SIDK VE SİYASET

11-07-2019

Cihan İmparatorluğunun sonunu hazırlayan ve islam aleminin perişan olmasına sebep olan 6 hastalığı, 1910 yılında Şam Emevi camisine okuduğu Hutbe ile Bediuzzaman  şöyle sıralamıştır.
1- Ye'sin, ümidsizliğin içimizde hayat bulup dirilmesi.
2- Sıdkın hayat-ı içtimaiye-i siyasiyede ölmesi.
3- Adavete muhabbet.
4- Ehl-i imanı birbirine bağlayan nuranî rabıtaları bilmemek.
5- Çeşit çeşit sâri hastalıklar gibi intişar eden istibdad.
6- Menfaat-i şahsiyesine himmeti hasretmek. (Hutbe-i şamiye)
109 yıl aradan geçmesine rağmen, hastalığın teşhis ve tedavisi bilindiği halde, hastalıkların tedavi edilmemesi sıkıntıların artarak devam etmesine vesile olmuştur.
On yeddi yıldan fazladır iktidar olanlar da bu hastalıkları tedavi etmede gerekli çabayı göstermedikleri bir gerçektir.
Günümüz siyasi çalkantıları ve ülkenin içinde bulunduğu nazik durum bunun bir göstergesidir.
Olması gereken güçlü bir lider yerini, emin bir iktidarın var olmasıdır.
Emin yani güvenilir olmak; tüm peygamberlerin sıfatı ve islamın esasıdır. 
Emin olmaktan uzaklaşan, zaman içinde ahlakını ve sonuna doğru da imanını yitirebilir. 
Yetki ve sorumluluğu fazla olanların emin yani doğruluğa(sıdk'a) daha çok özen göstermeleri gerekir. 
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Mekkeden Medineye hicreti bize en önemlisi de siyasilere ve iktidarlara örnek olmalıdır. 
Onu öldürmek isteyen Mekke müşrikleri en emini olarak yine Onu görmüşler ve en değerli mallarini ona emanet etmişlerdi. 
O (sav)'de bu güveni boşa çıkarmamış emanet edilen malları sahiplerine vermesi içinde Hz.Aliye görev vermişti. 
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem; 
"Müslüman, dilinden ve elinden Müslümanların emin olduğu kişidir. 
Muhacir de Allah'ın yasakladıklarını terk edendir." (Buhârî, Îman 4, 5, Rikak 26; Müslim, Îman 64)
Muhalif kesim iktidarın şerrinden emin olmadıkları zaman etkin muhalefet yapamaz, güven bunalımı oluşur ve gerekli eleştiriyi yapamazlar.
İktidar da; hata, eksik ve yanlışını göremez.
Siyaset; halkın güven duygusu üzerine yapılan ve ülkenin idaresini talip olma sanatıdır. 
Özellikle halktan aldıkları vekaletle milletin vekili veya başkanı olanlar emin olma ve emanete sadakat konusunda çok ama çok dikkat etmelidirler. 
Kendilerini dokunulmaz, hesap vermez, parti veya kendi çıkarını gözetirlerse mahkeme-i kubrada çetin bir hesap ile karşı karşıya kalabilirler. 
Ebû Hüreyre (ra) Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: 
“Münafığın alâmeti üçtür: Konuşunca yalan söyler, söz verince sözünden cayar, kendisine bir şey emanet edildiğinde hıyanet eder."   (Buhârî, Müslim) 
Bediuzzaman: 
"Evet sıdk ve doğruluk, İslâmiyetin hayat-ı içtimaiyesinde ukde-i hayatiyesidir. Riyakârlık, fiilî bir nevi yalancılıktır. Dalkavukluk, tasannu, alçakça bir yalancılıktır. Nifak ve münafıklık, muzır bir yalancılıktır. Yalancılık ise, Sâni'-i Zülcelal'in kudretine iftira etmektir." 
"Hâşâ! Hakikat-i İslâmiye bütün siyasâtın fevkindedir. Bütün siyasetler ona hizmetkâr olabilir. Hiçbir siyasetin haddi değil ki, İslâmiyeti kendine âlet etsin." (Tarihçe-i Hayat) 
Sıdk'in toplumda değer bulması için siyasetle uğraşanların doğru ve güvenilir kimseler olmaları elzemdir.
Madem ülkenin idaresi meşru biçimde siyasetle mümkündür. O zaman siyasetten kaçmamak gerekir.
Bahaneler ile "Yalancilarin yeri", "doğruların orada işi olmaz" der, siyasetten uzak durursak veya siyaseti çıkar ve menfaat üzerinde yaparsak sıkıntıların oluşmasında bizim de payımız olur ve hesap verenlerden oluruz.
Selam ve dua ile

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?