EN AĞIR KAYBIMIZ

06-11-2020

Dünya insanları başka gezegende yeni bir yaşam alanı yapmaya çalışıyor ama biz halen depremde yıkılmayan, dayanıklı binalar yapamıyoruz.
Ne kadar acı. 
Evet, söyleyeceklerim, içimizi yakan İzmir Depremi ile ilgili. 
Kaç aileyi kaybettik İzmir depreminde. 


Ne çok can verdik, ne çok gözyaşları aktı, annelerin yürekleri yandı, koptu bazı canlar tutunamadılar hayata, sevenler ayrıldı. 
Eşleri birbirlerinden, anneleri yavrularından, çocukları annelerinden, babalarından ayırdı İzmir depremi. 
Hayatlarda izini ağır bıraktı. 
Umutlar yıkıldı, yaşanmamış hikâyeler kaldı geriye ve gözü yaşlı anneler... 
Kaç canı kurtaramadık?
Kaç çocuk annesiz babasız kaldı?
Kaç annenin yüreğinde evlat acısı? 
Bazıları eşini kaybetti, umudu çocuklarının hayatı oldu.

Bazılarını içinde, gönlünde evlat acısı. 
İzmir depremi kaç kişiyi mutsuz, yarım bıraktı.
Daha yaşanacak hikayeleri vardı, güzel anıları olacaktı deprem şehitlerinin ama tüm umutlar, tüm anılar, tüm bağlar 15 saniye içinde yıkıldı, mahvoldu. 
Ne içindi bu kadar yaşanan acı?

Müteahhitlerin ve inşaat şirketlerinin 3 kuruş daha fazla kâr etmeleri içindi tabi. 
Bina değil adeta ölüm sattılar insanlara. 

Hiç mi içleri sızlamadı, O küçük Ayda bebeğin halini görünce? 
Bize umut veren, teselli eden Ayda bebek hiç hak etmiyordu, böyle şeyler yaşamayı. 
91 saat o göçüklerin, molozların altında kalmayı.
Düşünsenize 4 yaşındaki bir çocuk aç susuz, beton blokların arasında sıkışmış hareket edemez halde, tuvalete gidemez, annesine muhtaç ama annesi yok, o soğuk gecelerde o buz betonların arasında sıcacık yatağında değil.
Göçükler üzerinde kurtarma ekiplerinin sesleri, kepçe, matkap sesleri,"Kimse var mı, sesimi duyan var mı" sesleri...
Şimdi bile düşününce çok ürkütücü, çok ağır geliyor, insana.
Yaralarının verdiği acı ve sızı da cabası. 
Canı çok yandı.

4 yaşındaki bir çocuğun psikolojisi bunu kaldırabilir mi? 
Bunlar yetmezmiş gibi güzelim bebek Ayda annesiz devam edecek hayata hep bir yanı yarım, buruk...
Ayda bebek bize gerçekten de göçüklerin altından çıkarken ki o burukluğu hissettirdi.
Köfte ve ayranla biraz avutulabildi ama ya sonra.

Hep kalbinde onu korumak için vefat eden melek annesinin acısını yaşayacak. 
Ayda'nın babası olanlardan habersiz olan kızını artık annesiz yetiştirecek.
O da çok yorgun eşini kaybeden ve çocukları olan bir baba olarak hayatın bu sınavına verdiği bir cevabı vardı. 
O da eşinin mezarı başında yakınıp ettiği isyandı.

Belki başka annelerin çocuklarından ayrılmasını istemiyordu ya da kızı gibi annesiz çocukların olmaması için etti isyan. 
Ayda bebeğin babasının söylediği o sözler hem yüreğindeki burukluğu ve hem de işin ciddiyetini bir kez daha ortaya koydu. ''3 kuruş fazla olsun yine de sağlam olsun''.... 
Ne kadarda anlamlı bir söz değil mi? 

Ne yaparsak Ayda'nın annesini ona geri veremeyeceğiz.
Vefat eden tüm deprem şehitlerimizi geri getirmeyeceğiz.
Ama daha sağlam binalar yapıp, ölümleri azaltabiliriz. 
Malzemeden az kullanmayın.

O içi yanan babanın dediği gibi 3 kuruş fazla olsun ama sağlam olsun. 
Sevgilerimle...

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?