“Hey gidi yıllar hey…” (seri-1)

Ramazan Pilatin, Batman'da gençlik yıllarını anlatıyor:

“Hey gidi yıllar hey…” (seri-1)

İzinsiz iktibas edilemez.

Ramazan Pilatin, Batman'da gençlik yıllarını anlatıyor:

“Yaşım olgunluk yıllarının sonlarında. Bundan sonraki dönem yaşlılık dönemi olacak. Yılların nasıl geçtiğini anlamadım. Yaşamımdaki bazı dönemleri anılarıma renk katıyor. İlkokul yıllarındaki dönemlerimi hayal meyal hatırlıyorum. Arkadaşım Sabri Yıldız,  yıllar sonra siyasal bilgiler fakültesini bitirmişti. Mesleğini icra etmedi. İmam olarak yaşamına devam etmeyi tercih etti. Mehmet Demir, güçlü ve sağlıklı bünyeye sahipti. Mehmet Emin Şimşek, TPAO güreş takımına girmişti. Cengiz Topel İlkokulunda Mehmet Demir tarafından yetiştiriliyordu. Ne yazık ki 2 veya üç yıl önce onu da kaybettik. Abdulkadir Günaydın, öğretmen oldu, bugün de mesleğini icra ediyor. İlhami Işık, TPAO’da çalışırdı. Yıllar önce onu da kaybettik.  Ortaokul yıllarındaki anılarım hafızamda yer edindi. İlk defa bu kadar kalabalık bir öğrenci topluluğunun arasındaydım. Bazıları ilkokuldan arkadaşlarımdı. Ancak, aralarında yeni simalar vardı.

İlkokul yıllarında her sınıfa başlayıp bitirene kadar bir öğretmenimiz olurdu. Ortaokulda onlarca öğretmenimiz olmuştu. Birçoğunu hala hatırlıyorum. İsmail Çağlar, rahmetli Namık Dikici, İngilizce Öğretmenimiz Ahmet Konrot, rahmetli Celal Utku, rahmetli Kadri Güler, Müdürümüz Gülpaşa Sezer.

Sınıf arkadaşlarımın çoğunu hala hatırlıyorum. Ahmet Alver sınıfın en komiğiydi. Her hareketiyle gülmemize neden olurdu. O da erken kaybettiğimiz arkadaşlarımdan biriydi. Şehmus Acar,  babası ile birlikte uzun yıllar inşaat malzemesi sattı. Kemal seven, kimya mühendisi oldu. TPAO emeklisi Fettah Turgut, Adana Milli Eğitim’de çalıştı.  Rahmetli Ebedin Satıcı, Kerim, Halim ve amcaoğulları Latif Sincar, Kerim arkadaşım sağlık sektöründe çalıştı ve emekli oldu. Halim ise elektrik mühendisi oldu. TEDAŞ ve TELEKOM da yıllarca çalıştıktan sonra emekli oldu. Latif, Diyanet İşlerinde uzun yıllar imamlık yaptıktan sonra emekli olup Antalya'ya yerleşti. Turan Avcı makine mühendisi oldu. O da TEDAŞ ta uzun yıllar çalıştıktan sonra emekli oldu. Lüleburgaz'da yaşamaya devam ediyor. Abdülaziz Aytimur uzun yıllar 1. ve 6. noterde baş katiplik yaparak emekli oldu. Hamit Hamidi, uzun yıllar müteahhitlik yaptı. Şu anda Adana'da yaşıyor. Ekrem ve Muhsin Bozkurt kardeşler. Ekrem, baba mesleği marangozluğu devam ettirdi. Şu anda emekli ve Mersin'de yaşıyor. Muhsin ise mali müşavirlik yaptı uzun yıllar. Şu anda iş yerine kontrol amaçlı ziyaretler yaparak günlerini geçiriyor. Emekli ve Mersin'de yaşıyor. Ferhan Özgen, Batman’da akaryakıt ve asfalt nakliyeciliği yapıyor. Oğlu da ona yardımcı oluyor. Hüseyin Alışık o yıllarda çok güzel resim yapardı. O günlerde sanata yatkındı ve genelecekte sanat ile ilgili bir alanda çalışacağı belliydi. Antalya’nın Fenike İlçesinde müzik aletleri satıp öğretme kursları veriyor.  Kasım Ceylan iktisat okudu. Şu anda Siirt’in bir köyünde yaşadığını tahmin ediyorum. Ferdinaz Koyuncu ve ailesi, ben askerden döndüğümde İstanbul'a taşınmışlardı. Uzun yıllar Yeşilay’da görev yaptı, emekli oldu. Şu anda İstanbul'da yaşıyor. Ömer Koyuncu da Ferdinaz’ın kardeşiydi. Aynı sınıfta okuyorlardı. Sosyal aktiviteye meraklıydı. Sakin ve efendiydi. TPAO Lüleburgaz bölgesinde işe başladı. Erken yaşta rahmet eden arkadaşlarımdan biridir. Hakan Yargıcı ile aynı mahallede karşı evlerde yaşadık. Askere gittikten sonra babası evlerini Ankara'ya taşımıştı. Sanata yakın aileydi. Bütün çocukları bir müzik enstrümanı çalmayı bilirdi. 

Nezir Can ile de üç yıl birlikteydik. O liseye gitmeyi tercih etti.  Okul bittikten sonra askerlik ve TPAO sondaj bölümünde kulede çalıştı, emekli oldu. Nezir Şen Nusaybinliydi. Liseyi bitirdikten sonra oraya yerleşmiş. DSİ’de çalışıp emekli oldu.  Cemil Cengiz ile ortaokulda aynı sınıfta okuduk. Sanat Okulunda ise farklı bölümlerde eğitim gördük. Mezun olduktan sonra TPAO’nun Nusaybin sahasında çalışmaya başladı ve emekli oldu. Şu anda İstanbul'da yaşıyor. Sınıfta kız arkadaşlarımız da vardı. Birçoğunun adları hala hafızamda. Ülkü Bayoğlu, Nebahat Eryılmaz, Mukaddes Öncü, Gülseren Tenik, Aynur Arslan, Lütfiye Demirel. Bir kısmı Batman'da kaldı, bir kısmı da başka şehirlere yerleşerek yaşamlarını devam ettiriyor”

 “Hey gidi yıllar hey…” (seri-2)

Ramazan Pilatin, Batman'da gençlik yıllarını anlatıyor:

Ortaokul yıllarında sınıftaki arkadaşlarım dışında farklı sınıflardan arkadaşlar edinmiştim. Sait Saruhan çok çalışkan ve arkadaş canlısıydı. Şahsi gayreti ile iki yıllık ziraat teknikerliğini kazandı ve Urfa'da okudu. 1980 yılında ise İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazanmıştı. 84 yılında avukatlık yapmaya başladı. Arada bir yazıhanesine giderdim. Her defasında duvarda açık öğretim fakültesinden aldığı bir diplomayı asılı görürdüm. Sayısını bilmediğim kadar diploması şu anda yazıhanesinin duvarlarını süslemektedir. Bu kadar başarılı olmasına rağmen eski dostları ile olan ilişkilerini koparmadı. Başka biri olsa tam tersini yapardı. Yakın zamanda yaş haddinden emekli olacak. Yıllarca önce başlayan arkadaşlığımız her geçen yılda daha sağlam zeminlere oturdu. O benim değerlendirme göre en samimi dost ve arkadaşım olarak kalacak. Onu tanıdığım için kendimi çok şanslı biri olarak görüyorum.

En değerli arkadaş ve dostlarımdan biri de Kenan Tokgöz'dür. Ortaokul yıllarından bizden bir sınıf ilerideydi. Ancak bu bizim arkadaş olmamıza engel olmadı. O ve ailesi şirin evler mahallesinde oturuyorlardı. Kenan ailenin en büyük çocuğuydu. Batman o dönemde bu günkü kadar kalabalık değildi. Bu sebeple şehrin yerleşim yerleri de küçük mahallerden oluşmuyordu. Birkaç dakikalık yürüyüşle mahallerine ulaşabiliyorduk. Tam da o yıllarda arkadaşlığımızın taşları döşenmişti. Yıl 1978 askerlik başvurumuz sonrasında sülüslerimizi aldık. Kütahya Hava Er Eğitim Tugayına katılmak için demir yolları vasıtasıyla yola çıktık. Amacımız üniversiteyi okuyamayacaksa askerliği bir anda bitirip hayata atılmaktı.  Trende sayısını bilmediğim kadar Batmanlı genç aynı birliğe katılmak için yola çıkmışlardı. Talat Atay, Kenan Tokgöz, Emin Taş, Muzaffer Çelik, Muhittin alıcı, Ahmet Karatay, eniştesi rahmetli Ahmet Özdemir, Behçet Vurulmaz, rahmetli Ali İrkin, hatırladığım arkadaşlarım. Aktarmalı olarak Kütahya'ya gidiyorduk. Eskişehir'de aktarma olup Kütahya'ya ulaşacaktık. Tren saat gece yarısında Eskişehir tren garına ulaştı. Kompartımanda üç kişi kalıyorduk.

-Burada inelim.

-Hem dinleniriz hem Eskişehir'i gezeriz. Birliğe teslim olmamıza iki gün var.

Kenan arkadaş sesiz kaldı. İtiraz etmedi. Üçüncü şahıs,

-Hayır Kütahya'ya gideceğiz.

-Şu an gece yarısı. Oraya ulaşmamız saat ikiyi bulur.

-Hayır biz gidiyoruz.

-Hayır sen gidiyorsan git. Ben gelmiyorum.

Tartışmanın dozu arttıkça Kenan araya girip sakinleşmemiz için çaba harcarken adı önemsiz şahıs kavga etmeye başladı.

-Sen kendini ne sanıyorsun? Babam beni sana mı emanet etti? Herkes kendinden sorumludur. Ben sana bu konuda baskı yapıyor muyum?

O akşam Kütahya trenini bindik saat 2.30 da şehre yaklaşık 2 kilometre uzaklıkta trenden indik. O yolu yürüyerek şehre ulaştık. Diğer arkadaşların bazıları da bize katıldı. Şehirde geceyi geçirebilecek kadar temiz bir tek otel vardı. Aramızdan biri kapıyı çaldı. Resepsiyon görevlisi bizim asker olduğumuzu bildiği için.

-Otelde yer kalmadı.

Hava soğuktu. Acil olarak bir otel bulmalıydı. Yarım saatlik aramadan sonra bir otel bulabildik. Sanırım iki katlı bir yapıydı. Karanlıkta dikkatlice inceleme fırsatımız olmadı. Yorgunduk ve bütün arkadaşlar yataklarına uzandı çok geçmeden uyumuştuk. Sabah saatlerinde uyandığımız zaman geceyi geçirdiğimiz otelin berbat bir yer olduğunu görmüştük. Uzun zaman yıkanmamış yer yatakları, bakımsız kerpiç bir binaydı. Kütahya'ya gelmekte ısrar eden şahıssa döndüm.

-Eskişehir'de kalmış olsaydık böyle bir otelde mi gecelerdik.

Şahıs sorumun cevabını vermedi. O gün Kütahya'nın bazı mahallerini gezdik. Birlikte giderek asker tıraşı olduk. Akşama yakın birliğe giderek teslim olduk.

 

“Hey gidi yıllar hey…” (seri-3)

Ramazan Pilatin, Batman'da gençlik yıllarını anlatıyor:

Tugayın giriş kapısının karşı tarafında oldukça yüksek kömür yığınları vardı. Kömür yığınların yanından demir yolları geçiyordu. Tren yığın halindeki kömüre yaklaşarak vagonları kömür ile doldurmak için yığınlara yanaşırdı. İşçiler de kömürleri vagonlara yüklerlerdi. Tiren yüklenmiş kömürleri yakın il ve ilçelere taşırdı. Acemi erlerin kayıt işlemlerinin yapıldığı alanda askerleri saymak imkansızdı.  Uzun süren kayıt işleminden sonra 8. bölüğe getirildik. Usta erler ve as teğmen bizi yarım saate kadar bölüğün koridorunda bekletti. Kıdemli ere;

-Yorgunuz bizi ne zamana kadar burada tutacaksınız?

-Vay biri bize posta koyuyor.

-Hayır biz sadece dinlenmek istiyoruz. Yarın ne yapmamız gerekiyorsa yaparız.

Teğmen usta er ve erbaşlara bakarak.

-Arkadaşları koğuşlarını götürün ve istirahat etmelerin sağlayın.

Koğuşa gittik. Ranzada etrafı izlemeye başladım. Karşımdaki asker bana yabancı gelmiyordu. Kepi o kadar büyüktü ki; gözlerinin üzerine kadar iniyordu. Dikkatlice bakınca arkadaşım Kenan olduğunu anladım.

-Kenan bu ne hal?

-Sen kendine bak?

Bu atışma ile birbirimizin haline bakarak gülüyorduk.

Bir sonraki gün kahvaltı yapmak için oldukça büyük ve geniş bir binada kahvaltılarımızı yaptık. Ardından sıralı halde yürüyüş adımlarıyla eğitim alanına gittik. İlk olarak basit komutlarla eğitildik. İlerleyen günlerde silahlı eğitim aldık. Mola saatlerinde bir araya geliyorduk. Öğle yemeği için tekrar yemekhaneye götürülüyorduk. Sonra tekrar eğitim alanına giderek eğitime kaldığımız yerden devam ediyorduk. Paydos vakti gelince aynı yürüyüş koluyla yemekhaneye giderdik. Sonrasında serbest kalırdık. Yemekten sonra hemen koğuşa gitmez erlerin ihtiyaçların karşıladığı kantine giderdik. 

Alışverişlerimizin çoğu sigara veya tatlı almaktı. Asıl amacımız ise hem şehirlilerimizi görmek ve sohbet etmekti. Kantin büyüktü ve çok kalabalık oluyordu. Yorulduğumuz için buradaki süremizi kıssa tutarak yatmak için koğuşa giderdik. Bir sonraki gün sabah kahvaltısı öncesi koğuşun arka tarafında bulunan boş alanda mıntıka temizliği yaptık. Temizlik bittikten sonra herkes cebinden bir mektup kâğıdı çıkarmıştı.  Ortalık bir anda beyaza dönmüş. Gözlerim buğulanmıştı. O anda askerliğin başladığını anlaşıştım. Ben oturup manzarayı izlemeyi tercih ettim. Her geçen gün değişen ortama uyum sağladığımız davranışlarımızdan belli oluyordu. Temel eğitim sırasında hata yapan arkadaşlarımız da olurdu. Eğitim çavuşları bunu cezalandırmak için eğitimdeki bütün erlere yönünüz azot fabrikası, yat kalk komutunu verirlerdi. Zemin ıslak değildi o anda etrafı toz bulutu kaplardı.

Akşam paydosu öncesi bütün bölüklerin katıldığı yürüyüş merasimi yapılırdı. Manzara oldukça etkileyiciydi. O anda yalınız olmadığımızı anlardık. Günler böyle ilerlerken dağıtım öncesi çarşı iznine çıktık. Yolu yürüyerek şehir merkezine giderken, kız öğrencilerin eğitim gördüğü bir okulun önünde geçtiğimiz zaman, derste olan kız öğrencilerin tümü pencereleri açarak el salmaya başladılar. Tabi ki biz acemi erlerde bu şapkalarımızı çıkararak karşılık vermiştik. Şehir merkezindeki devasa çini vazoyu da o gün görmüştüm. Kütahya'nın çinicilik yapıldığı yörelerden biri olduğunu hatırlamıştım.

Eğitim merkezinde 23 Nisan günü kar yağdığını gördüğümüzde hayret etmiştik. Enteresan bir hava durumu vardı. Günde dört mevsimi yaşanırdı desem abartılı olmaz.

Kütahya'nın en çok beğendiğim özelliği temiz bir havasa ve oldukça sağlıklı bir suyu vardı.

Dağıtım günü gelip çatmıştı. Tren istasyona götürüldük. Ben ve Kenan da İstanbul 15. Füze Üs Komutanlığına gidecektik. istasyonda indikten sonra Üsküdar'da bir jandarma karakolunun bahçesine götürüldük. Buradan birliklere dağıtılacaktık. Kenan'ı yanıma çağırdım.

-Benden ayrılma. Aynı birliğe gitmeye çalışalım.

Süre uzamıştı. Ben de dalmışım. Kenan yanımdan ayrılmış. Uzun zaman gelmeyince bazı arkadaşlar ediğini düşündüm. Bir ara uzun boylu sivil bir şahıs başımda durarak

- Mesleğin nedir?

- Tornacıyım

- Nerelisin?

- Batman

- Kıro musun?

- Evet

Yanıtını vermiştim? Benden uzaklaşıp diğer erlerin yanına giderek aynı soruları onlara sormaya devam etti.

Çok geçmeden kiralanmış bir kaç otobüse bindirildik ve teskereye kadar kalacağım birliğe gidiyorduk.

Fotoğraf: 1971-1972 eğitim öğretim yılı

Batman Orta Okulu Öğrencileri

Soldan sağa: Suat Arıç, Hakan Yargıcı, Kasım Keremullah Ceylan ve Ramazan Pilatin.

Hazırlayan: Ekrem Günaydın 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Üzgünüz ilginizi çekebilecek içerik bulunamadı...