AŞK BAKANLIĞI VE DEPREM BAKANLIĞI....

07-11-2020

Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir; kaldı ki Allah birçoğunu da bağışlar.

                            ( Şura-30)

Üstüme varma artık ne olursun.  Acilen bir aşk bakanlığı ve bir de deprem bakanlığı kurulsun ki,  bu topraklara   sipariş aşklar ithal edilmesin artık  ve kavimler göçünden beri ağlayan kadınlar ağlamasın diye.

Yine hasretli bir günle giriyorum 6.9 rihter ölçekli bir deprem ve aşk  bakanlığı bölgesine.Birinci derece aşkların ,birinci derece akrabalarla yaşandığı ve yaşlandığı birinci derece bir deprem kuşağında yaşıyorduk hepimiz ,kulaksız ve kuşaksızca.Ki henüz iyileşmemişken hiçbir birinci derece aşk yaramız.Aşk bakanlığı ve deprem bakanlığı kurulmalıydı acil elden.Çünkü bütün aşklar ikinci el yaşanıyordu ve ölümcül yaralar bırakıyordu bu topraklarda üstüne de birinci derece fay hatlarında birinci derece kırıklarla ölümcül zelzeleler yaşanıyordu .8.8 şiddetinde bir aşk ve deprem de bile en hafifi burnu kanamalı bir zayiat vermezken dünya. 6.6 şiddetindeki bir aşkın veya bir  zelzelenin bile  yüzlerce onulmaz yara açabildiği ,onlarca can alabildiği zamanların hayvan eti yemiş çocuklarıyız biz.

     Kusurlu bir depremin ardından kusurlu ve birinci dereceden küsürlü  binalara suç duyurusunda bulunuyordu savcılıklar;
 Oysa kusurlu beyinlere ve yüreklere suç duyurusu yapılmalıydı ilkin.Yine bir meydan ,meydanın ortasında uzun sakalıyla düşünen bir keçi ve dar aaaaağacı kuruldu tıpkı küsürlü bin yıllar öncesi misali...Atla gel Şaban bitsin bu çile nasılsa dünyadaki her yürekte olur mutlak zelzele ama ölüm dersen en çok bizde..114..Yetmez söz de bizde show da bizde.

Yüklenmeli yine bütün günah bir  keçiye (adı üstünde konar göçer göçürür Ve li Göçert ki o da beş bilemedin ,altı yılda temizlenir aramıza birinci dereceden beyefendi olarak döner)ah ki ne ah  ve sonra bu keçinin  kıçına tekme vurulup gönderilecek dağa..İki aşkın iki günahkarın buluşmasıydı bu.Çünkü dağlar hep günah ve günahlar barındırıyordu birilerine göre.Her depremin keçisi de işte bu  müteahhit oluyordu.Tıpkı Newyork'ta trafolara dadanan seçim kedileri gibi.Herkes bir günah keçisi yaratmaya çalışıyordu.Herkes suçu da topu da birbirine atıyordu.Ben Nadide,Nebibe,Habibe almışım birinci dereceden  hanedan terbiyesi;üstelik belediye de karga avcılarına para vermiyordu.

Deveye boynun eğri, demişler;nerem doğru ki, demiş.

Hangimiz suçsuzduk ki?Belediyesi, iktidarı ,muhalefeti, müteahhiti,bilimsiz adamı, ve biz.Biz ki en büyük suç da bizim yani.Hani söylemeye dilim varmıyor ama akrep gibisin akrep misali kabahatin çoğu da sende kardeşim misali.Sezen Aksu boşuna mı söylüyordu:"Ben kendimi suçlu hissediyorum çok. Öyle ya da böyle bu suç hepimize bulaştı. İnanıyorum ki, ölümden başka bir sürü çözüm var. Hepimiz suçluyuz."

 Kusurlu binaların tespitinden önce ise kusurlu insanlar tespit edilmeliydi....Zavallı anneler ve kızları, zavallı babalar ve oğulları di insan hiç olmazsa Turgenyevden bile olsa utanır daha cesetler birinci  derece bir yara öksüz bir sayfanın boynun bükük bir cümlesinde ve üstelik daha göümülmemiş ne bir toprağa ne de bir kalbe.Topraklar bitik,kalpler yitik ve biz birinci dereceden yine silik.Kabahat sende değil seni sevende her zamanki gibi.

Bir yük binasının hatta binlerce yaşlı ve kalbi kırık binanın  altında kolu kesilmiş kesik bir kolonum, sensizliğin ortasında...Saha çalışmalarında enkaz ve mülteci bir mavi gökkuşağıyım bağlamamla Aşık Veysel parkında ...Fahiş fiyata ben ölmeyeyim de kim ölürse ölsün diye işte gerçek fahişe bu beyni ve yüreği bozuk denilen kişi tarafından satılan  kusurlu bir binayım...Aramız bozuk ama   kanımız bozuk değil diyen bir  köpekse bu fahişelikler karşısında  kardeş olup kedilerle   meydan okuyor dünyaya...

114 kişi bize unutturulmaya çalışılıyordu  Ayda  umut ve Elif var diye.Bebeğim benim,bebeğim benim  Allahı'seveyim uğruna da canımı vereyim..Ama biz unutmamaya da susmamaya da and içiyorduk  bu sefer bu ölüm seferinde.Çünkü deprem değil bina öldürüyordu.Allah değil; akılsızlığımız öldürüyordu,Bülbülü Öldürmek ve etini yemek misali. Ki haşa  Allah  hiçbir kuluna düşman değildir aksine yeryüzündeki sığınacağımız tek yar ve yardımcımızdır...Yani anlayacağın 91 saat de olsa 61 yılda olsa Ayda gibi direnmek, Elif gibi dik durmak ve elif gibi sevmek gerek...Yoksa ünlü düşünür Mahsun'un dediği gibi dünya düzeni bozulmuş soytarılar kral olmuş.Ve daha çok depremler öldürür, deprem bakanlığı bile kurtarmaz bizi.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?