AZMİN RESSAMI

31-12-2014

Evvel zaman içinde diye başlayan masalları hepimiz biliriz. Bir de kahramanları vardır bu masalların. Zorluklarla başa çıkmak için büyük meşakkatlere katlanmışlardır. Genellikle de masalın sonu mutluluk ile biter.

Hayal ürünü olan bu ütopik eserlerle insanlar kendilerini avuttular. Birazdan okuyacağınız kahraman, hayal dünyasından değil tamamen gerçek bir kişilik olup benim de öz ağabeyimdir. Ersin Ağabey’im, 1987 yılında Kars/Kağızman’ın şuan sadece haritada ismi olan Körpınar Köyü’nde, damlarında bahar mevsiminde çamur akan iki odalı bir evde dünyaya açmış gözlerini. Halen de elektriği, suyu, yolu ve okulu olmayan bu köyde Rabbim ikimize kalem tutmayı nasip etmiş. Ben yazarım, ağabeyim de çizer.

Kalem ve kâğıdımız olmasa bile bir tahta ve düz toprak zemine çok işledik duygularımızı. 1994 de devlet baba bizi yurdumuzdan, köyümüzden zorunlu göçe tabi tutmuş. Köye dönmeyelim diye köy askeri bombardımana tutulmuş, taş üstünde taş kalmamış.

Geriye dönüp baktığımızda o an ki manzara benim sivri uçlu kalemime mürekkep olurken ağabeyimin de fırça darbelerine işlemiş. Derken yıllar yılları kovalamış, zaman akıp geçmiş. Ağrı’nın Eleşkirt ilçesinin Mollasüleyman Köyünde yaşamaya devam etmişiz. Ersin Ağabey’im ve en büyük ağabeyimiz olan Ahmet Ağabey’im liseyi binbir maddi sıkıntı ile bitirmişlerdi.

Ahmet Ağabeyim evin büyüğü olduğu için geleceğini inşaat şantiyelerine hediye etti. Okumayı düşünmedi sonra. Ersin Ağabeyim tam dokuz yıl boyunca Güzel Sanatlar Fakültesini kazanabilmek mücadele etti.

Bilirsiniz bugün devletin ya da özel kurumların hangisine girmek isterseniz mutlaka haram lokma yiyerek ensesini kalın yapan bir DAYInızın olması şart. Çok şükür bizim olmadı.

Dedim ya bir ağabeyim okumayı bıraktı diğeri ise dokuz yıl sonra üniversite sınavını kazandı. Bu dokuz yıllık sure zarfında ağabeyim inşaatlarda çalışırken kâğıt bulamayınca beton bloklara resim çizdi.

Yeteneğini geliştirmek için inşaat şantiyesinin deposunda gecenin karanlığında aydınlık geleceği nakşediyordu kırık tuvaline eksik boya renkleri ile.

Bugün Sakarya Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde resim bölümünü okumakta olan Ersin Ağabeyim, boş zamanlarını bir depoda 10 TL karşılığında bir mobilya firması için tablolar çizmekte.

Elin yabancısı yazar, çizer sahipleniriz. Ama söz bizim insanlarımızın kalemine gelince kör oluruz iyi mi?

Sanatçı hayatta iken kıymeti bilinmeyecekse terk-i diyar ettikten sonra sahiplenmek boş ve manasızdır.

Kalemimiz sizin sesiniz olurken sizler sessiz kalmayınız.

Not: Kara kalem, sulu boya, yağlı boya portre çizim yaptırmak isteyen okuyucularım, ressamımıza ersin.sanat.dogan@gmail.com adresinden ulaşabilirsiniz.

Esen kalın...

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?