AŞK…

19-08-2016

Kıştan sonra gelir bahar!

Hep böyle olmuştur. İbrahim ateşe atılmadan ateş serinliğe dönüşmemiş, İsmail sorgusuz teslimiyeti kabul etmeden müjdelenmemiştir.

Peygamber (s.a.s) tarifi zor acı ve ıstıraplar ile hicreti yaşamış ardından Hasret kaldığı Mekke’ye muzaffer bir komutan olarak geri dönmüştür.

Emek verilmeden, elde edilen senin değildir.

Bir çiçeğin toprağın altından baş göstermesi, bir kuzunun kırlarda gezecek sezgileri elde etmesi, Leyla’nın Leyla olması, Fuzuli’nin eskimemesi, bayrağın kutsal olması, vatan topraklarının namus olarak kabul edilmesi, ananın kıymeti hep içinde olağanüstü emekler, hisler barındıran durumlardır.

Onların insan nezdinde değerli kılan şey onların bu denli emektar bir çaba sonucu elde edilmiş olmalarından kaynaklıdır.

Aşkta böyledir!

Bir emeğin sonucudur.

Mesela aşık olmadan iyi olmak, bence olur şey değildir.

Aşk; olağanüstü insani bir çabanın, insan hayatına kattığı manevi doruk ikliminde bir çiçektir.

Beslersen büyür. Bakarsan güzelleşir, sırt dönersen yıkılır, koparırsan ölür.

Yolunda yürürsen sonunda insanlığa vaat edilen en güzel yerde dinlendirir, tam molanın bitiminde ise son durak burası diye müjde verir. 

Acemi şiirlerin destansı haykırışlarını barındırır aşk.

Bir bahar çiçeğinin bahar ile olan bağına benzeyen, İbrahim’in Allah'ı arayışındaki yaşadığı heyecana eş değer, İsmail’in sorgusuz babasına teslimiyetine benzeyen, bir kuzunun sezgileri ile annesini tanımasını andıran, Leyla'nın ötesinde Leylalar var eden bir mecnun geleneğidir, aşk.

Özünde iyilik, sözünde güzellik içinde bir asilik barındırır, aşk.

Birçok tanımın asla tam olarak tanımlayamadığı yoğunlukta, başka bir boyuttan manevi bir alıntıdır, aşk.

Aşk' ı ararken, Ne aradığını bilmez insan, bulduğunu anlamaz, anladığını kavrayamaz, kavrar elinden kurtulamaz.

Elinden kurtulur sonra bir gün geri rastlar tanıyamaz, bu muydu uğruna kendimden vazgeçtiğim der inanamaz, sonra bir bakar ondan onu bulmuş, yürek aşka dalıp özünde kavrulmuş, öyle bir yanmış öyle bir yanmış ki gözler bir başka bakar olmuş.

Anlayamaz önce insan, bir iç çekiş, belki de ıstırap, kurtuluş için tuhaf bir uğraş verir.

Sonra bir bakar uğruna kendinden vazgeçtiğini hissettiren aşk, aslında onu dünyadan geçirmiş. Her şey aşk ile başkalaşmış…

Meğerse herkesten farklı gördüğünü, yüreğinde büyüyen iyiliklerini, yaratana olan sadakatini, kendi iç dünyasında hesaplaşmasını, az konuşup çok dinlemesini, yokluğa katlanmayı aşka borçluymuş insan.

Tabi Aşkı da aşk’ ı verene borçluymuş insan.

O halde ortada bir borç varsa bu borç ödenmelidir.

Önce aşka, sonra aşkı verene…

Sapıklığa meyil etmeden, aşka sanık olmaya tahammül etmeli insan. Çok konuşmaktan daha fazla aşkı yaşamalı insan.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?