ÇOCUKLUĞUMUZUN BAYRAMLARI

06-06-2019

N-Hmmm… gül kolonyası!

Ç-Ne aklına geldi? Bilmem, hatırlar mısın? Biz çocukken gül kolonyası yapardık. Gülleri dalından koparır, onların yaprak ve tohumlarını bir şişeye doldururduk. Sonra şişenin içine su koyar ve beklemeye başlardık; çoğu zamanımız şişeyi koklamakla geçerdi.

N-Tam anımsayamadım, haa, tamam şimdi aklıma geldi. Şişenin suyu az olurdu, gülün kokusu iyice sinsin diye... Peki gülleri nereden getirdiğimizi biliyor musun? ‘Site’den getirirdik. Site camisinde gül çoktu. Tepelerdeki telli duvarlardan atlayıp camiye girerdik, hep kalbimiz güm güm atardı: ‘Ya yakalansak?’. Siteye kaçak yollardan girince büyük bir suç işliyormuşuz duygusu vardı içimizde…

Ç-Suç mu, suç değil mi hala öğrenmiş değilim. Ama güvenlikçiler yakalayınca çok dayak atarlardı bize. Parmaklarımıza jopla vururlardı. Giriş kapısına topluyorlardı, orada dövüyorlardı bizi. Acımasız, yaman güvenlikçiler vardı o zamanlar. Oysa geçen gün ellimizi kolumuzu sallayarak gittik siteye. Ne nereye gittiğimizi sordular, ne de bir kimliğimizi aldılar.

N-Hele bir koklasana, dostum! Herhangi bir kolonya ne zaman koklarsam bayramı hatırlarım.

Ç-En çok hangisi sana çocukluğumuzun bayramlarını hatırlatıyor?

N-Tütün kolonyası. Onlar meşhurdu.

Ç-Bayram tepsilerini düşünüyorum. Tepsi arife geceleri özenle hazırlanır, salondaki sehpaya bırakılırdı.

N-Bir de yanına ‘çocuk şekeri’ kasesi… Tepsinin içini el yapımı danteller süslerdi. Üstünde de Marlboro sigarası, ‘adam şekeri’ (lord-lami-ödül vb. çikolatalı şeker), nişastalı lokum ve tütün kolonyası…

Ç-‘Çocuk şekerleri’ de rengarenktiler. Jelatin gibi şeffaf naylondaydılar. Kalitesine göre mat ve parlak... ‘Adam şekerleri’ kendi ambalajlarına sarılıydı.

N-…

Ç-Arife akşamları evde bir telaş, bir heyecan var ki; biz de hala öyle. Aslında bir hafta önceden bayram temizliği başlardı…

N-Bir hafta önceden bayram alışverişi vardı. Et, şeker ve elbise…

Ç-Özellikle arife akşamları evde neden bunca telaş?

N-‘Mega telaş’… Annelerimiz-ablalarımız ile biz çocuklar için yüzde elli, yüzde elli bir telaş vardı. Onlar bizleri uyutmak için telkinle tekrar ederlerdi: ‘’Erken uyanacaksınız, ziyaretler olacak, ortalıkta gezmeyin, hadi uyuyun, işimiz var, yatın, yarın bayram…’’ derlerdi. Bizler de bir an önce uyumak isterdik fakat uyuyamazdık ki heyecandan. Biz bir ay önceden bayrama hazırlanıyoruz. Paramız olacak, şekerlerimiz olacak, yeni elbiselerimiz olacak… Gel de uyu! Hayaller ve düşünceler içinde uykuya dalardık en sonunda.

Ç-Ellerimize kına sürerdi annelerimiz. Çorapla örterlerdi ellerimizi…

N-Yer yatağımızın altına kulpsuz beyaz poşetimizi seriyorduk; bayramlık elbiselerimizi de yatağımızın yanına bırakıyorduk.

Ç-Ben hala, ne vakit yeni bir elbise alsam, elbisenin kokusu eski bayramları hatırlatır bana.

N-Hepimiz 7,8,9… çocuklu ailelerdik. Babamız hepimize de bayram elbisesi alırdı. Kardeşlerimizi kıskandırmaya çalışırdık; hatta arkadaşlarımızı da… Ayakkabım markalı veya pantolonumun cepleri daha fazla… Evet, bütün bayramlıklarımızı göstermek için bayram sabahını iple çekerdik. Sana bir şey söyleyeyim mi: Her bayram bir beyaz gömleğimin olmasını isterdim. Gömleğimin cebine marlboru paketini koyup, onu herkese göstermek istiyordum.

Ç-Biz uyuyunca mutfakta bayram yemeği hazırlığı harıl harıl başlardı…

N-Şimdi sabah başlıyorlar artık!

Ç-Sabahleyin uyanır uyanmaz elimizdeki kınayı temizlerdik…

N-Yatağın altından bayram şekeri topladığımız poşeti çıkarırdık…

Ç-Bayramlıklarımızı giyer dışarı fırlardık…

N-Bayram sevinci güzelim bayram yemeklerini bile bize unuttururdu…

Ç-Dostum niye bu acele?

N-Ta kooperatife gideceğiz (şimdiki Bahçelievler ve Yeşil evler civarı), orası zengin, yani günümüz deyişiyle ‘burjuva’, orada hep ‘adam şekeri’ veriyorlar; bir ‘adam şekeri’, beş ‘çocuk şekeri’ eder, kenar mahallerini gezsen ne eline geçer ki, hep ‘çocuk şekeri’; beraber gezeceğimiz arkadaş grubu ve şeker ortağımız bizi bekler… Kürtler’de kutsal denecek kadar olan ‘goşt u birinç’i (et ve pirinç ) feda ederdik bir avuç şeker için!

Ç- Bayram biz çocuklar için bir öğün sürerdi, yani saat on bire dek. On ikide şeker kalmazdı ki! Hele bayram yemeklerini söyle…

N-Goşt (kırmızı et). Kesinlikle tavuk eti olmazdı. Birinç (pirinç), mış mış (kayısı) hoşafı, tandırda yapılan çörek. Tatlı, kola ve çerez kesinlikle alınmazdı…

Ç-Büyükler komşulara ziyarete başlar, daha sonra akrabalara giderlerdi; küçükler her yere… Hatırlıyor musun, çocuklar ziyaretlerde ne söylerdi?

N-‘’Bayramınız kutlu olsun, şekeriniz ‘lord’ olsun, sigaranız ‘marlboro’ olsun!’’

Ç-Büyükler de : ‘’İda we piroz be, binbarek be!’’ (Bayramınız kutlu olsun, mübarek olsun.)

N-Büyükler tepside ellerini önce marlboroya uzatırdı; onu da ya kulaklarının arkasına atarlardı ya da ceketlerinin üst cebine yerleştirirlerdi; sonra tütün kolonyasını kabul eder hal hatır sorarlardı…

Ç-Biz de o an onlarla olsak fırsattan faydalanarak adam şekerini avuçlardık, her nasılsa büyüğümüzün yanında ev sahibi utanacağından azarlamaz diye…

N-On birden sonra eve gelir, ailenin bayramını kutlardık. Büyüklerimizin ellerini öperdik, hemen de avucumuzu açar bayram harçlığımızı isterdik. Sonra da harika bayram yemeğini yerdik.

Ç-Şimdi de ben her bayramda elimi öptürmek için yeğenlerime uzatıyorum… Biz çocukken babamız-annemiz ve akrabalarımız bayram günleri bize göre birer ‘noel baba’ydılar. Bizim evde bayramları en çok ben şeker toplardım. O uzun ve geniş beyaz poşeti şeker doldururdum…

N-Bizde de ben! Eve gelince şekerleri boşaltır; adam ve çocuk şekerlerini ayırırdık, kardeşlerimizle şeker pazarlığı başlardı; onları hep kandırırdım…

Ç-Peki arkadaşlarla nasıl hazırlanırdık bayramlara? Benim bildiğim her bayram, şekerine ‘elli iki’ oynardık; kimine borçlanırdık, kimini de borçlandırırdık.

N-Ben daha çok yenebileceğimi düşündüğüm oyuncuları tercih ederdim. Bazılarını yensen de şekerlerini alamazdın ki… Bayram bitiminde de devam ederdi oyunlarımız. Bir keresinde M… ile evimizin arka kısmındaki boşlukta ‘elli iki’ oynamaya başladık; tüm şekerlerini yuttum ondan. M….. oyunun sonunda dedi ki: ‘’ Beni araya almışsın…’’ İkimiz yalnızdık!

Ç-…

Nihat ÇELİK-Çetin ERGİN

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?