BEDAVA BEYİNLER VE BUZDAN KALPLER

04-05-2018

İnsanlığı buzdolabına kaldırdık diyor her gün gazete haberleri.

Ve herkesimden insanlar ölüyor, buzlar eriyor, bedava beyinler dağıtılıyor sokak ortasında güpegündüz.. Bu ülke hâlâ yaşasın halkların ölüm kardeşliği kokuyor...

Nasıl ki Çanakkale'de birlikte ölündüyse bu gün de birlikte ölünüyor el ele, omuz omuza... Halkların ölüm yürüyüşü...

Bombalar, yürüyüşler, keskin ölüm siperleri, silah sesleri, eylemler, çocuk ölümleri, kıyıya vuran serçe kuşları, yetim kediler, öksüz ağaçlar akıl tutulması yaşayan insan güruhları ve kalpler eriyordu, buzdan kalpler...

Ay tutulması en güzel bu ülkede yaşanıyordu bizler akıl tutulmasındayken. İncirler zeytine duruyordu  gönlümün  dört bir yanımda katliamlar/linçler yaşanıyordu...

Öylesine dumura uğramıştı ki akıl -izan-mantık denklememizi bir İrlandalı paramparça edebiliyordu dost-kardeş hepimiz. Bir kadın sokağın ortasında çırılçıplak öylece yatıyor, bir sabi deniz kıyısında öylece uyuyor, gökyüzüne kin öylece yağıyor...

Sokaklarda insanı insan avlıyor, çocuklar üstüne çocuklar öylece vuruluyor kuma üstüne kuma getirme misali küçük gelinlere rahmet okuturcasına... Yüreklere çıkmak, barışı savunmak durun yapmayın siz kardeşsiniz demek öğlece yasaklanıyor günlerce...

Ekmek almaya giderken vuruluyordu bir ceylan; oysa daha pınara inecekti bilyeler oynamaya. Ekmek de yok fırınlar da kapalı...

Ağabey istersen 10 kg bedava beyin vereyim ya da olmadan eriyen 8 kilo kalp...

Sevişmek ve sevgiye dair ne varsa yasak hemşerim...

Ölmek, öldürmek, vurmak, kırmak, kin nefret, küfür linç, cenaze kaldırmak, çalmak, çırpmak, diye uzayan listede her şey serbest...

Barış güvercinleri sessiz, korkak ve daha bir ürkek daha bir titrek şimdi.

Sessiz ve sensiz bakışlarla öylece izliyorlar sadece güvercinler düşerken camlardan...

Her şey öylece olup bitiyordu, iki yüzlüğün zirvesinde yaşarken gündüzün ve gecenin medeniyeti, tek dişi kalmış dünyası.

Ve bir yavrucuk baharının henüzün de çiçek bile açmazken öylece buzdolabına kaldırılmıştı, bir anne tarafından sonra kokmasın diye insanlık...

Ve ahmak hâlâ meydan okuma telaşında dolanıp duruyordu öylece bir bir eksilte birbirlerini... Buzlarla kokmasın diyor ana, kuzunu koklayamadan yanı başında mavi gözlü kızıyla... Sokaklarda hâlâ antlar içiliyordu ve filmler kahramanlık destanları yazıyordu...

Ana insanlık kopmasın diye ağlıyordu, batış diyordu, Barış diyordu hâlâ kuzusuna buzlar sarınırken, insanlığı utandıra utandıra...

İnsanlık buzdolabında can çekişiyor, kalpler eriyordu buzdolabında sokakta beyinler bedava dağıtılırken...

Bir anne öylece yaşatmaya yaşama döndürmeye çalışıyor vicdanları buzlarla, gazeteler bir gazete alana bir adet bedava beyin dağıtıyordu hem de çekilişsiz kurasız...

Buzdolabına beyinler kaldırılıyordu bize lazım olmaz sonraki savaş kuşaklarına kalsın diye, pazarda bir pazarcı bağırıyordu, gel vatandaş gel, o kaça değil bu kaça değil bütün beyinler cey cey o kaça diye.

Beyin ve kalp naklinde dünya birinciliğine hızla koşuyorduk ülkemin dört biryanında ama hâlâ radyolar ve televizyonlar ve dolmuşçu kasaphanelerinde beyin bedava (Düşünmek isteyenlere) kalp bedava (sevmek, aşık olmak isteyenlere) yürek bedava (cesaret isteyenlere) ya evde yoksan aleks de souza şarkısı çalıyordu...

Zeki Müren'in sevilmediği dönemlerdi ve Zeki Müren kalplere iniyordu muhtacım bir düşünen beyne bir de çarpan bir kalbe diyordu...

Ajda Pekkan ise aman petrol canım petrol haykırıyordu buzlar erirken 6.filo Deniz'lere yok alırken... beyinler buzdan,kalpler buzdandı oysa... Buz dolabında olansa sen-ben-o-biz’mişiz....

Sen sustukça, ben vurdukça, o öldürdükçe biz daha çok buzlaşıyorduk buzdolaplarında buzlaşmış ölüm kokan hayallere...

Ve gazeteler öylece yazarken yaşasın  halkların ölüm kardeşliği naralarını, narlar çürümeye duruyordu çoktan.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?