ALGI ÜZERİNE…

23-01-2015

Merhabalar yüreği değerliler. Uzun süren ayrılıklardan sonra, kısa süren kavuşmaların birinde yine sizlerleyim. Bugün ülkenin gündemini uzun süredir, meşgul eden bir kavramdan bahsedeceğim.

Öyle ki belki 6 aydır, haber bültenlerinde, ulusal gazetelerin köşelerinde, hatta manşetlerinde, çoğu zaman magazin programlarında kullanılan cümlelerin hiç alakasız bir yerinde geçen bir kavram bu; “ALGI”.

Malumunuz siz de çokça duymuşsunuzdur. Duyulmayacak gibi de değil zaten.

Elektrikten mars’a, marstan Kars’a, Kars’tan bilmem nereye bütün oluşumların ve de yanlışların bir numaralı failinden bahsediyoruz.

Bütün ne olduysa bunun hepsini algı yaptı. Nitekim çokça duymaya başladık.

Algı oluşturuluyor, Algı yapılıyor. Algı ile gündem değiştiriliyor gibi cümleleri.

Anlayacağınız algı şahlandı geliyor. Gerçekten tabirler o kadar hassas ve canlı yapılıyor ki tıpkı çokça uzun süreler boyunca yanlış anlaşılan devlet kavramı gibi, algı da bir canlı gibi zihinlerimiz de tasvir edilmiş olabilir. Böyle anlaşılmış olabilir.

Eğer ki biz algıyı böyle anlamışsanız, kendinize kızmayın bu şartlarda bu anlayış biçimi gayet normal.

Peki, Gerçekten nedir bu algı? Ya da bu zatı muhteşemlerin dediği gibi algı bu kadar önemli bir kavram mı? 

Şimdi dostlar, biz önce bu işin tanımından başlayalım.

Çok rica ederim şu an arkanıza yaslanın ve bu yazıyı okurken sadece okuduğunuzu algılayama itina gösterin.

Yoksa korkunç bir şekilde yazı da yanlış algılanır ve artık algı sadece anlamları değiştiren bir kavram değil, kendisi de yanlış algılanan bir kavram olur.

O zaman işin içinden zor çıkılır. Algı; bir şeyi bu canlı veya cansız olabilir.

Bir nesneyi bu soyut ve veya somut olabilir. Evrende var olan yaratılış dâhil bütün yaratılanları ve bu döngüyü anlama, zihinde tasarlama, bununla beraber hayatın içerisinde yaşanılan mevzulara doğru pencereden bakabilme kabiliyetidir.

Yani uzun kulaklı, anıran bir nesneye bu bir eşektir, diyen şahıs karşısındaki nesneyi doğru algılamıştır.

Başka bir yönü ile anırma kadar yüksek bir tonla, hiç anlaşılmayacak derecede bir hezimetle çıkarılan bir sesin sahibine karşı oluşacak algı da herkese göre özneldir.

Yani bu sesleri duyan kişi karşısında ki için bu bir eşektir, diyemez. Bu yanlış olur.

Fakat bir benzetme ile ses tonu eşeğinkine benzerdir. Kendisi ise eşekten farklı bir varlıktır. Dedikleri ise eşeğin çıkardığı ses kadar anlamsızdır, derse buna da saygı duyulur.

Öznel görüşe saygı duyulur. İnsan karşısındakini saygı sınırları içerisinde yorumlayabilir. Ama hiçbir yorum bütün huy ve özellikleri eşeğinki ile birebir aynı olsa bile bir insanı eşek kılmaz.

Bir insanı eşek algılayan bir anlayış doğru kabul edilmez.

Özür dilerim eşek üzerinden konu biraz uzadı biliyorum ama konunun daha iyi anlaşılması için bu örneklemeye mecburum. Daha farklı bir izah hali algı olanı yapısal özellikleri doğru anlamadır.

Yanlış anlama ise insanın hipnoz edilmesine benzetilebilir.

Yani gözünün önündeki şeyi anlayamamaktan bahsediyoruz. Tabi buraya kadar yazdıklarım.

Varlıkları yapısal özellikleri ile algılamadır. Daha ilerisi ise varlıkları manevi özellikleri, düşünceleri ile yaşama tarzları ile inançları ile ve daha bir sürü şey ile algılama zorunluluğu kaçınılmazdır.

Bu algılamalar esnasında ise insanda binlerce etkileşim mümkündür.

O kadar ki algılayış zamanı, algılayış biçimi, algılanan şeyi kimin söylediği, algılanan şeyin nasıl söylendiği, algılanan şeyin neden söylendiği gibi binlerce yöntem yazılır.

İşte bunun bilincinde ki devlet oluşumları algıyı toplum üzerinde yasama, yürütme ve yargı gibi bir erk olarak kullanmayı bildiler.

Hatta algı güçler ayrılığının üzerinde ki toplumu kontrol etme ve yönlendirme üzerinde ki mutlak güç olarak kullanıldı.

Ortadoğu da yaşanan devrimlerde, genç yaşlı devletlerin kurulmasında, petrol savaşlarında, başka devletlerin topraklarının işgalinde, seçim propagandalarında, ülke politikalarında bu kavram toplumu yapılan bütün her şeyde ya susturmak, ya yapılan şeye destekçi kılmak, ya yapılan şeye taraf etmek gibi konularda hep kullanıldı. Hala da kullanılmaya devam ediliyor. Toplumu algılayış biçiminde görülen yanlışlıklar. Toplum adına uzun süreçler ile ciddi zararlar var etti. Bu nedenle algı bahsedildiği kadar önemli bir kavramdır.

Düşünsenize eşeği yanlış algılayan bir toplumun eşekler ile yaşayabilecek ciddi yanlışları. Mesela yanlış algılanan eşek kesilip yenilebilir. Ya da yanlış algılanan eşeğin sütü sağılıp içilebilir. Olma ihtimali vardır ki, yanlış algılan eşek sofrada masaya oturması için zorlanabilir. Ya da neden konuşmuyor diye, hastaneden bu eşeğe fiş alınıp, hastanede muayene için sırada bekletilebilir.

Merak etmeyin gerçekten abartmıyorum yanlış algı sonucu oluşabilecek muhtemel sıkıntılar bunlar. Bunları söylerken dikkatinizi çekerim yanlış algılanan sadece bir eşekti.

Daha önemli yanlış algılamalarda ise uzun süreçlerde daha feci zararlar yaşanabilir.

Bu yüzden bütün her şeyi doğru algılamak lazım. Doğru algılamanın nasıl olması gerektiği ise binlerce nedene bağlı uzun bir konudur.

Bununla ilgili bir yazı değil de bir kitabın daha iyi yönlendireceği düşüncesindeyim.

Eğer ki doğru algılamayı hemen okumak istiyorsanız, bununla ilgili kütüphanelerde çok fazla kitap bulabilirisiniz. Ama bu konu ile ilgili yakında bir kitap ile karşınızda olabileceğimi de söyleyebilirim. Esen kalın.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?