60 saniyede bir kadının şiddet gördüğü, ödürüldüğü , tacizin ve tecavüzün olduğu bu kadar kirli bir dünyada onurlu bir yaşam için öldürülen kadınların mezar taşına kocalarının soyismi yazılmamalı ve artık "oy edi bese" erkekler susmalı, kadınlar konuşmalı.. Öyleyse ilk susan ben olayım ve bu hafta değerli insan, güzel insan, özel kalem Evin Güneş Hanımı dinleyelim.
Bu coğrafya bizim kaderimiz ve kadınlar mezarlığı olmayacak diyorsanız bu sese kulak verilmeli.
"Kadına şiddet ve kadın cinayetleri karşısında, kimse ama kimse samimi değil.
Coğrafya kadın mezarlığına döndü.!
İki kadın yan yana geldiğinde ya didişiyor, ya uzlaşıyor.
Bu durumda kendini yaşatan ise daima erkek oluyor.
Bir kadın Şiddet gördüğünü bir başka kadına anlatıyor mesela.
Anlatmak destek beklentisidir.
Ancak anlatılan, desteği beklenen kadın ;"ama bu kişi (yani şiddet uygulayan faşist erkek) arkadaşımdır, dostumdur, yada içten içe benim hoşlandığım adamdır" gibi ve daha bir sürü hesapla kendisinden destek bekleyen kadını yalnız bırakıyor, sonrada meydanlarda "kadın cinayetini durduracağız" diye slogan atıyor.
(Oysa bir slogan, sloganı atanın pratiğinde karşılığı varsa anlamlıdır. Yoksa orda bile bir kendini sunum, kendini o piyasada pazarlama vardır. samimiyetsizdir.)
Bu anlamda öncelikle kadın kendi içindeki geleneksel, entrikacı, didişmeci ve kendi cinsine düşman kadını öldürmelidir.!
Öldürmelidir ki cinsini özgürlük zemininde yaşatabilsin.
Şiddetin, hele hele cinayetin hiç bir gerekçesi olamaz.
İnsanı yüce kılan; bilinci ve ruhsal bilgeliği erdemleridir.
Düşüren de bunların yokluğu, yoksunluğundan doğan acizliğidir.
Fiziksel güç ilk fırsatta , kendinden( bu açıdan) zayıf olan karşısında kendini konuşturuyorsa , orda ruhsal boşlukların yarattığı derin bir iç iktidarsızlık, tükenmişlik çürümüşlük var demektir.
Kadın cinayetlerinin, kadına şiddetin bu denli artması toplumdaki erkek gerçeğinde böylesi bir ruhsal boşluk, güçsüzlük,yaşama tutunamamışlık, (tutunmak asla maddi yaşama kök salmak değildir) iç iktidarsızlığın yoğunlaşarak derinleştiğini, yaygınlaştığını gösteriyor.
Kadın cinayetlerini öncelikle kendinde geleneksel kadın gerçeği ile kaba-faşist güçle beslenen erk- ek gerçeğini öldürebilen bilinç ve duygu derinliğinin pratik mücadelesi durdurabilir.
Her yerde;ama her yerde ve her kim olursa olsun kadına:psikolojik, manevi, fiziksel şiddet uygulayan, ya da böylesi eğilimi gösteren her kadın, her erkek ;bu zihniyetin reddini bilince çıkarmış her kişi tarafından dışlanmalıdır.Tecrit edilmelidir.
Selam dahi verilmemelidir bunlara.
Babamızsa babamız, arkadaşım dediğimizse arkadaşımız, kardeşimizse kardeşimiz......
#artıkyeter
Öldürülen her kadın ardından "yok o da evli adamla olmayaydı, yok barda pavyonda çalışmayaydı, yok erkeği tahrik etmeyeydi" diyen Karılar ile karılaşmış erkeklerin sahte ağıtlarından da usandık.
Sabır yok.
Kalmadı.
Bu toplumda naklen ölüm izlemekten taşıdığımız insan kokmaya, çürümeye yüz tuttu.
İçimizde ölüler yaşıyor... Nefesimiz ölülerin toprakları kokuyor artık!
Gülistan, Pınar ve daha niceleri..
Evet:
Orospuyum, eşcinselim, evli adama aşığım, devrimciyim, militanım, ev kadınıyım, işsizim, iş kadınıyım, aktörüm, politikacıyım, trans kadınım, istersem mememi açar gezerim , istersem türban takar gezerim.
Ben kadınım!
Erkeğe ve onun güçsüzlüğünden, eksikliğinden doğan kaba kokmuş zihniyetine itaat etmiyorum.
Çünkü ben kadınım!
Çünkü yaşam benden doğuyor ve yaşama hakkı götü boklu bir erkeğin insiyatifinde değil, olmaz. Olamaz!
Erkeğin her açıdan zayıf, kokmuş, çürümüş olanıdır kadına şiddet baskı uygulayan..
Şiddet eğilimi olan erkeği yakından izleyin, arka planda ondaki derin acizliği, tutunamamışlığı ve zavallılığı göreceksiniz.
Bu erkekle bin bir türlü bahaneyle sürtünen kadında aynıdır.
İkisinin de dilleri nedenli dolu olsa da, ne denli sahte vitrinler oluştursalar da ikiside Karılaşmıştır ve faşist sistemlerin temel dayanaklarıdır.
Sistem bunları, bunlar sistemi besliyor özetle.!''
Evin Güneş