BÜYÜK SORU, 2 TEKER Mİ, 4 TEKER Mİ?

31-07-2017

Trafiğe ilk kez 2 teker üzerinde çıkan ve uzunca bir süre de yaz- kış, kar kıyamet demeden motosiklet dışında başka hiç bir araca binmeyen biri olarak bu soruya kendimce cevaplar vermeye çalışacağım.

Ama aslına bakarsanız pek çok motor sevdalısı için bu sorunun cevabının net bir şekilde “2 TEKER” olduğunu da yine kendimden biliyorum.

OTOMOBİLE MAHKÛM OLMAK

Motosikletsiz geçen bir dönemin ardından tekrar binmeye başladığınızda aklınızdan mutlaka geçen bir soru bu.

Pek çoğunuzun bildiği üzere, Rüzgârın Kızı’nın kızı sebebi ile bir süre ben de motosikletimle mecburen yollarımı ayırdım.

Onu öpüp koklamak “geri döneceğim sık dişini, bekle…” demek dışında bir şey yapamadım. Kocaman bir karınla, ya da minicik bir bebekle binmeye pek elverişli olmayan motosikletimle bir süre imkânsız aşk yaşadık. Ve verdiğim sonuç, Allah kimseyi 4 tekere mahkûm etmesin.

Otomobilciler hiç darılmasın, alınmasın, valla öyle kolay değil 4 teker mahkûmiyetine dayanmak.

Bu demek değil ki 4 teker, yani otomobiller “tüüü, kaka”.

Ama yıllardır motosiklete binmeye alışmış, otomobil kullanma hissinden uzak bir bünye için motosikletsiz, mecburi otomobilli geçen aylar bir süre sonra ızdıraba dönüşmeye başlıyor.

Bu otomobillerin rahatsız araçlar olmasından değil bilakis motosiklet sevdalılarının yani mesela benim rahatsız bir insan olmamdan kaynaklanıyor olmalı.

Yoksa pek çok kişi için inanılmaz lüksler var otomobillerin içinde.

MOTOSİKLETİMLE İMKÂNSIZ AŞK YAŞIYORUZ

Belki de şuradan başlamam gerekiyor anlatmaya?

Bundan yaklaşık bir yıl önce dünyaya gelen minik kızım sebebi ile şehir trafiğinde yoğun bir şekilde otomobil kullanmaya başladım.

Öncesini zaten hepiniz biliyorsunuz.

Daha önce yaz- kış kullanmaya hiç ihtiyaç duymadığım otomobiller kızımla beraber hayatımın tam da ortasına oturdu.

Yılın nerdeyse 365 gününü beraber geçirdiğim zavallı motosikletim ise, kapının önünde ben kızımla her eve girip çıktığımda özlemle karışık gözyaşları döktü.

Hayat mı dersiniz, kader mi dersiniz bazen en önüne geçilmez sevdaların, sevdalıların arasına bile ket vurabiliyor.

Tabi bir süreliğine, motosikletten otomobile geçme dönemimde kendime ve ihtiyaçlarıma uygun bir otomobil bulana kadar da eper zorlandım.

Motosikletimin yerine gelen ilk otomobil, hani motorumu da çok aratmasın diye, oldukça seri, spor bir otomobildi. Aman Allah’ım o neydi öyle, dev gibi 4 tekerle (motosiklete göre en küçüğü bile dev gibi) trafikteki diğer otomobillerin aralarına girmeye çalışıyorum. Motosikletten geçme bir alışkanlık.

Sonra yere o kadar yakın oturuyorum ki sanki otomobilin tavanı tepeme tepeme geliyor..Ve Allah Allah, içerde sanki nefes alamıyor gibi hissediyorum kendimi. Biraz vizörümü pardon yan camları açıyorum ama yok nedense sanki kendimi hapis gibi hissediyorum?

KAFES İÇİNDE YOLCULUK

Otomobildeki bu hapis kalma hissini hala atamadım?

Bu spor otomobilin ihtiyaçlarımı karşılamadığını düşündüğüm için kendisini biraz daha yüksek mini bir jip ile değiştirdim.

Evet daha yüksek olması beni bir nebze rahatlattı. Ama içerdeki klostrafobik durum neredeyse panikatak olmama sebep olacaktı ki bu otomobilden de kurtuldum.

Velhasıl çok da uzatmak istemiyorum ama hayatıma giren türlü türlü 4 tekerin hiçbiri motosikletimin verdiği özgürlük hissini, rüzgar tüm vücuduma vurduğunda hissettiğim duyguyu, park ederken yer bulma konusundaki lüksümü, cebimden çıkan benzin parası miktarını, havayı, çevreyi, yolları daha az kirletiyor olduğum için duyduğum mutluluğu uzaktan bile hissettirmedi. Hissettirmiyor? Amaaaaa?..

Otomobilin avantajları yok mu?

Olmaz olur mu canım onun da kendine özgü bambaşka avantajları var. Mesela?

1) Her ne kadar kendini hapise, bir kafese kısılmış gibi hissediyor olsan da, bu kafeste yalnız kalmayabiliyor, sevdiğiniz insanları, torunu torbayı, eşi dostu da bu kafese yanınıza kilitleyebiliyorsunuz. (Tabi motosiklette, “Aaaa valla benim motora sığmayız deyip tek başınıza takıldığınız, kafayı dinlediğiniz zamanları özletmiyor mu? Bazen özletiyor!)

2) Motorla gittiğiniz alışveriş merkezlerinden, ancak motora sığacak miktarda ekonomik harcamalar yaparken, otomobille gittiğinizde, dev bagaj hacmi ile dünyaları sığdırabiliyorsunuz. (Şimdi paylaşınca bu iyi bir özellik mi kötü bir özellik mi emin olamadım?)

3) Yağmur-Çamur olduğunda yanınızda donunuza kadar yedek kıyafet taşımak zorunda kalmıyorsunuz.

4) Kırmızı ışıkta en önde durmuş beklerken, arkadan gelenler sizi çoğunlukla görüyor. Hasbelkader görmez ise de en fazla içerde küçük bir sarsıntı geçiriyorsunuz. (Motorda çoğunlukla uçuyoruz. Şanslıysak da sağ olarak yere konuyoruz.)

5) Diğer otomobillerden atılan sigaralar sizi yakmıyor. Sert cisimler canınızı yakmıyor.

6) Şeridinizde giderken arkadan gelen araçlar selektör yapıp, kornaya basıp, el işareti ile “çıksana önümden” demiyor?

7) Pencereniz açık bile olsa, sinekler, böcekler, ağzınıza gözünüze girmiyor.

8) Kullanmak için saatlerce giyinmeniz gerekmiyor? İsterseniz bikini-mayo ile bile kullanabiliyorsunuz.

9) Trafikte bir araç tam siz yanından geçecekken kapısını açtığında olan size değil kapıya oluyor?

10) Yaptığınız meslek konusunda türlü varsayımda bulunabiliyor insanlar. (Motora binerken özellikle de kışın, herkes sizi kurye sanabiliyor da?)

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?