FENERBAHÇE EVİMİZ, AZİZ BABAMIZ, ALİ KOÇUMUZ

08-06-2018

Seni o kadar seviyordum ki

GS forması bile giyerken sanki

Sarı Kırmızı gülüşlerin en güzel halin oluyordu

Sarı lacivert dünyamda...

 

Bugün hava ne sıcak ne de soğuk siyasetçiler nedense meydanlarda sucuk.

Bir çukur vardı, büyük ve kocaman bir çukur.

Düşenlerin hepsinin kaybolduğu ve düştükçe düşenlerin çoğaldığı bir çukur.

Hayallerim, aşklarım, dostlarım, arzularım hepsi birer birer düşüyor ve yığılıyordu o amansız çukura.

Ceset yığınları gibiydi çocukluğum kimsesiz bir çukurda.

Bir filmin başını hep kaçırıyordum siyasetçiler, faili meçhul bırakırken tüm duygularımı.

Filmin sonundaysa heyecan doruğa çıkıyordu ve her seferinde doruk çukura, çukur çıkara dönüşüyordu…

Aziz Yıldırım henüz yeni gitmiş Ali koç başkanlığa gelmiş her yer sen çok yasa padişahım kokuyordu.

Sarı lacivert kalbim hoşgeldin derken korkuyordu sarı lacivert düşlerim ve kanım akıyordu sarı sarı...

Bir kadın ise sarma sarıyor, sarım sarım beni tüm bedenine sarmalayarak.

Damarlarımdaki kan durmuyor hayatın gerçeği siyah ve yaz akıyordu.

Akan bütün sular Besiktaş diyordu Şenol, güneş gibi taşlarla aya gülümserken…

Karanlık sokaklarda çocuklar hep ağlıyordu, boğaz yalılarında doğarken gülen çocuklara inat. Garip ülkemin arka mahallelerinde adalet arayanlar adaleti koca memeli Adalet hala zannediyorlardı ve her seferinde onun kucağına koşuyorlardı.

Sonra Adalet Halanın kucağında zıplarken zıp zıp, bir bakmışsın adalet dediğin korna oluvermiş çukur gönlümün 13.Cadesinde.

Sonra halamın bıyıkları oluyor ve halam bir bakmışsın diktatör babam olmuş.

Akıl çoktu ama dört işlemi toplama, çırpma çalma ve çarpma zannediyordu daha siyasetçilerimiz sonra kuşlar da göçtü ve akıl çöktü.

Her yer bayram havasına dönmüştü çoktan...

Abdülhamit daha yeni düşmüş tahttan.

Libya, Kadafi'nin gidişine karanfil atıyordu bayram havası meydanlarda...

Irak Saddam'ın düşüne heykel düşürürken her heykel düşe düşe zılgıtlar çekiyordu...

Henüz kimse bayramların sonundaki acı sonu görmüyordu ve yeter ki o gitsin havasındaydı herkes…

Önce demokrasi, sonra insan hakları geldi gibi göründü. Ardından milyonlar ölümlere durdu; kimi darağaçlarında, kimi karlar altında hayaller düşerken çukurlara...

Dışarıda bayram vardı haber bültenleri Ali Koçumuz şey yani pardon babamız, Fener evimiz derken neyin taraftarı olduğu belli olmayan düşlerimin apolitik taraftarları pay pay ediyorlardı hayvanizme tüm sarı lacivertli aşklarımı.

Ben dua ediyordum inşallah haklı çıkarsınız, haklılığın göstergesi şampiyon olup bilinmez mutluluklara gark olursunuz diye ülkemin herhangi bir yerinde 15 yaşında bir çocuk bir bombada paramparça olurken yahut bir lokma ekmeğe muhtaçken KÖR kadıların/Kadıköy'ün dizlerinin dibinde.

Mutlu günler göreceğiz diyordu herkes; oysa mutluluk hep Yıldırım gibi düşmüştü hayatımıza bir diktatör/taraftar daha devrilirken karlara...

Daum gittiğinde sevinen fanatik canpolatlar, Balcılar şimdi de kocaman umutlarımız gitsin diyorlardı ve Daum'un gitmesinden sonra yaşadığımız laneti unutup...

Aziz 20 sene dayanmış şeytana ruhunu satmadan, şimdi ise Freud Ali ve koç için aşkın ömrü üç yıldır diyor lakin henüz Stockholm sendromunu bilmeden.

Yıldırım düştü çukura artık, kocaman umutlarımızı da atalım çukurlara ve üstünü en kalın topraklara örtüp bağıra bağıra haykıralım Ali Koç şampiyon Fenerbahçe şampiyon hayallerimiz kapitalizme boğdurulmadan...

Bir de unutmadan Ali abimiz  biz fenerliler tek celsede şampiyonluk isteriz?

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?