GEÇMİŞTEN BUGÜNE…(4)

12-07-2016

… Halbuki iyilik hep iyidir. Bizdeyken de karşıya geçerken de, sağda dururken de, sola kayarken de iyilik hep iyidir. Fakat ne yazık bizim ülkemizde iyilik bizde iken iyi, karşıya geçerken kalleşin tekidir. Ben en yakınlarımdan bilirim, inek onların ineği iken en iyisidir, yan komşuya satıldığında işe yaramazın önde gidenidir. İşte 2002 iktidarı öncesi koalisyon hükümetinde bu denli ilişkiler yaşanmıştır. Rahmetli Karaoğlan bir türlü istikrarı sağlayamamış, safları sıklaştıramamıştır.

Hükümette yaşanan bunalımın sonucu, piyasalar borsayı ve cari açığı negatife doğru itince de var olan açıklar, yeni vergi ve zamlar ile kapatılmaya çalışılmış, halk ise bu tüm yaşanmışlıkları alaycı ama içerleyen bir tavırla izlemiştir. Yaşı iyice ilerleyen Karaoğlan’ın ise pes etmeye pek niyeti yoktur. Direnmeye sembol olsun diye kendince reform hareketlerini sürdürmüştür. 

Özellikle; Avrupa birliğine uyum sürecine yönelik ilk üç paket, Türk medeni kanunun yeniden ele alınması ve tarımsal veri tabanın oluşturulması bu dönemin önemli reformları olarak göze çarpmaktadır. Fakat dostlar nihayetinde, önceden bahsettiğim gibi bir türlü ülkenin asıl mevzusu olması ve değişim konusu olması gereken darbe anayasasının değiştirilme konusu, bu dönemde hiç gündeme gelmemiştir.

 Karaoğlan üstün siyaset dehasını bir şekilde devre dışı bırakan dinamiklere konsantre olmuş ve adeta uyutulmuştur. Yani Karaoğlan dönemini kapatan ve ülke de yeni bir sahneye sebep olan üçüncü en önemli seçim kampanyası da yeni bir anayasa sözü ile başlamıştır. Yapıldı mı yapılmadı mı bilemem ama bu söz halk için olmazsa olmazlar arasında gösterilmiş ve oldukça önemsenmiştir. Alın size gözden kaçan bir toplum mühendisliği konusu daha, nasıl olur da gözden kaçar hayret etmemek elde değil. Doğrusu o dönemin hükümet danışmanlarından günün şartlarını dinlemek isterdim. Bakın dostlar, bahsettiğim şeyler sizlere ve bizlere ders olacak nitelikte, nasıl oldu da milli şefe hezimet yaşatan Karaoğlan, bu denli bir siyasi yalnızlık ve çöküntü yaşadı. Karaoğlan’ın yaşadığı bu durumun gelecek için de siyasilere bir yol haritası belirlediğini düşünüyorum. Sonuç itibari ile büyük bir başarısızlığın üzerine, büyük bir başarı inşa etmek sanıldığından da kolay olmuştur. Bir de bu başarının inşasına gönüllü yüz binlerin varlığı ise ayrıca ibret vericidir. Yani aynı yoldan devam edilecekse, başarılı olmak için başarısız bir geçmiş manzarası bulmak yeterlidir. İşte 2002 iktidarı bu denli büyük bir başarısızlığın ortasında, kendine üzerine inşa olunacak bomboş bir arsa buldu. Bununla beraber gözden kaçan ve nedendir bilinmez düşünülmeyen onlarca yapılacak hazır reform… Bir de üstelik 2002 iktidarının kadrosunda ülke siyasetinin kemikleşmiş sağ yüzleri ve dini açıdan dışlandığını ve yıpratıldığını hisseden bir radikal seçmen, şimdi gel de iktidar olma.

Nihayetinde koalisyon hükümetinde, Devlet Bahçeli ile başlayan çatlak, Ecevit’in kabinesinde bulunan Hüsamettin Özkan ve İsmail Cem’in istifası ve birçok milletvekilinin istifası ile devam etmiştir. Demokratik sol parti’nin milletvekili sayısı 128’den 64’e düşmüş ve 31 Temmuz 2002 tarihinde erken seçim kararı alınarak, bir dönemin kapanışına yönelik hazin bir sonun ilk adımı atılmıştır.

Daha da ilginci ne biliyor musunuz? 3 Kasım 2002 seçimlerinde, bir önceki dönemde Koalisyonda bulunan üç parti de yüzde on barajının altında kalarak, meclis dışı kalmıştır.

Hem de Karaoğlan’ın partisi DSP, %1,22 gibi tarif edilemeyen bir hezimet ile…

Halk özetle cebime dokunma demiştir. Ekonominin halka olumsuz yansımasının, sandığa getirisi oldukça sert olmuştur.

Yazının devamı, bir sonraki yazımda… sevgilerimle.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?