ARTISI VE EKSİĞİYLE DÜŞÜNCE…

03-04-2018

Nedir mutsuzluk?

Bir çeşit doyumsuzluk, biraz açgözlülüktür.

Biraz, nankörlüktür.

Biraz, haksızlıktır.

Biraz, yoksulluktur.

Belki de biraz, azgın düşünce nehrinde sürüklenen, sert insan kafasının sağa sola çarparak aldığı darbelerin var ettiği ağrıdır.

Ya mutluluk?

Biraz tokluktur.

Biraz, idrak edebilmedir.

Biraz, sahip olmaktır.

İhtiyaçtan fazlasını biriktirmektir.

Her ne olursa olsun kazanmaktır.

En güçlü olmaktır.

En iyisine sahip olmaktır.

Belki de biraz, yalancı dünya denizine aldanan insan benliğinin, arkasına bakmadan, açılıp açık denizlere kendi sonunu adım adım hazırlamasıdır.

Belki de ikisi de dediğim hiçbir şey değildir.

Demek istediğim şey, mutluluklarımız ve mutsuzluklarımızın düşüncelerimizden kaynaklı saplantı şekline gelmesi, sadece bizi mutsuz eder. Kişi düşündüğünü görür ve herkesi mutsuz sanır.

Oysa durum öyle değildir.

Böyle gören kişi düşüncelerinin tutsağı olmuştur.

Bu yüzden de herkesi kendi gibi düşünür sanır.

Oysa sizin kaybınız, başkasının kazancıdır. Dünya da bu dengenin üzerine kuruludur. Cehenneme gidecek olanların yaptıkları belirler cennete gidecek olanların ölçülerini, ya da cennete girenlerin uydukları belirler, cehenneme gitmesi gerekenleri.

Bir şeyi ucuz almışsanız, biri az para kazanmıştır.

Sofrada dört kişi ve bir ekmek varsa, o ekmeğin yarısını siz yemişseniz, geri kalan üç kişi sizden az ekmek yemiştir.

Bu denge dünyanın ve inandığımız inancın temelini oluşturur ve Sanırım hayatı bu dengeden kopuk ve inandığımız halde inançlarımızın esaslarına aykırı yaşıyoruz. Yani yaşadığımız ihtilaf inandığımız şeyde değil, inandığımız şeyin yapılması için bize bildirdiklerini yaşamı şekillerimizde.

Dediğim şey bir çeşit yorumsal farklılıklar olarak görülebilir.

Burada en önemli husus ise bu yorumsal farklılıkların, aynı kaynak üzerine yapılıyor olmasıdır.

Yani insanlığın inandığı şey aynı ama o inandığı şeye ulaşma fikirleri farklı olabiliyor. Sonuçta yaklaşık olarak herkes cennetin olduğuna iman ediyor.

Cennete girme konusunda ki çabalar ise yüzbinlerce şekillerde farklılık gösterebiliyor. Bu da aslında bir irade beyanı, saygı duyulmasa bile engellenecek derecede müdahale edilmemesi gereken bir insani hak.

Bahsetmiş olduğum bu durumu, yazmış olduğum bir üst paragrafa kadar çok büyük bir çoğunluk aynı şekilde konuşur ve aynı şekilde düşünür.

Uygulamada ise asla konuşulmayan ve düşünülmeyen ile karşılaşılır. Kişi kendi düşündüğünden gayri her düşünüleni yanlış, eksik, günah, kötü görebilecek kadar kendi düşüncelerinin bir fanatiği olur. Kişinin ne düşündüğünden bahsetmiyorum. Düşündüğü şey her ne olursa olsun onu bu durumda ele geçirmiştir.

Oysa düşüncelerinin tutsağı olanlar, bir tek düşündüklerini görürler. Bu da bir çeşit sığ bir bakış açısı var eder.

Bunun sonucu olarak da, koskocaman suni mutluluklar veya tanımlayamadığımız mutsuzluklar var ederiz.

Daha da kötüsü; ‘’Her şeye sahip olmuş gibi yaşar ve hiçbir şeye sahip olamadan ölürüz. ‘’

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?