Bir evlat düşünün,
Anne ve babasının göz nuru, gözünden sakındığı
Geceleyin, “acaba üstü mü açıldı, üşüdü mü?” diye merak edilen
Cennet kokulu, masum bir kız çocuğu
Annesinin, saçlarını taramaya kıyamadığı
Babasının, öpmeye doyamadığı
Bir tebessümü ile zemheri soğukta bile baharı getiren bir kız çocuğu
Fatıma, tam da öyle bir kız
Dünyada cehenneme odun toplayan güruhlar gün yüzü göstermez böyle masumlara
İsrail’i, Amerika’sı ve daha nice caniler, kışa çevirdiler mazlumların baharını
Filistin’de gün, kuş sesleri ile başlar
Kahvaltı sofralarında saray mutfağının zenginliği var
Babalar, dualarla gönderilir işe kapının eşiğinden
Öğleye doğru bulutsuz bir gökyüzü selamlar insanları
Evlerin etrafı tertemiz
Gün yerini akşama bırakırken her baba evine, elinde gıda filesi ile döner
Kapıda onları karşılayan şen şakrak çocukları bekler
***
Ne de güzel olurdu değil mi bu söylediklerimin olması
Ama nerdeee?
Filistin’de gün bomba sesleri ile başlar
Aslına bakarsanız gece ile gündüz denen bir zaman mefhumu bile yok
Sabah karını doyuracak bir kuru ekmek bile zor bulur insanlar
Çoğu evde yetimlik rüzgarı eser, evden işe gönderilecek babaları öldürmeleri zalimlerden kalan eser
Gökyüzü bulutludur demek isterdim serin demek isterdim lakin bombardıman sonrası kalan toz bulutları rüzgarla eser
Ev denen mekanlar kalmadı ki çevresi temiz kalsın
Akşam babasının dönmesini beklemiyor çocuklar
Aksine, bir akşam serinliğinde göğsüne gelen bir kurşunla babasına gitmeyi arzuluyorlar,
Fatıma gibi,
Tek farkla bir değil 12 kurşunla kavuştu babasına.
Küçücük bir bedene on iki kurşunu yağdıran zalimlerin üzerine Ebabil’lerini gönder Rabbim.