EĞİTİM SİSTEMİMİZ VE ÖZEL ÇOCUKLAR

16-09-2019

Eylül ayının gelmesiyle birlikte ortalıkta bir hareketlenme bir canlılığın başladığı gözlerden kaçmıyor sevgili okurlar. 
Hele bir de aşırı sıcakların yerini serinlemeye bıraktığı bu dönemi ben çok seviyorum. 
Ne rahatsız edici bunaltıcı sıcak kalmıştır ne de henüz üşüten donduran soğuklar.
Kaldı ki kışlar da artık eski kış değil ki.
Eylül denince elbette yeni ders yılının açılması, çocukların kırtasiye telaşı başlamış demektir.
Son dönemde ebeveynlerden sık işittiğim durumu biraz anlatmak istiyorum. 
Eğitim sisteminde algı öyle bir değişmiş ki, artık ebeveynler doktor seçer gibi öğretmen seçmeye başlamışlar. 
Şu okulun şu öğretmeni iyi, en iyisi çocuğu şuraya yazalım.
Tabi böyle durumlarda ikametgah problemleri yaşanıyor, okul müdürleri zor durumda kalıyor velhasıl ortalık toz duman ama hiç kimse çocuğunun alacağı kaliteli eğitimden feragat etmek istemiyor.
Bu koşuşturmacada çocuğun psikolojisi ve mevcut arkadaş grubu çevresi ve bu ortamdan kazandığı alışkanlıklar sekteye uğruyor.
Bazen düşünüyorum da çocuğa okuma-yazma yetisi kazandırıldıktan sonra, sürekli tekrarlayan eğitim sisteminden alıp, farklı deneyimler kazanacağı alanlara mı yönlendirsek. 
Bu bahsettiğim şey de çoğu zaman yazılarımda ısrarla üstünde durduğum mesleki eğitimler oluyor. Çok ama çok önemsiyorum mesleki eğitimi.
Büyükşehirlerde metrobüse bir an önce binip boş koltuk kapma telaşında gibi çoğu aileler.
Oysa sistem değişiyor dünya dönüşüyor. 
Teknolojiye olan bağlılık artıyor. 
Bana öyle geliyor ki eğitim sistemimizde öğretilen temel metotlar, askeriyedeki artık bir önemi kalmamış süngü eğitimi gibi.
Farklı düşünen, farklı hareket eden aileler 1-0 öne geçiyor. Tabi bu bahsettiğim fütüristik (geleceğe yönelik) eğitim sisteminin oluşabilmesi için platformların çoğalması şart.
Buna benzer platformlar da yavaş yavaş yeşerme aşamasında aslında, çok da haksızlık etmemek gerek fakat sayı sizce yeterli mi?
Bahsettiğim eğitim sisteminde uçak-gövde-motor eğitimi mesela. 
Bu alanla ilgili yetişmiş eleman ihtiyacı emin olun had safhada. 
Çocuğun ufkunu açacak olan aslında Türkçe dil bilgisinde cümlenin öğeleri değil bence, işverene fazlasıyla katkı sağlayacak teknolojik donanım ve eğitimdir.
Ben biraz da özel çocuklarımıza yönelik sorunlara parmak basmak istiyorum bu konuda.

Batman Mavi Kalemler ve Otizm Derneği Başkanı Ekrem Tüzün’le geçenlerde yaptığım sohbette otistik çocukların Milli Eğitimde homojen bir sınıf oluşturularak beraber eğitim alacakları birkaç sınıfın organize edilememesinden dert yanıyordu.
Doğrusu dert yandığı şeyde haksız da değildi. 

Bu özel çocukların düzgün bir eğitim alabilmesi için şehir değiştirmek zorunda kalan aileler olduğunu da ayrıca ifade etti.
Bu tür problemlerin sadece rehabilitasyon merkezlerine yönlendirilmesi kolaycılığı bir an önce son bulmasını ve bu özel çocukların sesine kulak veren yöneticilerimizin gerekli adımı atması gerektiğini  düşünüyorum, umarım yanılmam.

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?