BİRAZ GÜLELİM Mİ?

08-12-2020


*Neden bozulan otobüsün yolcuları bizim otobüsümüze aktarıldığında onlara mültecilermiş gibi bakarız?
*Neden birbirimize sarılınca sağa sola sallanırız?
*Neden öğrenciler ilkokul 5. sınıfa kadar öğretmene ‘öğretmenim’ diye seslenirken 6. sınıfta bir anda ‘hocam’ diye seslenmeye başlar?
*Neden sınavlarda ‘3 yanlış bir doğruyu götürür’ şeklinde bir uygulama ile cezalandırılır da; ‘3 doğruyu bil, bir doğru da bizden’ gibi bir kampanya başlatılıp zekaya ve riske girme cesaretine ödül verilmez?
*Neden insanlar kapalı bir alandan yağmur yağan alana çıktığında kafalarını eğerler? Yağmura duyulan saygıdan mıdır, yoksa ondan tırstığımız için midir?
*Neden dükkanı kapatıp giden esnaf, kapıya ’10 dakika sonra dönücem’ yazar? Esnafın ne zaman gittiğini nasıl anlarız?
*Televizyona çıkan insanlar neden kendilerini Türkiye`deki herkesin izlediğini zanneder? Örneğin; 70 milyon bizi izliyor( 5 milyon eksik anketimize göre )
*Düğünlerde neden ‘Dom dom kurşunu’ ile göbek atılmaktadır? ‘Bir avcı vurdu beni, bin avcı yedi beni’ gibi sözlerle kendinden geçen başka bir millet var mıdır?
*Cumartesi ve Pazartesinin neden kendi isimleri yoktur? (Cuma-ertesi, Pazar-ertesi)
*Dolmuşlardaki fiyat tarifesinde en kısa mesafe neden ‘indi-bindi’ olarak tabir edilmektedir? Önce inilip, sonra mı binilir? Bir terslik yok mudur?
*Bulmacalarda neden boru sesinin karşılığı hep ‘ti’ dir? 
Bulmacaları hazırlayan arkadaşlar hiç ‘ti’ diye ses çıkaran boru görmüşler midir?
*Neden ilanlarda ‘doktordan temiz araba’ şeklinde yazılır? 
Hipokrat yemininde ‘arabamı temiz kullanacağım’ diye bir madde mi vardır?
***
HAYAT
Hintli bir yaşlı usta, çırağının sürekli her şeyden şikayet etmesinden bıkmıştı.
Bir gün çırağını tuz almaya gönderdi. 
Hayatındaki her şeyden mutsuz olan çırak döndüğünde, yaşlı usta ona, bir avuç tuzu, bir bardak suya atıp içmesini söyledi.
Çırak, yaşlı adamın söylediğini yaptı ama içer içmez ağzındakileri tükürmeye başladı.
"Tadı nasıl?" diye soran yaşlı adama öfkeyle "acı" diye cevap verdi.
Usta kıkırdayarak, çırağını kolundan tuttu ve dışarı çıkardı. 
Az ilerdeki gölün kıyısına götürdü ve çırağına bu kez de bir avuç tuzu göle atıp, gölden su içmesini söyledi.
Söyleneni yapan çırak, ağzının kenarlarından akan suyu koluyla silerken aynı soruyu sordu:
"Tadı nasıl?"
"Ferahlatıcı" diye cevap verdi genç çırak.
"Tuzun tadını aldın mı?" diye sordu yaşlı adam,
"Hayır" diye cevapladı çırağı.
Bunun üzerine yaşlı adam, suyun yanına diz çökmüş olan çırağının yanına oturdu ve söyle dedi:
"Yaşamdaki ıstıraplar tuz gibidir, ne azdır, ne de çok. 
Istırabın miktarı hep aynıdır. 
Ancak bu ıstırabın acılığı, neyin içine konulduğuna bağlıdır. 
Istırabın olduğunda yapman gereken tek şey, ıstırap veren şeyle ilgili hislerini genişletmektir. Onun için sen de artık bardak olmayı bırak, göl olmaya çalış."

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?