ÇELİŞKİ 2...

13-11-2015

 “Bir toplumun geçmişine çelişkiler musallat olmuş ve toplum bu çelişkiler ekseninde yoluna devam etme konusunda ısrar etmeye devam etmişse, toplumun çelişkinin ilk olduğu yere geri dönmek zorunda kalması ilahi kader olacaktır”

Allahtan haberdar bir toplumun, tabi olduğu devlet düzeninde izah edilemeyen çelişkiler yaşaması, samimiyet ve güveni öldürür.

Siz kalkıp bir taraftan demokrasi diyeceksiniz, öbür yandan demokrasinin ülkesinde Nazım Hikmet’i vatandaşlıktan çıkaracaksınız. Sonra da bu durumu Allah’a isyan olarak açıklayacaksınız, bu açıklamadan Allah hoşnut olmamış, hiçbir kulda ikna olmamıştır.

Sonra da kendi değeriniz, başka bir ülke de vefat edecek, oraya gömülecek ve siz onu 58 yıl sonra mezardayken, vatandaşlığa geri alacaksınız.

Toplum bu durumu sindirip, seyirci kalacak, sonra da Allahtan haberdarım diyecek, olacak şey mi Allah aşkına?

Neyse, resme bakmaya devam edelim.

Unutanlar için hatırlatayım, ne yapmaya devam ettiğimi; toplumun çerçeveletilirmiş bir resmi geçti elime ve ben de onun adını “çelişki” koymuştum. Ona bakmaya devam ediyorum.

En son baktığımda beyaz tonu çevreleyen siyah çizgilerin, toplum özgürlüğünü tutsak ettiğini görmüştüm.

Bugün de gözüme resmin iç taraflarında yoğun maviliklerin, dışa doğru değil, içe doğru koyulaşması çarptı.

Sanki mavi resmin içinden sürgün edilmiş ve gidecek de bir yeri yok gibi. Mavi içe doğru koyulaşıp giderken, dışa doğru çirkince vurgulanan sarı ise adeta bakılmak zorunda kalınmış gibi duruyor.

Maviden anladığım şey, sanırım bir devlet geleneği olan sürgünler olmalı, sarının ise çirkinliği bu sürgünlere rağmen demokrasi vurgusu yapan yönetim çelişkilerini gösteriyor.

Dile güzel onlarcası değil, binlercesi… Düşlerinden alıkoyulan, düşünceleri bile hapis edilmek istenen, dillerine bile vurulabilse, kelepçe vurulacak olan, sonradan pişmanlıklar belirtilse de bedeli can ile ödenen, binlerce sürgün ve çoğu bu ülkenin değerleri.

En acısı da Bunlar olurken kendi menfaatlerini temel alıp, inancı ile çelişen toplumun, bu sürgünlere gösterdiği tahammül.

Cumhuriyetin ilanından sonra, Osmanlı hanedanın bir kısmı sürgün edilirken, bunun müstahak olduğunu düşünen cumhuriyetçiler.

Nazım Hikmet sürgün edilirken, geç oldu diye iç yanan dinciler. Yılmaz Güney sürgün edilirken, bu memnuniyetle karşılayan statükocu kesim. Ahmet Kaya sürgün edilirken, vatan kurtuldu diye kutlamalar yapan, Kürt antipatiği olan sözde vatanseverler. Mehmet Akif Ersoy sürgün edilirken kına yakan din karşıtları, 12 Eylül darbesinin sürgünlerini haklı bulan Kenan Evren hayranları ve daha bir sürüsü…

Dünyanın hiçbir ülkesi kendi değerlerine karşı böyle bir kıyıma gitmemiştir. Dünyanın hiçbir ülkesi düşünülerini ve değerlerini bu kadar hırpalamamıştır.

Daha da ilginci, bunların yapmanın gerekçesi, demokrasi elden gidiyor, irtica türedi olunca işte çelişki tam da orda beliriyor.

Demokrasi; çelişkilerin en aza indirgendiği ve söylem ile icraatların birbirine en yakın oranda olduğu yönetim tarzını ifade eder.

Özellikle, farklı kesim ve görüşlerin doğmasına kanunlar çerçevesinde, mutlak şekilde müsaade eder.

Maalesef bizde toplumun her kesimi kendine yönelik devlet yaptırımlarından yana olmuş ve kendi dışında ki bütün devlet mağduriyetlerine hoşgörü ile yaklaşmıştır. Durum böyle olunca, devlet tarihinde hep mağdur edilen kesimler var olmuştur.

 

Allahtan haberdar bir toplum, kendi içinde ki bütün değerleri önemser ve onların hayat haklarına saygı duyar. Maalesef bu hususlar ile ilgili, toplum içerisinde kemikleşmiş görüş ve uygulamaların olduğu gerçeği var. İnsan olmanın gereklerinden oluşan bu çelişkiler, yine insan olmanın gereklerine uygun şekilde yaşanıldığı zaman düzelecektir.

Zaten dünyanın hiçbir yerinde ülkelerde yaşanan demokrasileri, tavan diye tabir ettiğimiz devletin tanımlanamayan yüzleri değil, hakların birebir kendileri oluşturmuşlardır.

Halkın özümsemediği ve yaşamamakta ısrar ettiği hiçbir sistem topluma yaptırımlar ile adapte edilemez.

Bu yüzden toplum kendi çelişkilerinden sıyrılmalı ve şiddetle toplumun sadece bir yönünü görmekten vazgeçmelidir. Ve unutulmamalı ki; tıpkı dünlerde yaşandığı gibi, bugün de toplumun bir kesimine yapılanları göz ardı edenler, yarın göz ardı etmelerine sebep güçler tarafından göz ardı edileceklerdir.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?