GİTME, BEN CAHİL KALAYIM...

25-05-2019

Sevgilim, 3 sevgilim var;öyleyse ben neden hala üşüyorum ve bu yalnızlık depremindeyim biliyor musun?

Çünkü yüzündeki gülüşlerin ve gamzelerinin çukurundaki sözcüklerin bugün eksik biliyor musun?

Ağır travma bir yalnızlıkla uyanıyorum; hüznbaş, deli ve evcimen bir yalnızlıkla yatıyorum... Gecelerime sigaram, gündüzlerime hayallerin eşlik ediyor.

Çok kalabalığım lakin kalabalıklarda hep ve en çok da sana yalnızım...

Yalnızlığımla dövülüyor, dövülüyor, güreşiyor ve eğleniyorum günler boyu.

Kendi kendimize oyunlar buluyor, oyunlar oynuyoruz; hatta on bire on bir futbol maçı bile yaptık, biz bize.

Sonuç her seferinde aynı: Yalnızlığım sekiz; ben sıfır, sıfır, sıfır ve her seferinde ağır kanamalı mağlubiyetler. Utanıyorum, yaşadığımı söylemiyorum; ama yalnızlık beni o kadar sevdi ki artık gurur duyuyorum yalnızlığımla.

Yalnızlık bile tek başına, tek kelime, belki tek kelime olmasaydı daha iyi olurdu; ama söylemesi çok basit oluyor.

O zaman o da ayrı bir güzellik katıyor yalnızlığa.

Yalnızlık öyle bir yalnızlık ki herkesin koynuna girer çıkıyor, bir tek benimle düzenli ilişki yaşıyor nedense, Ece Ayhan'ın dediği gibi.

Bir ruh hastası mıyım, insanlardan mı kaçıyorum; yoksa onlar mı ruh hastası, benden kaçıyor bilemiyorum.

Ama bildiğim tek bir şey var ki aklım ve gözyaşlarım yanaklarımdan süzülüp martı gibi yalnızlığa meylediyor hep... Yalnızlıklardan bir kazma ve kürek aldım elime. Yalnızlıklardan bir çukur kazdım önce yüreğime, sonra sana.

Gömüldüm yalnızlığıma.

Amacım senle gömülmekti yalnızlığa; oysa sen kalabalıkları tercih ettin...

Şerefli bir yalnızlık, şerefsiz binlerce dosttan iyidir dedim yalnızlık doldurdum sonra da o yalnızlık çukuruna... Yalnızlıktan geldik yalnızlığa gideriz hesabındaydım, hep başka kafa yaşıyordum.

Dost iyi olsaydı, yüce Rabbim kendine bir sürü dost yaratırdı.

Oysa bak demek ki yücelik büyüklük şanındanmış, şan da yalnızlıktanmış...

Bir ormana yürüyordum sevişmelerin gölgesinde içimdeki yalnızlığımla, yalnız adımlarla.

Her seferinde yalnızlığıma çarpıp geri dönüyordum yalnızlıktan sarhoş kafamla...

Bir fotoğraf makinesini alıyordum elime ve kendi foğraflarımı çekip çekip nehirlere bırakıyordum; çünkü en iyi pozu yalnızlar verirdi biliyordum.

Herkes köprüler kuruyordu ve çift kişilikli hatta çok kişilikli yalnızlıklarında boğulurken, ben duvarlar örüp tek kişilik dünyamda mutsuzluğa koşuyordum.

Sevgiliye dönüp senle mutsuzluktan öleceğime yalnız ve mutsuz ölürüm diye isyana yalnızlık açıyordum Diyarbekir'in 21 kale burcunda yalnızlıklar içinde ölüme 72 dakikam kalmışken. Sonunda biliyorum nasılsa yalnız kalacam ya, ben hayallerinle yaşayayım öksüz yalnızlığımda...

Her sabah vermediğin öpücüklerinin hayaliyle uyanayım yalnız yalnız.

Nasılsa sen yanımdayken öpüyorsun beni geceler boyu.

Ben artık ruhumu, bedenimi, kalbimi ve aklımı toplayıp pazar ortası şair sessizliğime döneyim... Sesler kırılsın içimde.

Aynalar dolaşsın/kırılsın yüreğimde...

Aynalardaki tek ayaküstünde kırk yalan söyleyen kırk ayağı kırık kırk tilki sana dair hayaller kursun.

Yüreğimin şehirleri taşsın, sel olsun, kudursun yüreğim sana.

Ben yine de dönmeyeyim sana.

Yalnızlık bana hayatı çok şeylerle birlikte çokça öğretsin. Ama Nazım'ın dediği gibi yalnızlık insana çok şey öğretse de yine de sen gitme ben cahil kalayım diyeyim bir ömür boyu...

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?