EYLÜL AŞKLARI

15-09-2016

                                                                       -Yaralı bir yüreğe taşındım davetsiz.

                                                                       Beni de kuşattı aşk alevleri, yangınlardayız-

Gönül yolculuğu yapmadan

Ölesiye sevmeden, sevilmeden

Gün batımlarından

            Şafaklara dek

Yüreğinde sevda ateşi tatmadan

Her Eylül yollarını gözlemeden

Aşık o - lu - na - bi - lir - mi sevgiliye?

Sararmış, solmuş yapraklar gibi

Düşmeye gör ey can, ey canan

Düşme! Düşme! Sakın düşme

Hayatın her şeyi var acıya dair

Ama elleri yok, gözleri yok

Kimse tutmaz ellerinden

Onun için düşme! Düşme! Bir tanem

Canım sevgilim esmer manolyam

Eylül aşkları Eylüllerde solar

Onun için düşme! Gitme! Solma.

M. Ekmen 26/08/2016 İstanbul

 

Sararmış, solmuş yapraklara hüzünle bakarak yürüyorum gidecek bir yeri ve de hiç kimsesi olmayan ben.

Mayıs’ta başlayıp Eylül’de devam eden aşk yolculuğu yoruyor.

Hayat kimi zaman seçenek sunmaz size. Bakar ama göremez modunda olursunuz.

Olanlar ile olacaklar da şefkat olmaz mutlaka olanlar olur önlenemez.

Yola koyulmuş gidiyorsunuz ama nereye? Kime? Niçin? Gerçekten siz bu yolların ve olmayan durağın bilmem farkında mısınız?

Çoğu sevgiler, aşklar, mutluluk değil mutluluk kaplamadır. Makyajlar silindiğinde kaplamalar zamanla yerini netliğe ve gerçeğe bıraktığında gördüğünüz içinizi yakar.

Farkına vardığınızda ömürler bitmiş olur. Kelebekler ışığa gelirler, ateşe gelirler ışık olmak için ne hazindir ki ışığa gelen kelebekler yanarak can verirler. İşte hayatın ta kendisi ve elim sonucu.

Çıplaklık kutsal değil en büyük günahlardandır.

Oysa kutsallık o kadar çıplak, o kadar yalın ve net ki makyajı ve eklenmeyi red eder. Kitleleri etkilemesi ve ilgi odağı olması bu farkındalık değilse ne olabilir ki?

Eylül aşklarının aşık olmaları, aşklarını yalın ve net ifade etmeleri saflık mı? Yanılsama mı? Kutsal mı? Bakışa, kişiye değişkenlik içerse de anlaşılmak için Leyla’nın Mecnun’u mu olmak gerek?

Bunu sevmeyi bilmeyenlere çıplak bir ifadeyle haykırarak sormak gerek. Ama ben sormayacağım. Bilinenler sorulmaz ki.

Duygular, sevgiler paha biçilmez sipariş olmayan koyu karanlığı aydınlatan yahut süsleyen yıldızlardır sevmeyi bilmeyenler, yıldız olmayı başaramayan kristal kalpli sert taş konumunda olanlar Eylül aşıklarını ve aşklarını anlayabilirler mi?

Eğer anlamış olsalardı Eylüller edebiyatın bu dalına bu kadar hüzünlü bir tema olur muydu?

Mevsimlerde görevlerini yaparlar Eylül’ün, Eylüllerin sarartıp soldurduğu hatta öldürüp sonsuzluğa fırlattığı gibi.

Bir beklentidir her hazan mevsiminde gelmeyen ve hiç gelmeyecek o sevgiliyi her beklentide bir ümit ve ümitlerde de acı beklentiler gizli değil mi?

Aynı rıhtımda Eylüller boyunca

Hep bekledim durdum dönüşsüzlüğünü

Döner sarılırsın ümidiyle

Mevsimler hep sonbahar

            Aylardan Eylül, renkler solgun.

Ve beklenen hep sen, dönmeyen sen

Ağlayan ben, üşüyen ben, dertli olan ben.

Derdine bile aşık olan çaresiz ben.

Ay saklanıyor, yıldızlar hepten kayıp

Güneş hiç doğmuyordu

Avuçlarımda saklı tuttum bitimsiz

                                                                                  Umutlarımı

                                                                                  Umutlar tükendi

                                                                                  Yapraklar, goncalar soldu.

Göz yaşları sel yağmur yağmur akıyorken

Her şey bitiyordu biterken her şey

Eylül aşkları Eylülde bitermiş

                                                                                  Yaprak, yaprak ölü ve solgun

Bunu anlayamadın sen.

Ya da anlatamadım ben.

                        26/08/2016 - İstanbul / M. Ekmen

‘”O yoksa her şey olsa ne olur? Keşke hiç bir şey olmasaydı da o olsaydı çok şey eksik kaldı bende yitik’’ diyen gözleri yaşlı bayanın hayali hiç gitmiyor gözlerimin önünden.

Mevsim itibariyle gönül bahçemde Eylül gülleri açmış durumda gonca gonca yağmura hasret bahara özlem dolu olmayan Mayısları hayal eden güller üzgün ve solmaya yakın kısa ömürlü güller Eylül aşklarını andıran güller.

Değerli okurlarım Eylül şizofreni duygularımı tetikler, etkiler. Ben Mehmedi kaybederim her Eylülde 3 Mayıslarda bulmak üzere bende hayat donar hayat durur bu hazan mevsiminde. Şiir’ler yazarım olmayan ve de olmayacak o sevgiliye Eylülce gecelerim uzar da uzar sabahları olmayan sarhoş geceler, leyli geceler.

Esintilerimden biri bu köşemi yazma nedenim Ecem, (Kraliçem) Melis’i bir gece gezintisinde sahile götürmüş; koca bir çınar ağacının sararmış iri bir yaprağı Denizin dalgalarına maruz kalmıştı. Bir o yana bir bu yana çaresizce dalgalanıyordu sararmış yaprak.

Tıpkı benim gibi. Etkilendim. İlham kaynağım oldu. Alıp onu çıkarabilirdim, kurtarabilirdim onunla adeta dalga geçen dalgalardan. Hayatın tabi akışına müdahale etmek yapay ve suni bir davranış olurdu diye düşündüm. Kaderi sorgulamak olanlara ve olacaklara set olunamaz.

Kendime ait güzel bir sözümle bitiriyorum.

En büyük aşkı sona erdiren aşk; aşk değildir olsa olsa af edilmez bir ihanettir. Aşk süslü görünen bu acılar ummanı” (M. Ekmen)

Kalın sağlık ve sevgiyle siz saygın Batmanlılar ve değerli Sonsöz okurlarımız.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?