CAMİ VE DİN GÖREVLİLERİ HAFTASI

04-10-2016

Cami İslam dininde bir ibadet mekanıdır.

Osmanlı devletinden bugüne kalan eserlere bakıldığı vakit, camiler ihtişamlı yapıların titiz motiflerle süslendiği mekanlar olarak karşımıza çıkar.

Peygamber (S.a.S) döneminde ise minaresiz camiden daha küçük yapıların yani mescitlerin varlığına tanık oluruz.

Nihayetinde İslam’dan önce gönderilen dinlere ait ibadet mekanları gibi camide İslam ile beraber toplumun ibadet edebileceği bir yer olarak dünya tarihinde ki yerini almıştır. Camilerin mimari yapılarına bakıldığı vakit normalin çok üstünde bir gayret ile farklı bir hava ve önemlilik derecesine sokulmak istendiklerini görürüz.

Özellikle Osmanlı ve Selçuklu dönemlerinden kalan eserlerde bu hava çok daha üst seviyelerdedir.

Elbette Osmanlının yönetilme tarzının da bu durumu etkilediği aşikârdır.

Çünkü Osmanlı da genelde cami ile bağlantılı bir yönetim tarzı benimsenir ve hukuk ve idarenin birçok kısmında cami de görev yapan ulemadan faydalanılırdı.

Bu durumda camilerin önemlilik derecelerini artırmıştır.

Bir de o dönemde var olan savaşların ve tarafların çoğunda dinsel faktörü görürüz, bu yüzden de camiler birer sembol olarak ta azametli yapılar olarak inşa edilmeye çalışılmıştır.

Bundan ötürü de camilerin o dönemle ilgili önemlilik dereceleri son derece yüksektir.

Bunun en büyük sebebi onların içinde yapılan işlerdi.

Çünkü binaların önemlilik dereceleri içlerinde yapılan işlere göre değişir.

Bir binanın cami olabilmesinin ön şartı minareli olması değil, içinde Allah’a yönelik İslam dinine ait esasların anlatılıyor olması ve ibadetlerin bu yönlü yapılıyor olmasıdır.

Yani camilerin içinde yaşananlar ve anlatılanlar camilere bir görüntü çizer.

Bu görüntünün mimarları başta diyanet olmak üzere, camide görev yapan bütün din âlimleridir.

Büyük bir sorumluluğun gerektirdiği bu durum, imamlar ve müftüler üzerinde temellenmiştir.

***

Siyasetin bu denli laik bir cumhuriyette dinin içine bu kadar sokulmak istediği bir ortamda böyle bir sorumluluk pek kolay olmasa gerek.

Fakat bu zorlu ortama bile, insanı çok yönlü bir tasvir ile bir bütün olarak birleştirme gayreti içerisinde olunması gerekilen bir ortamda, camilerin siyasetten mutlak şekilde uzak durması gerekmektedir. İçinde eşitliğin bütün yönlerini zerresine kadar barındırması gereken camilerin saflarında, adaletsizliğe ve haktan gayrısına söz söyletmemesi gerekir.

Sık safların simetrik hizasında bir tek ayağın bile tahtından ve bahtından ötürü öne çıkmasını camiler asla hoş görmemelidir.

Toplumsal eşitliğin sağlanması için gayret...

İnsani tavırların gelişmesi için, çaba...

Hiçbir görüşe yakınlık duymadan, İslam dininin esaslarına ve usulüne biat ve yönde itaat ve icraat...

Vicdanların tamiri için, gerekirse ızdırap düzeyinde fedakarlık ve gayret...

Kişisel bütün istek, arzu ve menfaatlerden kopmuş bir hal ile insana adanış...

Ve siyasetten mutlak şekilde kopuş...

Camilerin ve içindekilerinin mutlak şekilde yapması gereken ve toplumsal hayata katması gereken unsurlar olan karşımıza çıkıyor.

Düzelmek umudu ile...

Düzeltmek umudu ile...

Düzlüğe çıkmak temennisi ile...

Sevgilerimle...

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?