ALIŞKANLIKLARIMIZ KADERİMİZ MİDİR?

27-06-2014

Diyor ki Gandhi:

Söylediklerinize dikkat edin; düşüncelere dönüşür…

Düşüncelerinize dikkat edin; duygularınıza dönüşür…

Duygularınıza dikkat edin; davranışlarınıza dönüşür…

Davranışlarınıza dikkat edin; alışkanlıklarınıza dönüşür…

Alışkanlıklarınıza dikkat edin; değerlerinize dönüşür…

Değerlerinize dikkat edin; karakterlerinize dönüşür…

Karakterinize dikkat edin; kaderinize dönüşür…

***

Yazıma gerçekten insan olabilme kabiliyetine ermiş olan Hindistanlı Mahatma Gandhi’nin yukarıda yazmış olduğum çözümlemesi başlamak istedim.

Parçadan bütüne, bireyden topluma doğru bir gelişim ve başında geçici fakat ortalarından sonra kalıcılığı yakalayan ve en sonunda tamamen dönüşü imkansız bir duruma gelmiş bu zincirleme çözümlemenin önünde düğme iliklenir diye düşünüyorum.

Gandhi bu çözümlemede yukarıda yazmış olduğum gibi gerçekten insan olabilme kabiliyetine ermiştir. Bir kaderin var olduğuna iman etmiştir. Bu kaderin oluşumunda da insanın etkisinin ne kadar büyük olduğunu izah etmiştir. Günümüzün tipik Müslümanlarının aksine kader var mıdır yok mudur? Deli saçmalığını çoktan aşmış var olan kaderin oluşumunda ki insan etkilerini en apaçık bir şekilde izah etme başarısını göstermiştir. Bir diğer yönüyle insanda var olan tüm duyu sistemlerinin bir amaca hizmet için var olduğunu belirtmiştir. Yani cimri olmak, obur olmak, et yemek veya vejetaryen olmak, çok konuşmak ya da susmak, giyim alışkanlığındaki asıl niyet, insan tenine bulaşmış koku, yüzdeki asalet ve daha sıralayabileceğim belki binlerce husus,  Gandhi anlayışına göre insanı karakterize eder ve hiç biri değersiz veya önemsiz değildir. Her biri en sonunu temsil eden kaderin birer parçası olur ve insan onların birleşimden bir şekil alır. Bu çözümleme Gandhi’nin  kendi döneminde ki başarılarının da büyüklüğünün kaynağını temsil eder. Bir insan tek başına bir toplumun kaderi olabilir mi sorusu Gandhi’nin müthiş yüreğinde ses bulur ve Gandhi yaptıkları ile bu soruya cevap olur. Kısaca Gandhi’nin kim olduğunu söylemek gerekirse şöyle açıklayayım:  Gandhi ; 1869 yılında doğmuştur. "Şiddet göstermeme, inancımın birinci maddesidir. Aynı zamanda o, benim itikadımın da son maddesidir." diyen Hintli pasifist siyasetçi ve düşünce adamıdır. İngiliz sömürgeciliğine karşı Hint milli hareketinin, 1919-1948 yılları arasındaki en önemli lideridir. 1869 yılından bahsediyoruz. Çok dikkat edilmeli ki bahsedilen yıllar Özellikle İngilizlerin ve diğer Avrupa ülkelerinin çok güçlü olduğu ve sömürgeciliğin inanılmaz şekilde fazla olduğu dönemdir. Silah ile fikrin. Ordular ile beynin savaştığı bir dönemden bahsediyoruz. Nitekim Gandhi başarıya ulaşmıştır. Tıpkı bu yüce milletin Çanakkale Zaferi gibi; Gandhi de Sömürgeci barbar anlayışa ilim ile iman ile insanlık kabiliyetine ulaşmış bir eda ile çok sağlam bir irade ile Özgürlük tokadını yapıştırmıştır. Özgürlük tokadını yiyen barbar sömürgeci anlayış neye uğradığını şaşırmış, tüfeğin karşısındaki iradenin sağlamlığından ve fikrin gücünden hayretlere kapılarak ait olduğu yere def olup gitmiştir. En imkansız koşulların ve değişen dünya şartlarının dahi İnsan olma kabiliyetine erişmiş ve zulme, kötülüğe göğüs germe ilkesine şartlanmış insanların varlığı karşısında düştüğü çaresizliği ve mütevazilığın edindiği başarıyı görünce sübhanallah diyorum. Kul isteyince yaratan nasıl da onu her şeyi yenebilecek kadar güçlü kılıyor. Bir başka ilginç husus ise; bu adam Müslüman değildir. Onun kaderi bize tanınanın aksine daha acı olmakla beraber, yaşadıkları ve edindiği vasıflar insancadır.

***

Konu olmasını istediğim noktadan biraz uzaklaşsa da şöyle toparlayalım:  İnsan yaratılış gayesine uygun olarak çeşitli donanımlara sahip kılınmıştır. Bunu her insanda ki farklı özelliklerden de kolayca anlayabiliyoruz. Herkes farklı şekilde hasta olur veya farklı zamanlarda uyumayı sever, yiyecek alışkanlığı farklıdır gibi vesaire örnekler ile bu farklılıkları uzar gider. Burada anlaşılması gerekilen önemli husus ise bu alışkanlıkların edinilmesinde ki önceki sürecin kalıcı etkileri ve sonrasının sonuçlarının insan hayatı üzerinde ki değiştirilemeyecek olan etkileridir. Bu süreçte var olan ve yaşanan en küçük bir ayrıntı bile insanı karakterize etme konusunda eğer ki etkiliyse; bu husus insanın yaşama konusunda ki hassasiyetinin ne kadar fazla olması gerektiğini gösterir. Bu hassasiyet arttıkça ve ayrıntılar çoğaldıkça bir düzen sağlanır. Bu düzen zamanla kalıcı etkiler göstererek kader halini alır ve tıpkı alıntıda örnek verilen insan gibi doğru karakterize edilmiş kader sahibi insan mükafat olarak bir toplumun kaderine etki ile bile mükâfatlandırılabilir. Ki Gandhi yaptıkları ile bir toplumun kaderinin belli bir kısmının değişmesine de vesile olmuştur. Diyeceğim odur ki; kendinizi basit ve değersiz görmeyin, yaratılış bakımından yeryüzünün en değerli yaratılmışları ile en azından fiziki yönden benzer özellikler ile yaratıldınız. Fakat yaratılış gayesi belli olan ve hür iradesi olan bir yaratığın değerli veya değersiz olmasına da hür iradesi karar verir. İnsan da o iradenin istediği olur.

Olmak isteyenin olmak istediği şey olduğu bir dünyanın huzurlu ve mutlu bir parçasından her birinize yetecek kadar minik huzurlu parçalar diliyor, yüreklerinizden öpüyorum. Sevgilerimle.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?