CUMHURİYET VE TÜRKİYE

09-11-2017

Cumhurun taleplerine çareler bulmaya çalışan, halkın iradesini temsil eden, kişilerin etkisinde olmayan, istişare kültürüne önem veren, haktan yana olan bir rejim olarak güzeldir.

Yüz yıla yakındır yönetim biçimi olarak kabul ettiğimiz ve koca bir imparatorluğun küllerinden kurulan Cumhuriyet, günümüz insanlarının hayır ve sevabından, kötülük ve şerrinden birinci derece sorumludur.

Prof İlber Ortaylı Hürriyet’ten İpek İzci'nin haberine göre:

“Cumhuriyet”, bizim dilimize Arapçadan geçen bir kelimedir, çocuklar.

“Bütün halkın idaresi” demektir. Bu kelime ‘cumhur’dan yani halktan çıkar.

Cumhuriyette egemenlik, kral, kraliçe, padişah, sultan gibi tek bir kişiye değil halka aittir. Halk, belirli zaman aralıklarında oy vererek, yine halktan olan yöneticilerini seçer.'

Türk Dil Kurumu Türkçe sözlükte “Cumhuriyet”: Milletin, egemenliği kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı yönetim biçimi.

Her ne kadar Prof. Ortaylı Arapları'nın yönetim biçimi olarak Cumhuriyeti kullanmadığını söylese de İslâm dininin kabulü, Medine'de kemale ermesiyle Müslümanların idari yapısı Hilafet olmuş, oda Cumhuriyet tarifine uygun olduğudur.

Peygamberimiz sallallhu aleyhi ve sellem in vefatından sonra "Halife" dediğimiz Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali... Allah hepsinden razı olsun.

Cumhurun seçmesi ile gelmiş ve babadan oğula da geçmemiştir.

Cumhuriyet rejiminin iyi işlemesi için halkın seçtiği temsilcilerin lider karşısında susan, dediğini onaylayan, yanlışını görmeyen olmamalı, partinin ve liderin değil, temsil ettiği halkın çıkarı önde olmalıdır.

Bu da güçlü bir istişare ile mümkündür.

İslam’ın ilk yıllarında, halkın idare karşısında denetleme ve hesap sormak konusunda bu günkü ileri demokrasiden daha ileride olduğudur.

Hz. Ebubekir (ra) Halife seçildikten sonra mimbere çıkıp;

"Haktan ayrılırsam ne yaparsınız" sorusuna Sahabe;

"Kılıcımızla seni düzeltiriz" demeleri ve Hz. Ebubekir (ra) secdeye gidip Allah şükür etmesi örneklerden bir tanesidir.

İslâmiyet istişare ye çok önem vermiş, Kur'an'da "danışma  Müslümanların işlerini kendi aralarında danışma yoluyla yürütme" masasındaki “Şûrâ” isminde sure mevcuttur.

Peygamberimiz sallallhu aleyhi ve sellem de Vahyin dışında önemli tüm işlerini istişare ile yaptığıdır. Meselâ; Bedir Savaşında Mekke müşriklerin geldiğini haber alan Peygamber Efendimiz (s.a.v) bu konuda ne gibi tedbir alınacağı hususunda Ensar'la müşâvere etmiştir. Muharebeden sonra da Bedir esirleri konusunda, Uhud ve Hendek Gazvelerinde, Hudeybiye'de, Taif Seferinde, ezan konusunda ve daha birçok meselede ashabıyla istişâre etmiş ve ashıbesının görüşleri doğrultusunda hareket etmiştir.

Cumhuriyetimiz ilk kurulduğunda, halkın iradesi ve kendi kendini yönetmesi olarak tarif edilmiş olmasına rağmen, uygulamada ve yasalarda sınırlama getirilmiş böylece halkın iradesi yerine sistemi koruma ve kollama daha önemli olmuştur.

Değiştirilmesi dahi teklif edilemez anayasanın maddeleri, siyasi partiler kanunu, yasaların değiştirilemez maddelerine uygunluğu bir nevi halkın iradesinin hiç bir önemi olmadığıdır.

Padişah yok ancak rejim ondan daha önemli olmuş halkın iradesi önlemini yitirmiştir.

Peki ne kazandık?

İşin, ekonomik, sosyolojik, dini... Yapılarıyla farklı cevaplar verilebilir. Olumlu ve olumsuz görüşler açıklanabilir.

Ancak, hapishanelerin, mahkemelerdeki davaların, suç işleme oranlarının ve çeşitliliğin çokluğu düşünmesi gerekir.

Cumhuriyetin eserlerinden biri de yeni tip Müslüman kesimdir. Ancak (Samimi Müslümanlardan özür dileyerek) pek olumlu bir şey söyleyemeyiz.

Çünkü dini değerlere önem vermeyen, namaz kılıp hırsızlık yapan, yalan söyleyen, hacca gidip, faiz yiyen, dolandırıcılık, kadına şiddete, tecavüz, hak ihlalleri ve... Daha nice fiil ve davranışları iç açıcı olmadığıdır.

Dinin siyaset alet edilmesi, medyum, falcılık, cincilik, muskacılık, üfürükçülük... Giderek artmıştır.

Sakın ha kimse günümüz dindarları ile Kur'an ve sünnete uygun dindarlar arasındaki bu farklılığı dine mal etmesin.

Siyasette, iktidar ve muhalefet arasında istişarenin olmayışı toplumun birçok talebi kabul görülmemektedir.

Günümüze baktığımızda, içteki hainlerin çokluğu, dışarıdaki düşmanın varlığı ve azalmaması düşündürücüdür.

Her devlette böyle hainler var ancak bu seviyede çok olduğunu sanmıyorum.

Hele bunca operasyon, öldürülen terörist sayısına bakıldığında normal karşılamak doğru değildir.

Kadın; giyiminde, seçimde, iş imkanlarından, balede, dansta, müzikte, sanatta...

Bazı haklar kazanmış ancak, şiddet, boşanma, bedeninde yararlanma... Gibi konularda da fazlasıyla kaybetmiştir.

Cumhuriyet, sınırlı değil, halkın tam manasıyla söz sahibi olduğu ve taleplerinin karşılık bulduğu bir rejim olarak lazımdır.

İstişare dinin bir gereği Cumhuriyetin en önemli unsuru olmalıdır.

Liderin değil cumhurun talebi öncelik olmalıdır.

Dua ve selamlarla...

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?