Nedensiz ıslanmaz hiçbir yastık gecenin kör bir saatinde.
Irmaklara yol açan bir yıkım vardır her zaman gönlümün en ücra köşesinde.
Titreyen nefes ve boğazımda düğümlenen hıçkırıklar…
Güneş demir alırken gün limanından, gece üstüme üstüme yürür
Ucu kırık kalemim ve sinirden buruşturduğum kâğıt müttefik olup savaş ilan ederler içimdeki yangına
Ardı ardına sıralanır nedenler, keşkeler, iç geçirmeler…
Ne zoruma gidiyor biliyor musun?
Şu yedi milyar nefes sahibi insandan sadece senin yokluğun omzuma yük olması yok mu?
Ah ah!
Gün yerini geceye bırakırken bir dahaki gün doğumuna kadar uzaklaşır
Bahar bir dahaki bahara dek uzaklaşır
Giden gittiği ile kalmaz geri döner
Bu ne bitmek bilmez bir yolmuş
Sadece gidişini hatırlıyorum, hani ardına dahi bakmadan gidişin
Gittiğin yer çok mu uzak, dönüşünü bekleyen gözlerim git gide tahammülsüzleşiyor.
Hayatın benimle oynadığı oyunlara eyvallah da
Bari sen, bari sen mızıkçılık yapma.
Ömrümde oynadığım en uzun körebe oyunu bu
Bakmadığım, aramadığım yer kalmadı nerdesin nerdee
Tamam sobelenmeye de razıyım yeter ki çık gel bir yerden
Aşkın savaşına yenik düştüğümü kabul ediyorum ve teslim oluyorum
Galip olan sen mağlup olan ben
Bir anlaşma yapalım o zaman
Senden tek isteğim kırılan yüreğimi toparla
Geriye kalan enkazları da ben
Evet aşkın savaşına yenik düştüğümü kabul ediyorum ve teslim oluyorum.