33 KURŞUN SAYISIZ BOMBA

29-12-2015

34 Can...

Hayır hayır Uludere...

Değil değil Roboski...

Bırakın acıları, isimlendirmede bile ortaklaşamamak...

4 yıl önce Aralık'ın 28'ini 29'a bağlayan o meşûm gecede 34 genç/çocuk savaş uçaklarının yakıcı bombaları altında parçalanarak hayatlarını kaybetti.

Türkiye, saatlerce olaydan haberdar bile olamadı.

5 yıl sonra bugün bile "aslında ne olduğu" hala bilinmiyor.

Eşek yükündeki asma kilidi tanıyan insansız hava araçlarının bu konvoyu nasıl olup ta hatalı(!) kodladığı bilinemedi.

Grupta terörist vardı, cesetleri de kaçırıldı iddiası ise hiç aydınlatılamadı. Olay yerinden ayrılmayan iha'nın bu görüntüleri nasıl olup ta kaydedemediği(!) de açıklanamadı.

Yıllarca süregelen, eşek yükü mazot/çay/kahve ticaretinin sınır güvenliğince neden hiç tespit edilemediği(!) bunun nasıl gözden kaçtığı(!) da hiç bilinemedi(!).

Gülyazılı köylüler, O melûn gecede, evlatlarının, kardeşlerinin, yeğenlerinin, komşularının cansız ve birbirine karışmış bedenlerini önce katırlardan ayıkladılar sonra da çuvallara doldurdular.

Biri, yerdeki ayağı benzetti yavrusuna, diğeri ise bir kenarda duran kolunu.

En çok ta anneler tanıdı kıyafetleri...

Yola çıkmadan elleriyle giydirdikleri yavrularının parçalanmış bedenlerini ya üzerindeki bez parçalarından, ya da elleriyle ördükleri kazaklardan teşhis ettiler gözyaşları içerisinde...

Devlet yoktu ortada. Ne ambulanslar ne de delil toplayan savcılar...

Otopsileri bile 2 gün sürdü. Cesetler, adliye bahçesinde çuvallar içinde sıra bekledi.

Olayı bilmemekten midir? Yoksa kaçakçıydılar, içlerinde de terörist vardı tezviratından mıdır? bilinmez, kamuoyu sırtını döndü bu acı olaya.

 Öyle bir döndü ki, mezarlara dökülen ilk sular kurumadan İstanbul Boğazı muhteşem (!) Işık ve ses gösterileri ile karşıladı yeni yılı. İnsanlar(!) sabaha kadar eğlendi, eğlendi, eğlendi.

TBMM komisyonları kuruldu, savcılık soruşturmaları açıldı ama tek bir kişinin dahi yargılanmasına gerek görülmedi.

Sivil mahkemeler 550 gün sonra görevsizlik, askeri mahkemeler ise 750 gün sonra takipsizlik verdiler.

İdari süreçler de işletilmedi, kimsenin terfi kaybı bile olmadı.

Kameralar da kayıtta değildi, Dilek Doğan'ı vuran polis bilindi ama 34 kişiye vur emrini kimin verdiği emir silsilesinde kimlerin iradi veya ihmali sorumluluğu olduğu tespit edilemedi.

34 can kaybını bırakın, devamındaki skandallar zincirinde dahi kimsenin ama hiç kimsenin görevini ihmal ettiği iddiası dahi kabul görmedi.

Senaryosu yazılsa bu kadar olmaz dedirtecek bir hatalar(!) zinciri ile evlatlarını kaybeden aileler, sonrasında da düşmanlaştırıldı adeta.

Yılların korucu aileleri hak arayışına girince sayısız adli girişime muhatap kılındılar.

Aileler sadece adalet istediler, sorumluların cezalandırılmasını istediler ama 4 yılın sonunda bu yönde bir umutları kalmadı. Bu saatten sonra yeni bir gelişme de imkânsız gibi.

Anayasa Mahkemesi veya AiHM bir karar verir mi ? Bilinmez. Verirse bu olağanüstü yollarla gelen adalet kanayan yaralara merhem olur mu? Cevabı zor sorular bunlar.

Öyle anlaşılıyor ki yıllar sonra sert bir hesaplaşma veya samimi bir helalleşmeye konu olacak bir olay olarak 200 yıllık acılı hafızanın en mütena yerinde korunacak bu olay.

Son olarak;

Bu acıyı, bu katliamı anlatmak için İbrahim Halil Baran tarafından yazılan "Unutursam kalbim kurusun" dizesi bile gün geldi en alakasız siyasi tartışmalara meze yapıldı. Kirlettiler o güzel dizeleri.

 İyisi mi biz onları Ahmed Arif'in Muğlalı olayı için yazdığı 33 Kurşun şiiri ile analım,

***

Vurulmuşum

Dağların kuytuluk bir boğazında

Vakitlerden bir sabah namazında

Yatarım        

Kanlı, upuzun...

 

Vurulmuşum

Düşüm, gecelerden kara

Bir hayra yoranım çıkmaz

Canım alırlar ecelsiz

Sığdıramam kitaplara

Şifre buyurmuş bir paşa

Vurulmuşum hiç sorgusuz, yargısız

 

Kirvem, hallarımı aynı böyle yaz

Rivayet sanılır belki

Gül memeler değil

Domdom kurşunu

Paramparça ağzımdaki...

...

 

Ölüm buyruğunu uyguladılar,

Mavi dağ dumanını

ve uyur-uyanık seher yelini

Kanlara buladılar.

Sonra oracıkta tüfek çattılar

Koynumuzu usul-usul yoklayıp

Aradılar.

Didik-didik ettiler

Kirmanşah dokuması al kuşağımı

Tespihimi, tabakamı alıp gittiler

Hepsi de armağandı Acemelinden...

 

Kirveyiz, kardeşiz, kanla bağlıyız

Karşıyaka köyleri, obalarıyla

Kız alıp vermişiz yüzyıllar boyu,

Komşuyuz yaka yakaya

Birbirine karışır tavuklarımız

Bilmezlikten değil,

Fıkaralıktan

Pasaporta ısınmamış içimiz

Budur katlimize sebep suçumuz,

Gayrı eşkiyaya çıkar adımız

Kaçakçıya

Soyguncuya

Hayına...

Kirvem hallarımı aynı böyle yaz

Rivayet sanılır belki

Gül memeler değil

Domdom kurşunu

Paramparça ağzımdaki

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?