ROPÖRTAJ

“KÜRT’ÜN SİYASETİ, SİLAHINDAN DAHA TEHLİKELİDİR”

“Cumartesi Buluşmalarımız”ın bu haftaki konuğu DEP Batman eski Milletvekili Nizamettin Toğuç’tu

“KÜRT’ÜN SİYASETİ, SİLAHINDAN DAHA TEHLİKELİDİR”
10-05-2015 18:30
Google News

 “Cumartesi Buluşmalarımız” yine bomba gibi devam ediyor sevgili okurlar...

Van Kahvaltı Salonunda gerçekleştirdiğimiz buluşmaya güçlü yazar kadrolarımız yine eksiksiz bir şekilde katılım sağlıyorlar. Kimler mi var aramızda? Gazetemizin Sahibi Ercan Atay, Başyazarımız Recep Kavuş, Yazı İşleri Müdürümüz Ubeyd Baş, Yazarlarımızdan Şehmus Temiz, Eymen Eren, Gül Mirkan, Nihat İpekyüz, Baş muhabirimiz Osman Çapar, sayfa editörümüz Fatih Efe, Muhabirlerimiz Yusuf Kavak ve Emrah Kocabey ve tabi ki bendeniz Hatice Türkan.

Özel bir isim, konuğumuzdu.

21 yıl önce HEP Mardin Milletvekili Mehmet Sincar’ın derin güçler tarafından öldürüldüğü gün, yaşananlara en yakından tanıklık eden DEP Batman Milletvekili Nizamettin Toğuç’u ağırladık. Herkesin Kürtçe dil hocası Aydın Üneşi de eşlik etti kendisine.

21 yıl önce bu olay yaşandığında yurtdışına gitti Sayın Toğuç. Ve yıllar sonra yine memleketine döndü. Sorulacak ve konuşulacak çok şey vardı haliyle.

Sohbetimizde öne çıkan başlıklardan kısa kesitler sunayım size.

Sayın Toğuç’un en dikkat çeken açıklamaları çözüm süreci ile ilgili oldu.

“İktidarda MHP bile olsaydı Kürt sorunu biterdi” sözleriyle epey bir dikkat çekti konuğumuz. AK Parti’nin süreci yokuşa sürmesinden kaynaklı olarak güvenini kaybetmişti anlayacağınız.

Diğer bir sözü de Türkiye’de Kürtler üzerinden yürütülen siyasete ilişkindi.

Kürtlere siyaset yolunun kapatıldığını vurguladı Sayın Nizamettin Toğuç.

Eski Başbakan Bülent Ecevit’in “Kürt’ün siyaseti, silahından daha tehlikelidir” sözünü hatırlattı ve Türkiye’deki politikanın bu kulvarda ilerlediğini açıkladı.

Söyleşimizi büyük bir ilgiyle okuyacağınızdan şüphemiz yok. Gelecek hafta yine özel konuk ve konuklarla karşınızda olacağız.

***

 

KUR’AN DERSLERİ ALDIM AMA İMAMLIK YAPMADIM

DEP Eski Milletvekili Nizamettin Toğuç, “Mele Nizam” diye tanınıyor Batman’da. Başyazarımız Recep Kavuş, “mele” yani “imamlık” mahlasının nereden geldiğini soruyor Sayın Toğuç’a. Sayın Toğuç “Aktif olarak din adamlığı görevi yapmadım. Köyde ilkokulu bitirdim. İlkokulu okurken Kur’an derslerini de almıştım. Fakirti eğitimimi Veysel Karani’ye bağlı Kerevok Köyünde ve Tillo’da devam ettirdim. İmamlık yapmadım. Ancak 3 yıldır Kürdistan İslam Topluluğu Federasyonunda Başkan Yardımcılığı yapıyorum” diyerek başlıyor sohbetimize.

DİL, ULUSLARIN RUHUDUR

Batman’a geldiği günlerde Kürtçe vaaz verilen bir cami aramış Sayın Toğuç. Konuyla ilgili sitemlerini dile getirerek “Batman’da Kürtçe vaaz veren bir camide namaz kılmak istedim. Maalesef bulamadım. Beni bir camiye götürdüler. Ancak vaaz ve hutbe Türkçeydi.  Arkadaşlara döndüm, hani Kürtçe vaaz verilecekti dedim. Bu mahalledeki hocalar genelde Kürtçe okurlar ama sana denk gelmedi dediler. Şu anda Kürtçe vaaz serbesttir ama oto asimilasyon diye bir şey var. Oysa Kürtçe zengin bir dildir. Bu kadar zengin olmasaydı bugüne kadar çoktan unutulup giderdi. Bütün diller kutsaldır Ermeniler Ermenice, Zazalar  Zazaki, Kürtler Kürtçe konuşsun isterim. Ben daha önce dil, insanın derisidir diyordum. Deri, bir şekilde değiştiriliyormuş. Bir filozofun sözü hoşuma gitti. Dil, ulusların ruhudur fiyordu. Ruh, bedenden çıktıktan sonra geriye cenaze kalır” ifadelerini kullanıyor.

BU TOPRAKLARDA KALACAĞIM, GERİ DÖNMEYECEĞİM

Batman’a 21 yıl aradan sonra geldi Sayın Toğuç. Batman havalimanına indiği sırada toprağı öperken görüntülendi. Neler hissettiğini sorduk konuğumuza. “Batman çok büyümüş, güzelleşmiş. Şimdi beni bıraksanız gideceğim yeri bulamam. İyi bir gelişme var. Sadece kentsel ya da coğrafi olarak değil, yurtseverlik açısından da gelişme var. Bu, sevindiricidir. Bu topraklarda olduğum için çok mutluyum, huzurluyum bu topraklarda kalıcı olmaya geldim. Eğer bir daha kovmazlarsa ya da kaçmak zorunda bırakılamazsam, burada yaşamımı sürdürmek istiyorum.” diyor Sayın Toğuç.

MECLİSTEYKEN DOKUNULMAZLIKLARIMIZ KALDIRILDI

1993 yılında HEP Milletvekili Mehmet Sincar öldürüldüğünde, Toğuç da olay yerindeydi. O günü saniyesi saniyesine hafızasına kazıyan Toğuç, bakın nasıl anlatıyor yaşananları…

Dörtlü çete, Tansu Çiller, Doğan Güreş, Mehmet Ağar ve Ünal Erkan. 91’li yıllarda bölgede katliam yapıyordu. Gerillayı halktan, halkı siyasetçilerden koparmaya çalışıyorlardı. Böl-parçala-yönet politikası çok yoğundu. Köy yakmalara, faili meçhullere yetişemiyorduk. Halkın yanında olmak istiyorduk. O dönem hepimizin dokunulmazlığı Anayasa ve Adalet Komisyonuna geldi. Leyla Zana ile Hatip Dicle hariç, hepimizin dokunulmazlıklarını kaldırdılar. Habip Kılıç, DEP’in yöneticiliğini yapıyordu. Habip Kılıç ve abisi Hikmet Kılıç darp edilmişti. Ankara’da toplandık. Devlet bizi halktan koparmak istiyor, bir şeyler yapalım dedik

PKK İTİRAFÇISINI GÖRDÜM

7 milletvekili Meclisten çıkıp Diyarbakır’a geldik Nesimi Kılıç’ı gözaltına aldılar. Nesimi, DEP’in Genel Başkan Yardımcısıydı. Şu anda Avrupa’da yaşıyor. Niye alıyorsunuz dediğimizde, suçu var dediler. Özel timlerin sembolü haline gelmiş bir Toros duruyordu. Arabada bir kişi vardı. Nesimi’yi arabaya bindirdiler. Rahmetli Mehmet Sincar arabadaki adamı tanıyor musun dedi, tanımıyorum dedim. Dedi o Alaattin Kanat’tır. Zinar kod adında PKK itirafçısıdır. Hatip Dicle ve ben, Nesimi arkadaşın akıbetini sormak için Diyarbakır Emniyetine gittik. Alaattin Kanat ve itirafçı Adil Timurtaş oradaydı.  Arkamızdan ancak gidersiniz diye bize laf attılar. Ertesi gün Batman’a döndük

DİYARBAKIRLI BİR POLİS, LEYLA HANIMI UYARMIŞTI

Batman’da esnaf ziyaretine çıktıkları sırada HEP Milletvekili Mehmet Sincar’ın katledildiğini söylüyor Sayın Toğuç. Olayı “Program çıkardık. İlk gün taziye ve hasta ziyareti, ikinci gün esnaf ziyareti, üçüncü gün parti ve sivil toplum örgütleriyle toplantı yapacaktık. Şimdiki Medical Park Hastanesinin yerinde Elih Oteli vardı. Otele yerleştik. Otelin etrafını resmi ve sivil polisler abluka altına almışlardı. Sabah kalktık, taziyeleri ziyaret ettik, akşam otele döndük. İkinci gün esnafı ziyaret edecektik. Bu defa hiç polis yoktu. Önceki akşam Diyarbakırlı bir polis Leyla Zana’ya demiş ki, kendinize dikkat edin yarın bunları korumayın diye emir geldi demiş. Biz programımızı yine de yapmaya karar verdik. Çünkü devletin istediği bizi sindirmekti. Şimdiki Toptancılar Sitesini yani Eski Sanayiyi dolaştık, oradaki esnafın % 99’u yurtseverdi. Ziyaretimiz bitti. Parti binasına geldik. Leyla Hanım da o gün huzursuz olduğunu söylüyordu. Bir de ayakkabısı ayağına vurmuştu yürüyemiyordu. İki gruba ayrıldık. Bizim grupta ben, rahmetli Mehmet Sincar, Parti Meclis Üyemiz Metin Özdemir vardık. Diğer grupta Ali Yiğit, Remzi Kartal ve Hatip Dicle vardı. Önce 1. Caddeye girdik. Sonra iki grup ayrıldık. Saat 18.00’den önce iki il binasında olacaktık, öyle kararlaştırdık. Ulu Caminin yanında Baykanlıların ayakkabı pasajı vardı. Biz o pasaja geldik. Bazı esnaflar, Hizbullah şarkıları açarak bize mesaj veriyordu. Saat 18.00’e yaklaştı. İl binasına dönecektik

ELMA SOKAĞINDA BİR ADAM YOLUMUZU KESTİ

Saat 17.30 sıralarıydı. Elma Sokağına vardık. Birisi rahmetli Mehmet Sincar’ın önünü kesti. Siz niye şeriat davası yürütmüyorsunuz, Kürt davası diyorsunuz dedi. Sincar ile münakaşa etti. Ben de adama dedim ki bu konunun konuşulacağı yer burası değil, parti binasına gel konuşalım dedim. Sanıyorum ki o da o olayın bir parçasıydı. Orda bizi oyaladı. Aynı dakikalarda diğer grubu da bir adam, kendi işyerinde oyalamış. Niye şeriat davası yapmıyorsunuz diye onlarla tartışmış. İl Başkanımız Oktay Bağadır o grupla birlikteydi, o anlattı. Onları birileri takip etmiş. Oktay arkadaş, vekil arkadaşları toparlamış, Cumhuriyet Meydanına gelmişler. Eski il binamız Japon Pasajının arkasındaydı. Arada 200 metre mesafe vardı. Onlar il binasına gelirken bizim olayımızı duymuşlar

YARALIYDIM

 “Rahmetli Sincar o adamla tartışırken iki el silah patladı. İkisini de Mehmet’in başına sıkmışlardı. Kendimi yerde buldum. Vücudumun yarısı dükkânın içinde, yarsı dışarıda. Çevremizdekiler kaçışıp durdu. Hatta bazıları o panik haliyle üstüme basarak dükkânın içine girdiler. Biri beni içeri çekti. Tezgâhın altına saklandık. Üzerimize mermi yağıyordu. Camlar parçalanıp üzerimize düşüyordu. Orada 3 kişi daha yaralandı. Yaralı olduğumu hiç hissetmedim. Millet bana değdi de düştüm sanıyordum. Ayağa kalkınca sağ kolumdan oluk oluk kan akıyordu. Diğer bileğime ve omzuma da kurşun isabet etmiş. Dışarı çıktım. Rahmetli Sincar’ın durumu çok kötüydüOnu sol koluma aldım. Sokakta in cin top oynuyor. Bağırdım kimse gelmedi. Bir özel araç geliyor. Sokak dardı, önüne geçip durdurdum. Hiç konuşmadı, ben de konuşmadım. Yabancıdır diye düşünmüştüm. Ama aradan 5 yıl geçtikten sonra öğrendim, yurtsever bir insanmış. Hastaneye götürene kadar hiç konuşmadık. Arka koltuğa oturdum, belki polis olabilir diye. Önce Devlet Hastanesine gidelim dedim. Sonra vazgeçtim, SSK Hastanesine gidelim dedim. Gözlerim yavaş yavaş karardı. Hastane kapısında doktor ya da hemşire gördüm. Kendimi pamuk tarlasında gibi hissettim. Sonrasını hatırlamıyorum” sözleriyle anlatıyor.

LEYLA AĞLADI, SİNCAR’IN ÖLDÜĞÜNÜ SÖYLEDİ

Sincar’ın ölüm haberini aldığında hastane odasındaymış Sayın Toğuç. Ölüm haberini Eski Milletvekili Leyla Zana’dan aldığını söyleyen Toğuç “Gözümü hastane odasında açtım. Kolumda serum vardı. Batman’a giriş yasaklanmış. Rahmetli annem ziyaretime 2 gün sonra gelebilmiş. Sincar’a ne olduğunu bilmiyordum. Kimse bir şey söylemiyordu. Sorduğumda çelişkili konuşuyorlardı. Hemşireyi çağırdım, serumla diğer odaya gittim. Leyla Zana vardı. Leyla ağladı. Sincar’ın öldüğünü söyledi. Sincar benim için arkadaştan ziyade, kardeş gibiydi. Çok dürüst ve fedakâr bir insandı. Bir halk adamıydı. Ağlayıp düşmanlarımızı sevindirmeyeceğim dedim. Ağlamadım. Cenazeyi aldık, ambulanstaydım. Mehmet Sincar’a baktım, onunla baş başaydım, gözyaşlarım sel oldu” sözleriyle anlatıyor o günü.

6 VEKİLLE ÇIKIŞ YAPMAYA KARAR VERDİK

Eski Milletvekili Mehmet Sincar’ın ölümünden sonra, milletvekili iken görevini bırakıp Avrupa’ya gidiş sürecini anlatıyor konuğumuz. Yazarımız Şehmus Temiz’in sorusuna “Meclise gittiğimizde 20 kişiydik. Vekillerimizden 4’ü baskılardan dolayı yurtdışına gitti, sonra 4’ü daha gitti. Rahmetli Sincar’ın şahadetinden sonra 13 kişi kalmıştık. Leyla Zana ve Hatip Dicle ile birlikte 7’si tutuklanmıştı, 6 kişi kalmıştık. Ben, Ali Yiğit, Remzi Kartal, Zübeyir Aydar, Naif Güneş ve Mahmut arkadaş kalmıştık. Biz de yurtdışına çıkmaya karar verdik. Zaten neler olacağını kestiriyorduk. Arkadaşlar beni Belçika’ya gönderdiler. Bir yer ayarla dediler. Brüksel’de bir yer tuttum” yanıtını veriyor Sayın Toğuç.

BRÜKSEL UÇAĞI İZMİR’E İNDİ.

Yurtdışına çıkmaya karar veren 6 Milletvekili, Brüksel uçağına binmiş. Ancak uçak İzmir Havaalanına inince, planlarının boşa çıktığını sanmışlar. Sayın Toğuç, o günleri “1994 Haziran 12’sinde Remzi arkadaş beni aradı. Dedi ki Türkiye’ye gel. Oysa ben geri dönmeyecektim, o şekilde kararlaştırmıştık. 84. madde vardı. Eğer meclise gelirse oya ihtiyacımız olacak, bu maddeyi değiştireceğiz, parti kapatılacak ama vekillik sıfatımız düşmeyecek dedi. 12’sinde geldim. Ama 84. madde falan gelmedi, hatta meclis bile çalışmıyordu. Meğerse bu şekilde bizi çekmeye çalışmışlar. Neyse 6 arkadaşla yurtdışına çıkmaya karar verdik. Gece Ankara’dan İstanbul’a iki araçla gittik. İstanbul’da gece yarısı Brüksel uçağına bindik. Biraz havalandıktan sonra uçağın İzmir’e ineceğini söylendi. Yakalandığımızı düşündük. Uçak bizim için iniyor sandık. Uçak İzmir’e indi. 1,5 saat bekleyiş olacak dediler. 1,5 saat oldu ve baktık ki uçak gerçekten de kalktı. Brüksel’e gittik ve geri dönmedik” sözleriyle anlatıyor.

TANSU ÇİLLER’E ÇOK ACIYORDUK

Yazarımız Eymen Eren, tüm bunlar yaşanırken ülkede yaşanan süreçten bahsediyor. Yaşadıklarından örnekler veren Sayın Toğuç “Askeri bir cunta vardı. Hüsamettin Cündoruk Meclis Başkanıydı. Basına açıklamalar yapıyordu. Türkiye Cumhuriyeti böyle bir yere gidemez falan dedi. Biz de ona teşekkür etmeye gittik. Bize farklı konuştu, olumlu şeyler söyledi. Vekilimiz Ahmet Türk, basını çağırabilir miyiz dedi. Cindoruk kabul etti. Basın içeri geldi. Basının önünde o Cindoruk gitti, yerine başka Cindoruk geldi. Basını dışarı çıkardık. “oh be çocuklar beni astırmak mı istiyorsunuz?” dedi. Sen bu Türkiye Cumhuriyetinin ikinci adamısın dedik. Cumhurbaşkanından sonra ikinci adamısın. Sen böyle korkak olabiliyorsan halk ne olacak dedik. Askeri bir cunta vardı. Orada birinci adam, ikinci adam diye bir şey yoktu. Tansu Çiller diyoruz ama o da bir zavallıydı. Defalarca o kürsüde ağlıyordu. Biz ona çok acıyorduk” ifadeleriyle yanıtlıyor sorumuzu.

KÜRT’ÜN SİYASETİ, SİLAHINDAN DAHA TEHLİKELİDİR

Başyazarımız Recep Kavuş, yurtdışında neler yaptıklarını sordu Sayın Toğuç’a. Yurtdışında da çalışmaların yoğun bir şekilde devam ettiğini açıklayan Toğuç “Burada siyaset yapmak, sorunumuzu siyasetle çözmek istiyorduk. Devlet o yolu bize kapattı.  Ecevit’in bir sözü vardı. Kürdün siyaseti silahından daha tehlikeli demişti. Bana göre Türkiye Cumhuriyetinin politikası buna göre şekilleniyor. Kürt’e siyaset yaptırmamak üzerine siyaset yürütüyorlar. Ez, yok et, imha et, dağa çıkmaya mecbur et, orda da imha et, sesi dağın eteğine dahi gelmesin, politika buydu. Zorunlu olarak Avrupa’ya gittik. Kominal yaşam sürüyorduk. Hem diploması yapıyoruz hem kendi yemeğimizi temizliğimizi yapıyorduk” dedi.

AVRUPA’DA FEDERASYONUMUZA BAĞLI 33 CAMİMİZ VAR

Avrupa’da oluşturdukları ulusal Kongreden de bahseden Toğuç “Madem devlet bize siyaset yolunu kapattı, dört parçadaki parti ve örgütlere gidelim ve Ulusal Kongre kuralım dedik. 1994’de Abdullah Öcalan’ı ziyaret ettik. Kararımıza sevindi. Destek veririz ama bazı partiler PKK’yi istemeyebilirler, biz içerisinde yer almayalım ama maddi-manevi destek verelim, isterlerse bizi paspas olarak da kullanabilirler dedi. Dört parçadaki partileri gezdik, 7 ay sonra baktık kimse yok. Destek verelim ama desteğimiz gizli kalsın diyorlardı. Ulusal Kongre yerine Sürgünde Kürdistan Parlamentosunu kuralım dedik. 95’te Hollanda’da bu parlamentoyu kurduk. Güney Kürdistan’da kongrenin çalışmaları devam ediyor. 13 kişilik yürütme kurulu vardır. Ben de bu üyelerden biriyim. 265 üyemiz var. Bütün halklar var kongrede. Aynı zamanda 3 yıldır Kürdistan İslam Topluluğu Federasyonunun Başkan Yardımcılığını da yapıyorum. Bu federasyona bağlı 33 camimiz var Avrupa’da. Almanya’da, Belçika’da, Hollanda ve Fransa gibi yerlerde. Bu camilerde çocuklara eğitim veriliyor” ifadelerini kullanıyor.

TUTUKLANMAYACAĞIMIZA DAİR BELGE İSTEDİK, GÜVENMİYORDUK

Yazarımız Gül Mirkan, “Türkiye’ye dönmeye nasıl karar verdiniz?” diye soru yöneltiyor Sayın Nizamettin Toğuç’a. Toğuç’tan “Birkaç ay önce davamız düştü. Biz önce güvenemedik. Benim iki davam vardı. Bir kırmızı bülten, bir de Diyarbakır’da dosyam vardı, örgüt üyeliği dosyasıydı. Onu da araştırdık. Gelirlerse tutuklanmayacak dediler. Tutuklanmayacağımıza dair belge hazırlattık. Bunun üzerine geldik. Burada olmaktan çok mutluyum. Şu anda temelli geldim. Eğer bir daha kovmazlarsa ya da kaçmak zorunda bırakılamazsam, burada yaşamımı sürdürmek istiyorum. 15 yaşımda evlendirildim. 8 çocuğum var. Çocuklarımı okuttum. Hepsi, meslek sahibi oldu. Orada çalışıyorlar. Ara sıra onlar gelecek, bazen ben gideceğim” cevabını alıyoruz.

ALİ ATALAN’I YAKINDAN TANIYORUM

Gazetemiz sahibi Ercan Atay, HDP Batman Milletvekili Ali Atalan’ı soruyor konuğumuza. Atalan’ı yakından tanıdığını söyleyen Sayın Toğuç. “Ali Atalan, Ezidi Federasyonunun Eş Başkanıdır. Daha önce Almanya Parlamentosunda yer aldı.  Ben sadece Ali Atalan için gelmedim. Bizim için isimler mevzu bahis değil. Bizim için Ezidi olmuş, Alevi olmuş, Asuri olmuş, insan insandır. Biz sadece Kürtlerin siyaseti önüne konulan bütün engelleri kaldırmak için çalışıyoruz. Arkadaşlarımız yeterlidir ve gayet iyidirler. Ali arkadaş da, diğer adaylarımız da, diğer bölgelerin adayları gibi fedakârca çalışıp hizmet edeceklerdir” diyor.

KÜRTLERİ TANIMIYORLAR, YANILDILAR

Gazetemizin muhabirinin sorusu üzerine Genel Seçimleri değerlendiren Sayın Toğuç “Biz ilk meclise gittiğimizde bir parti eğer 3 milletvekili çıkarıyorsa hazineden yardım alabiliyordu. Kürtler siyasete girdikten sonra bunları zorlaştırdılar. Kürtlere siyaset yolunu kapatmak istiyorlardı. 4 vekil şartını 7’ye çıkardılar. 3 vekil şartını gruba çevirdiler. Kürtler 7 vekil çıkarınca onu da kaldırdılar, şimdi sadece grubu olan siyasi partiler hazineden yardım alabiliyor. Şimdi HDP’nin 36 vekili var. Yine hazineden tek kuruş alamıyor. Çünkü seçime bağımsız olarak girdiniz, parti adına girmeniz gerekiyordu diyorlar. Şimdi biz barajı geçtiğimizde başka bahane uydurmayacaklar. Ekonomisi olmayan bir siyasi parti ne kadar dayanabilir diye düşünüyorlardı ama Kürtleri tanımıyorlar, yanıldılar. Öldürdüler, hapse attılar, siyasi soykırım yürüttüler ama başaramadılar. Barajı eksinlikle geçeceğiz” diyor.

NASIL ÇILDIRMASIN Kİ, HDP GİBİ BİR PARTİ ÇIKMIŞ

AK Parti’nin politikasının çöktüğünü açıklayan Sayın Toğuç “AK Parti diye bir parti yok, başbakan diye bir şey de yok. Sadece Erdoğan var. Şu anda başkanlık diye tutturmuş. Fiiliyatta zaten başkandır. Bunu resmileştirmek istiyor. Ama anketlere bakınca çıldırıyor. HDP barajı aşmaz, Diyarbakır’da AK Parti’li Oya Eronat’ta olduğu gibi oylar bize geçecek sayımız 400 olacak, lider olacağım, başkanlık sistemiyle devlet başkanı olacağım diye düşünüyordu. Şimdi baktı ki her şey elden gidiyor. Saldırmaya başladı. AK Parti mağduriyetle başladı, sonra mazlumiyeti oynadı. Son 2–3 yıldır bütün dış politikası iflas etti. Nasıl çıldırmasın ki HDP çıkmış, Allah uzun ömürler versin bir Demirtaş çıkmış, onu çıldırtıyor. Bence psikolojisi bozulmuş Erdoğan’ın. Burada bir şey söylüyor, yarın başka yerde farklı şey söylüyor” ifadelerini kullanıyor.

HDP, HALKLARIN UMUDU HALİNE GELDİ

Avrupa’daki oyları soruyor yazarımız Nihat İpekyüz. “Oylama orda başladı. Oylar komitelere gönderilecek. Oradaki oy oranı 1 milyon 800 bindir. 560 binini kendimize sanıyoruz. Hedefimiz oradan 400 bin oy almak. Şu anda HDP bir umut haline geldi. Diktatörden nasıl kurtuluruz diye insanlar HDP’ye destek vermeye başlıyorlar. Hatta MHP’li bir arkadaş, HDP bu barajı aşsın diktatörden kurtulalım diye bir söz sarf etti. HDP halkların umudu haline gelen bir partidir. En son anketler yüzde 12 gösteriyordu. Ben bunun üstünde oy alacağını düşünüyorum. Çünkü gün be gün insanlar HDP’yi tanımaya başlıyor, sempatileri büyüyor” yanıtını veriyor Sayın Toğuç.

KATILIMLAR, HDP’NİN TANINMAYA BAŞLAMASINDAN KAYNAKLANIYOR

Aşiretlerin HDP’ye katılımını nasıl değerlendirdiğini sorduk konuğumuza. Sayın Toğuç, Yazı İşleri Müdürümüz Ubeyd Baş’ın “Bu durum aşiretçiliğe yol açar mı?” sorusuna “HDP’yi Türk halkı ve Kürt halkı yeni tanımaya başladı. 11 senedir yavaş yavaş tanınmaya başladı. Aşiretlerin katılımı bu yüzden gerçekleşiyor. Kürtler birlik olmuş. Artık herkes burada yer almak istiyor. Katılımların nedeni budur” sözleriyle yanıt veriyor.

İSLAM’DA ŞİDDET YOKTUR

Malumunuz din ve siyaset konuları bir hayli fazla konuşulmaya başlandı ülkede. Yazarımız Şehmus Temiz, tartışmaları nasıl değerlendirdiğini sordu konuğumuza. Sayın Toğuç “Din, siyasete alet olunmamalıdır. Din üzerinden siyaset yapanların şiddetle karşısındayız. Şu andaki yeryüzündeki dinlerde reform yapıldı. Eğer İslam dininde de böyle bir reform yapılmasa, birileri İslam adına ben Allah’ın partisiyim demeye devam ederse, çok kötü sonuçlar doğurabilir. Din ve siyaset işleri birbirinden ayrılmazsa ve reform yapılmazsa IŞİD El Nusra, El Kaide gibi örnekler artmaya devam edecektir. Oysa İslam öyle bir dindir ki, şiddete yer yoktur. Barışın, kardeşliğin ve eşitliğin dinidir. İslam kelimesi Selam’dan gelir. Emniyet ve barışı ifade eder” açıklamasını yapıyor.

MHP OLSAYDI KÜRT SORUNU ÇÖZÜLÜRDÜ

Çözüm sürecini de konuşmadan edemiyoruz sohbetimizde. Sayın Toğuç “Hatırlarsanız Avrupa Birliği kriterlerinin ilk adımı, iktidarda olan MHP, CHP ve Anap döneminde atılmıştı. Bence ondan sonra AK Parti bir arpa boyu bile kadar yol almadı. Bence o koalisyon şimdi iktidarda olsaydı sorun çoktan çözülürdü. MHP olsaydı sorun çözülürdü. İdamı kaldıran MHP değil miydi? Avrupa Birliğinin yüzde 50 olumlu adımlarını atan da yine koalisyondu, MHP idi. Abdullah Öcalan yeni yakalanmıştı. Avrupa’da çalışmalar yürütüyordum. Kulislerde oturduk. Kürt halkı ne yapacak diye konuşuyorduk. Öcalan idam edilirse halk ne yapacak dedik. Başçavuş emeklisi bir MHP’li bana döndü dedi ki, müsterih olun, Öcalan asılmayacak dedi. Bunu söyleyen MHP’li idi. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana en ikiyüzlü, en münafık hükümet ile şu anda karşı karşıyayız. Onun Türkiye gibi bir sorunu yok. Sadece kendi partisinin menfaatini düşünüyor. Ama çözüm süreci, AK Parti olsa da olmasa da devam edecek. Olmak zorundadır, başka çaremiz yoktur. Aksaklıklar olabilir, duraksamalar olabilir ama devam edecek. AK Parti, biz bu işe talibiz diyor. 400 milletvekili verin anayasayı değiştireyim diyor. Yalan söylüyor. Ne zaman yeni anayasayı hazırladı da, bütün toplumun rızasını aldı, meclise getirdi de MHP mi karşı çıktı, CHP mi karşı çıktı, HDP mi karşı çıktı?  Bu sadece oyalamadır” sözleriyle sonlandırıyor sohbetimizi.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ANKET TÜMÜ
BATMAN'IN SİZCE EN ÖNEMLİ SORUNU NEDİR?
ARŞİV ARAMA
E-GAZETE TÜMÜ
19 Nisan 2024 e-gazete