BİLGİLENELİM

BİLGİLENELİM
18-08-2021

Bilgi sahibi olmadan fikir üretenlere oldum olası kıl olurum.

Bir konu üzerinde bilgisi olmadan fikir üretir bazı insanlar var.

Günümüzde şimdi bilgi edinmek o kadar kolay olmuş ki, girin google merak etitğiniz her şeyi öğrenirsiniz.

Sıkça dile getiriyorum; Pandemi sürecinde sık sık internette geziniyorum. Rastgele açtığım sayfalardan o kadar bilgileniyorum ki, bunları siz değerli okurlarla paylaşmak istedim.

Bilgi edineceğiniz iki konuyu siz değerli okurlarıma aktarıyorum;

 ***

 

Eczacılığın simgesi

Rivayetlerde, Lokman Hekim zamanın şifacısıymış.

Dükkânında her türlü hastalığın devası olan ilaçlar varmış.

Hastalar içeri girdiklerinde hastalıklarına iyi gelecek olan ilaç şişesi sallanırmış.

Bir gün içeri birisi girmiş.

Ancak hiçbir şişe sallanmamış.

Lokman Hekim bunun üzerine: "Senin hastalığının çaresi yok öleceksin" demiş.

Adam ölümden kurtuluşun olmadığını öğrenince çok üzülmüş. Her şeyini satmış. Yanına bir at yay ile ok ve av köpeği alarak dağlara çıkmış. Vurduğu hayvanları yiyip yörüklerden yoğurt süt alarak yaşıyormuş. Bu arada hastalığı da iyice artmış. Bir ağacın altına gelmiş. Atını bağlayıp köskelmiş. O sırada bir yörük kadını bir tas sütü saylığa koymuş. Yılanların sütü sevdikleri bilinir. Tasa yaklaşan bir yılan sütü içmiş sonra da zehirini süte kusmuş. Tas yemyeşil olmuş. Ağrıları iyice azan adam: "Gidip şu zehiri içeyim de ölüp kurtulayım" diyerek zehirli sütü içmiş. Bir süre sonra ishal olmuş ve kusmaya başlamış. Ancak oldukça hafiflediğini hissediyormuş. Ölmek için içtiği zehirden sonra daha iyi olduğunu görmüş. Gün geçtikçe iyileşmiş ve hastalığı tamamen geçmiş.

Lokman Hekim'e gidip “Sen bana öleceğimi söylemiştin. Ama ölmedim" demiş. Bunun üzerine Lokman: "Ben sana ala ineğin sütünü nereden bulayım sütü yılana içirip nasıl tasa kusturayım. Hastalığının çaresi vardı ama bu ilacı temin etmek zor olduğu için öyle dedim" diye cevap vermiş.

O gün bu gündür tas ve yılan eczacılık ve tıbbın simgesidir ...

 ***

 

İPLİĞİ PAZARA ÇIKTI

Biri hakkında "ipliği pazara çıktı" denince, ne anlaşılır?

Ayıbı meydana çıktı ya da ne mal olduğu anlaşıldı...

Oysa deyimin hikâyesi öyle değil.

Eski zamanlarda, yün ve pamuğu evlerde kızlar, kadınlar eğirir, ip yapar; çarşı pazarda satılırdı bunlar...

Kazak, çorap, başlık örmek için ya da halı dokumak üzere bu ipler satın alınırdı.

Ancak eğrilmiş ip alırken, özenle yapılmış olmasına dikkat edilirdi. İpliğin standardı önemliydi.

Ne çok ince, ne çok kalın; düğümsüz, kopuksuz olmalıydı.

Her kadın, her genç kız bu nitelikte ip eğirmeyi beceremezdi.

Niteliksiz ip pazarda alıcı bulamazdı.

Gelinlik çağında bir kızın becerikli oluşunu anlatmak için, "ipliği pazara çıktı" denirdi.

İpliği pazarda alıcı buluyor, pek hünerli kız denirdi.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?