AŞK, QUZİLQURT VE VEZİR PARMAĞI

05-07-2020

Yavaşça lüks lokantadan içeri girdim. Üstümdeki fakir kokan portakal renkli elbisedeydi bütün jakoben kulübü  burjuvalarının   gözü... İçeri girdim.. Garson bana baktı tuhaf tuhaf, bense  otuz üç kurşuna bir eksik otuz iki dişimle hafifçe gülümseyerek  hoşbulduk deyip eskimiş yorgun bir ihtiyarı andıran paltomu çıkarıp garsona uzattım... Ve şef garsonun masa göstermesine müsade etmeden hemencecik  bir masada oturdum. Hem de cam kenarı hem de deniz manzaralı ;üstelik de sen manzaralı...Deniz gözlerin kokuyordu, sen fesleğen. Ama bütün güllerin kuzulara topaç olduğu bir  pandemi hastalığındaydık henüz.

Şef garson efendim orası rezerve deyince ben de çürümüş, çalınmış ve masum düşlerimle/dişlerimle gülümseyip ne  olmuş yani bir zamanlar  benim kalbim ona rezerveydi onun kalbi de bana rezerveydi ;  ama şimdi sevdiğim dışında herkes oturuyor kalbimde;hem kim bilir onun kalbinde şimdi hangi ayılar oturuyordur deyince garson hıııı anlamadım efendim deyip afallamış bir şekilde sadece bana bakmakla yetindi...

Adın ne  senin diye sordum, Umut dedi.. Umut var mı, yok mu dedim? Umut varsa da  yok sa da  ben bilmem, ben anlamam ki efendim dedi... Umut dediğin  sokakta bir ısırgan otu, elindeki  ekmeğini  yiyor  üstüne de gazozunu içip içip geğiriyor o şerefsiz  denilen arkadaşı ise jakoben Fransız kulüplerinde  öpücüklü poker oynamalarda...Yan masada ikirciikli bir gülümsemeyle bir hanımefendi ve beyefendi dönüp bana afiyet olsun dediler saygıyla.. Ben de  onlara dönüp    Quzilgurt u keratti olsun  dedim. 

Garson ne istersiniz, ne getirelim efendim dedi. Aşk nedir bilir misin? Aşk:Bir tepsi tereyağlı ve fıstıklı baklavada sunulan Quzulkurttur dedim.. Garson efendim özür dilerim gerçekten sizi  anlamıyorum dedi... Ne alırdınız efendim? 
Şu arka tarafta bu kadar güzel Boğaziçi güzelliğinin kenarında yedikleri önlerinde, yemedikleri arkalarında ama yine de şükür bilmeyen ve sürekli mutsuzluk oyunlarına secde duran   suratı asık çifte bol tereyağlı ve fıstıklı bir Quzilqurtlu aşk  ikram et, benden demeyi  ve aşk olsun  demeyi de unutma haaa... 

Bana da bol acılı umut ve bol limonlu mücadeleden iki tabak kelle paça çorbası  getir. Yanında sarımsak ve az beyin de olsun...Aslında bütün masalara az sarımsak çokça  da beyin bırak. Nasıl olsa ihtiyaçları vardır Hem nede olsa  beyin bedava. Yanına da bol bencillik ve  yalakalıklı sana yağı  da koy, olmasza olmaz dedim...

 Otur masaya sen de. Sana da bir şeyler ısmarlamamı ister misin?Ne gibi anlamadım dedi şef garson... İki duble anne sevgisi, yanına da bir tabak evladının başını okşayan bir baba elleri gibi... Şef garson iyice şaşırmış bir vaziyette efendim ama s.... s.... s... siiii... siiiiizz ben bu kadar iyi nerden tanıyor olabilirsiniz ki... Hepimiz bir kere aynı günahkar babanın çocuklarıyız. Adem'in çocuklarıyız... Farklı olsa bile düşüncelerimiz, renklerimiz ve günahlarımız aynı babanın günahkar çocuklarıyız. Günah ta kardeşiz.Gün gün büyüyen ahlarımızın ve günahlarımızın altında yatan nedenler aynı... Ya da aynı annenin  günahkar çocuklarıyız biz... 

Başka ne  istersiniz dedi peki, şef garson? İki kilo aşk isterim lav sıcaklığında  çok pişmiş bir nar görüntüsünde olsun ; ama kazlı  muz/enginar  tadında olsun... Olmazsa portakallı pekin ördeği kıvamında ikinci el bir aşk da olabilir... Kızarmış tavuk kokusunda sıcak kumlardan  serin sulara kıvamında, büryan tadında ve  yılbaşı hindisi kıvamında bir milyon porsiyon  hoşgürü. Yanında da hoşgörü gözyaşlarında pişirilmiş keşkekimsi beş milyon porsiyon  merhamet... Hamsi, alabalık, şusi ve levrek karışımı ızgarada haşlanmış biraz insanlık biraz da adamlık düzenlere köle  olan şu karşıdaki kifayetsizler  için.... Yurdum insanının içini serinletmek için içim içim  süt tadında ayranımsı bilmem kaç yüz bin batman ağırlığında bir  kredi.... Şu yumurta oğlana da ağır kurşuni bir  tavada iki yumurta, olmadı sahanda bir milyon baloncuklu  sihirli üç buçuk yumurta. Garibanın dert ortağı olan bol soğanlı  menemenli bir tutam  mütevazilik istedim. Ha bu arada garson  unutmadan kadınlar ve çocuklar  üzerinden utanmadan siyaset yapan ahlaksız şerefsizlere, magandalara, mafya bozuntularına da  bol acılı patlıcan oturtma söyle. 

Sonra bir ara başımı kaldırdığımda büyük patronum başımızda dikildiğini ve ters ters suratsız bir şekilde  bizi izlediğini görünce.. Tam da o arada şef garson sevinerek ayağa kalktı ve emredersiniz efendim dedi.. Bütün  herkes bir hilkat garibesi olarak  bize bakıyordu merakla...Pardon garson bey kardeşim  bakar mısınız bir de şu patrona ve ağabablarına yetmez ama belki biraz da olsun paylaşımı öğrenirler diye. Ana menü olarak  soyulmuş beş sosis, altı büyük hıyar  ve sucuk  karışımlı bol yağlı  bir artı onsekiz domuz derisi. Ara sıcak olarak akbaba ve at  kafası görünümlü on kilo  korku. Ara soğuk olarak da  iri beş  acur ve de yedi  karpuzdan yapılmış bir Holllywood isyan show..Aile terbiyem her ne kadar müsade etmese de elimi havaya kaldırıp o meşhur orta parmak işareti yaptıktan sonra  tatlı olarak da vezir parmağı ikram etmeyi   unutma..........

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?