyi de getirirse, kendi adıma itiraz etmem. İçi demokratik midir, değil midir ona bakmamız lazım” diyor.

“TECRİT HİÇ BİTMEMİŞTİ”

Gazetemizin Sahibi Ercan Atay’ın “Öcalan gündemi nasıl takip ediyor?” sorusuna “Şu anda tecrit diyoruz. Aslında tecrit hiçbir zaman bitmemişti. Bazı dönemler ağırlaştırılmış tecrit uygulanıyor. Bazen aile görüşmeleri, avukat görüşmeleri keyfi olarak kesiliyordu. Bizim gittiğimiz dönem TV yoktu, Gazetelerin Kürt sorunu ile ilgili olan kısımlarını kesip o şekilde veriyorlardı. Bir radyo vardı. Ondan takip edebildiği kadar ediyordu. Bizim işimiz zordu. Gündemi aktarıyorduk. Şimdi televizyonu var. Gazeteler gidiyor. Kütüphanesi var. Çok yoğunlaşan biri. Çok çalışıyor. Hafızası da kuvvetlidir” yanıtını veriyor Sayın Öztüzün.

“KONSOLOSLUĞUN GÖRÜŞMESİNİ AÇIKLADIM, KIYAMET KOPTU”

Bir dönem Amerikan Konsolosluğu ile yaşadığı sorunu anlatırken “90’lı yıllarda İHD İl Başkanıydım. ABD elçiliği ile Çömçe’de görüşmemiz oldu. Sabih Ataç ve Rahmetli Zekarya Aydın de vardı. Bize demişlerdi ki ileride Öcalan alınırsa, PKK’nin üstüne gidilirse, demokratik haklar anlamında bir şeyler yapılırsa, siz aydınlar PKK’ye karşı bir oluşum kurabilirsiniz dediler. Ben ABD heyetine tepki gösterdim, siz ülkeyi karıştırıyorsunuz dedim. O dönem geçti. 2004 yılı geldi. Yine il başkanıydım. Görüşmek istediler. Kabul ettim. Siz Türk değilsiniz, bu ne demokratik Cumhuriyet, ayrı yönlerinizi öne çıkarın, biz sizi öne çıkaralım dediler. Neredeyse para teklif etme noktasına geldiler. Ben de çıkıp açıkladım. Ey Türkiye Cumhuriyeti, Kürtlerin barış elini tutmazsanız korkarım ki Türkiye ikinci Yugoslavya olur, heyetler gelip bizimle görüşüyor, vazgeçin demokratik Cumhuriyetten diyorlar dedim. Kıyamet koptu. AK Parti, MHP ve CHP açıklama yaptı. Hamza adında biri vardı. Halen şu anda Adana Konsolosluğundadır. Bana dedi ki o bu açıklama sizin mi? Evet dedim. Niye yaptın? Dedim, sizin halkların başına ördüğünüz o çorapları biz sökeceğiz dedim. Bana dedi ki senin siyasi hayatın bitti. O dönem parti direk değil ama post modern bir biçimde beni görevden aldı. Yerime birini atadılar. Kürt siteleri ise Mehdi Öztürk diyor, bu Kürt değil, işbirlikçi diyorlardı. Aynı açıklamadan dava açıldı. Milliyetçi bir Hâkim olmasına rağmen beraat verdi. Yargıtay bozdu. Ben cezaevindeyken para cezasına çevrildi. Beni bundan dolayı mahkûm ettikleri için kendileri de mahkûm edildiler” ifadelerini kullanıyor Öztüzün.

“ÖCALAN, HDP PROJESİNİ SANATÇI İNCELİĞİYLE İŞLEDİ”

Günümüz siyasetine dönüyoruz. HDP’yi soruyoruz Öztüzün’e. Konuğumuz “Kürtler siyaseti iki partiyle yürütüyor. DBP, yerel bir partidir, HDP ise Türkiye genelinde güncel siyaseti yapan bir partidir, Türkiyelidir. Bu konuda birbirlerini besliyorlar. HDP, yıllara uğraşılan bir projedir. Öcalan, sanatçı titizliğiyle bunu işledi. Kimse yüzde 10’u aşacağına inanmıyordu ama Öcalan yüzde 12–13 alacak diyordu. Ve Türkiye’nin her yerinden oy aldı. HDP ilk kurulduğunda, partileşmeye karşı çıkıyordu. Partiler durağandır diyordu, kongre olarak kalsın diyordu. O yüzden HDK halen duruyor. Ama sonrasında seçime gidilince mecburen partileşti. HDP sadece oy toplayan bir parti değil. Bir projedir, Türkiye halklarının beraber yaşayabileceğini gösteren bir projedir.

NEDEN ADAY OLMADIĞINI AÇIKLADI

“Yerel ya da Genel Seçimlerde neden aday olmadınız?” sorusu yöneltildi konuğumuza. Sayın Öztüzün “1-2 dönem konuşuldu. Hatta bir gazeteci, küçümser gibi bir şey yazmıştı. Mehdi Öztüzün’ün parası olmadığı için ona para toplanmış diye yazmıştı. Tabi ki yok öyle bir şey. Ben bugün çok rahat bir şekilde, başım dik bir şekilde her yere gidebiliyorum. Hele bizim tabanımızla, şehit aileleri ile diyaloglarımız çok kuvvetli. Bugün bir yere aday olunca, bazıları düşünüyor, bu mücadeleyi bunun için mi yaptı diye. Bence böylesi daha iyi. Halkla beraber çalışmalarımı yürütüyorum. Doğrudan demokrasiyi, halkımızla birlikte yapıyoruz” ifadeleriyle yanıtladı soruyu.

“HALK, FUTBOL İZLEMEK YERİNE FUTBOL OYNAMALI”

Yazarımız Mehmet Boğa, sporculuk geçmişi de olan Avukat Mehdi Öztüzün’eBatman’da spor, çöküşe doğru gidiyor. Ne düşünüyorsunuz?” sorusunu yöneltiyor. Konuğumuz Öztüzün “Spor, paylaşmayı öğretiyor. Ama spor, bahis ve iddialarla içi boşaltılıyor. Batman’a bakacak olursak, eskisi gibi futbola ilgi yok. O zaman bizim tek eğlencemiz futboldu. Şimdi çocuklar mahallede dahi oynamıyor. Petrolspor’un başarısını elbette istoruz ama halkımızın, futbol izlemekten çok, oynaması lazımdır. Batman’da amatör altyapı da yok. Amatörü güçlendirmek lazım. Sahalar yapılmalı. Öcalan da spora daha fazla zaman ayrılması gerektiğini söylüyor. Spor çalıştayı ve spor meclislerinin oluşturulması, onun önerisidir. Voleybolu iyi oynuyor, futbolu ise izlemeyi seven biridir. Spora değer veriyor. İddia ve bahislere varan endüstriyel sporu sevmiyor. Ancak halk içinde sporun yapılması gerektiğini sürekli söylüyor. Öcalan’ın, doğudaki kulüplerle ilgili söylediği bu tür sözler asla yoktur. oraya görüşmeye giden bendim. Böyle bir şey olsa bilirim. Hatta ben diyordum Batman Belediyespor Kulübünü kapatmayın. Kapatmışlar. Geri almaya çalıştık, çok para istediler” diyor.

ÖDENEK ÇIKMAYINCA GERCÜŞ BAĞLARSPOR’DAN VAZGEÇTİK

Öztüzün, Yazarımız Mehmet Boğa’nın “Batman Belediyespor, Gercüş Bağlarspor’u bünyesine katacaktı. Ancak olmadı. Sorun neyden kaynaklandı?” sorusuna ise “Silvan olayları falan vardı, açıklama yapamamıştık. Futbolda amatör liginde mücadele etmeyi doğru bulmuyorduk. Hem masraf yapıyorsun hem de halk sana düşman oluyor. Biz dedik ki Gercüş, Batman’ı temsil ediyor. Deplasmana gidememesi, ekmek-salatalık yiyerek gündeme gelmesinden sonra düşündük. Başkan Yardımcıları Semra Güneş ve Nasır Taş, Kulüp Başkanlarıdır. Semra arkadaşın babası hastaydı. Nasır Başkanla görüşüp girişim başlattık. Gercüş Bağlarspor’u alacaktık. Heyet gidip görüştü. Parayla satın alma olmazdı ama borçları ödenip alınır diye düşündük. Sonra Eş Başkanlar Sabri ve Gülistan Arkadaş demiş ki haberimiz yok. Sonuçta bütçeyi onlar ayıracak, ekonomik destek veremeyeceklerini söylediler. Biz de almaktan vazgeçtik” yanıtını vererek sonlandırıyor sohbetimizi.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ANKET TÜMÜ
BATMAN'IN SİZCE EN ÖNEMLİ SORUNU NEDİR?
ARŞİV ARAMA
E-GAZETE TÜMÜ
26 Nisan 2024 e-gazete