ÇİĞDEM ÇİÇEĞİM

09-10-2015

 

İlk göz ağrısının acısı,

Ancak kabirde diner

 

Saçları altın sarısı, gözleri çiğdem elasıydı, sınıf birincisiydi. Herkes ona gıpta ederdi, ben ise onu gizli gizli seviyordum.

Gönlüme hükmüm geçmiyordu. Adı Afak Çiğdem Ogan’dı. Onun dikkatini çekmek için önce sınıf birinciliğini elinden aldım.

O artık sınıf ikincisiydi. Sonra okul birincisi oldum, gizli bir aşk uğruna.

Gazetelerde öykülerim ve şiirlerim yayımlanmaya başladı. O öyküler o şiirler ki ilham kaynağım kendisiydi, farkında olmadan.

Okulda duvar gazetesi çıkartmaya başladık, öykü ve şiir köşesini ben almıştım. Onu, duvar gazetesindeki “sonsuz bekleyiş” adlı şiirimi okurken buldum.

Kız arkadaşlarına, “Mehmet, yani bu şiiri yazan kişi, bizim sınıfta, sınıf ve okul birincisi, not bakımından” dediğini işittim.

Cümlesini bitirir bitirmez onunla göz göze geldik.

İnanın gözlerindeki güzellik ile anlamlı derinliğinde eridim yok olduğumu hissetim.

Çiğdemimin o ela gözleri alıp götürdü beni bir gizeme bin meçhule ya da aşka.

O bakışlardan sonra hemen o gece yazmış olduğum “o gözler” isimli şiirimle liselerarası şiir yarışmasında birinci olmuştum.

Törenle ödülümü alırken, okumamı istediler, ağlayarak okumuştum. Ben onun için ağlarken, herkes sanat için ağladığımı sanmıştı.

Kimseye anlatamazdım zaten, anlayan da olamazdı beni.

Çok erken yaşta ringe çıkmıştık aşkla. Aşkı yenemeyeceğimi biliyordum. Ancak yenilmek de istemiyordum. Korkak biri değilim.

Cesaret konusunda oldukça cesurum ama burada yazmamam gereken bir takım özel nedenlerden ötürü bir kez olsun ona; seni seviyorum, demedim, diyemedim, dememem gerektiğine de inanı-yordum.

O bana hayran benden imzalı resim istemişti, geçiştir-dim vermedim.

Günlüğüne yazmamı rica etmişti, dün gibi hatırlıyorum yazdıklarımı. Az ama çok anlamlıydı yazdıklarım.

Aktarıyorum birlikte paylaşalım, o yıllara ait özelimi: Canım Çiğdem. Bizler yanıp alevlenmeden kor olup küllenmeden, büyük acı-lar çekmeden aşkı anlayacağımızı mı zannediyoruz. Aşk ağlamaktır, aşk aşkı uğruna ölebilmektir. Sınıf arkadaşın, Mehmet.

PS: Please don’t forget me.

Ertesi gün çok anlamlı bakmıştı bana ve devam etti.

Siz duygu zenginisiniz, hiç kimse sizin kadar duygulu olamaz. “O gözler” adlı şiiriniz beni çok etkiledi, şaheser bir şiir tebrik ederim sizi” demişti bana.

Albayın kızı sevgili Çiğdemim, Güney Doğu bölgesinde amatör bir şair yaratmış oldu güzelliğiyle. Ertesi yıl Ankara’ya tayinleri çıktı. Bir daha da onu göremedim dünya gözüyle, görebileceğimi de sanmıyorum.

Yaşayıp yaşamadığını da bilmiyorum ya, en acısı da o beni çoktan unutmuştur. Ama ben asla. Zira günlüğüne yazdıklarım hayat tarzım oldu, ben istemeden.

Bu makaleyi yalın makyajsız filtresiz yazma nedenim, sabahleyin evden çıkarken villamın bahçesinde ben ekmeden kendiliğinden açan çiğdem çiçeği gözlerime ilişince ağlamak geldi içimden.

Kronik acılarım, sancılarım, aşklarım bir bir canlandı gözlerimin önünde. Acı çektim.

İlk aşkımı, ilk sevdamı, ilk göz ağrımı hatırladım. Bir psikiyatr dostum, arkadaşım var Vildan hanım. Adalarda onun da villası var, 1997 yılının Eylülünde misafiri olmuştum çok sevdiği al al çiğdem çiçeklerini bana anlata anlata bitiremiyordu. O gün de ruhumda travmalar yaşamıştım.

Şimdi daha iyi anlıyorum ki ilk göz ağrısının acısı ancak kabirde diner. Ve kabir

uzak değil, yakın mı yakın, yaşayan herkese, kim bilir ne zaman? Nerede? Nasıl son bulacak bu sanal yaşam.

Villamın bahçesinde açan O çiğdem çiçeğinin kökleri toprakta mı? Kalbimde mi?

Bunu kimse bilemez, benim bildiğimce. Koparıp vazoya koyacaktım ama kıyamadım çiğdem çiçeğime…

Ne gariptir ki her şekilde cebren onu alabilecek, ikna edebilecek güçte olduğum halde, çiğdemime de kıyamamıştım. Ona kıyamazken kendime kıymıştım.

Bunu ancak geçen uzun yıllar sonra anlayabildim. Birini çok seviyorken başka biriyle evlenirsiniz, işte böyledir kanunu aşkın. Karşı koyulmaz aşkın kanununa.

Çeker çekerseniz hayat şekillendirir sizi yakar kavurur insanı. Eğer seçme hürriyetim olsaydı, eğer seçenek şansım olsaydı şimdi ne mi yapardım?

İnanın yazamıyorum, cevap veremiyorum, aşktan çektiğimi kimseler çekmesin. Dileğim o ki, herkes mutlu olsun diye, daima sevenlere duacıyım.

Şu da bir realite ki çekmeden, yanmadan da şair olunmuyor, yazar olunmuyor. Olduğumu iddia etmiyorum, takdir sizlerindir, saygı değer Batman Sonsöz Okurları.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?