GÖZLERİN CENNETİN KAPISIDIR.

12-09-2014

 “Cennet” Arapça kökenli bir sözcüktür. Ölmüşlüğün devamından sonraki yaşamı temsil eden bu sözcük, dar olmakla beraber sözcük olarak ta “Bahçe” anlamını kapsar.

Yaratılışın en başından beri kulların gayeleri arasında olan cennet; dillerde ve dinlerde farklı tanımlamalar ve adlar bir çeşitlilik yakalamıştır.

Âdem’in yaratıldığı mekan, müminlerin huzura kavuştuğu yer, günahsız bir daire, helalın haramdan kesin çizgilerle ayrıldığı mekan gibi yakıştırmalar cennet için süregele hep yapılmıştır.

Çok geniş bir anlamı kapsayan Cennet sözcüğü, büyüklüğüne eş değer olarak hep gerçek anlamların dışında yani mecaz bir anlatımda yoğunluk kazanır. Çünkü bahsedilen ve vaat edilen güzellik çok büyük bir güzelliktir.

Kesin bir inanca sahip olmayan her kulun zaman zaman hâşâ var mıdır ya da yok mudur diye şüpheye düştüğü bu güzellik dine karşı az bağlayıcılık hisseden kullarda her zaman dini dejenere etme polemiklerinde kendine yer bulmuştur.

Tabi ben bugün cenneti genel hatları ve hayal edilebilen en uç hayaller ile tüm güzel yönlerini bütün dillerin ve dinlerin ortak değerleri ile yazacağım.

Bunu yapmadan önce de Cennetin dince sabitliğinin ve muhakkak varlığının haber verildiği Bakara Süresinde ki Ayeti aktarmak istiyorum.

Diyor ki Allah: “İman edip Salih ameller işleyenlere, kendileri için; içinden ırmaklar akan Cennetler olduğunu müjdele. Cennetlerin meyvelerinden kendilerine her rızık verilişinde, “Bu (tıpkı) daha önce bize verilen rızık!” diyecekler. Hâlbuki bu rızık onlara benzer olarak verilmiştir. Onlar için orada tertemiz eşler de vardır. Onlar orada ebedi kalacaklardır."(2:25) Bu ayet cennetin varlığı için kesin bir delil, inkarının şirk ve büyük bir günah olduğunun ispatıdır. İslam da inanç kuran ile başlar, Kurana karşı hâşâ duyulan şüphe dinin geri kalan bütün unsurlarına olan inancı sarsar ve zedeler.

Konunun asıl olması gerektiği yerinde değilim fakat cennetin günaha sürükleyebilecek tarafını açıklamadan da cenneti hayal etmeye çalışmak bir tehlike olurdu.

***

Cennet insanlığın var oluşundan beri insanların fikirlerinde, hayallerinde ve de sonra ki hayat ile ilgili tüm felsefelerinde yer bulmuştur.

Nitekim bu hayaller zaman zaman cennet ile ilgili motiflerin yapılmasına kadar ilerlemiştir. Sümer Mitolojisinde birçok tasvirin İslam ve Yahudiliğin Cennet anlayışına kaynaklık eden cennet ve cehennem motifleri bulunmuştur.

İslam’da ki cennet bir motifle tasvir edebilmenin ötesinde çok büyük manevi bir daireye işaret eder. Manevi bu dairenin sınırlılığı yoktur ve sonsuzluğun olduğu bir yerdir.

Hatta cennete bir yer demek bile İslam için uygun olmayan bir demeçtir. Çünkü İslam için asıl olan cennetin şekli, şemalı ve nerde olduğu değil, oraya girecek olan kulların mümin olduğu ve Allah’ın memnun olacak kullar olmasıdır.

Bu memnuniyet ve müminlik elbette ki islamın doğuşunun başıdır. Kul bu memnuniyeti sağlayabilmek için yaşar. İlahi rıza dediğimiz olgu bunu tarif eder.

Hayatın gayesini izah eden bu anlayış Allah’ın kuldan memnun olduğunu ispatlayan cennette kulu Allah’a en yakın bir seviyeye taşır. Memnuniyet ve kesin ilahi rıza bir yakınlaşma sağlar ve Kul Allah’ın artık ona her zamankinden çok daha yakın olduğunu bilir.

Yahudilikte ise cennet yine değeri büyük bir daireyi tanımlar fakat İslam’dan farklı olarak Cennetin somut tarafını güçlü tutar. Allah’ın Doğu da Aden de bir bahçe yaptığı ve Âdem’i oraya koyduğundan bahsedilir.

O bahçe de iyilik ve kötülüğü bilen bir ağacın var edildiği ve bahçeyi sulamak için Adem’de bir ırmak çıkarıldığı da söylenir. Bu ırmağın dört kola ayrıldığından bahsedilerek her kola farklı tanımlamalar yapılır. Yani özetle Yahudilik bir mekân o mekânda bir güzellik ve o güzelliklerden de tanımlamalar yapılır. Hıristiyanlıkta ise Cennet tanrı ile olabilme durumu olarak anlatılır. Hıristiyanlar Cennette tanrı tarafından hep yenilendiklerine inanırlar. Bütün dillerde ortak özelikler olması ile beraber hiçbiri İslam’ın tanım doyuruculuğunu yakalayamamıştır.

***

Belki çocukluğumdan bu yana hep düşünmüşümdür Cennet için neden tarifi mümkün olmayan bir güzellik haber verilir?

Çoğu zaman gördüğüm çok güzel bir yer olurdu düşündüren,  ya da belki bir çift göz o an mutlu edip mekânları güzelleştiren, annemin mutluluğu, babamın sevinci, kız kardeşimin gül yüzü bile çoğu zaman cennet olup hayatıma girmiştir.

Elbette az da olsa haklılık payım vardı. Çünkü cennet inanmaktır.

Müthiş bir inançla oluşan bir bağlığın finalinde insana sunulan bir ikram olmalı her halde cennet. İnancın sağlamlığını test eden cennetin insanda ki tasviri işte bu yüzden beni hep düşündürtmüştür. En sonunda gittim geldim cennet dedim, cehennem ile yüzleştim binlerce tanım tasarladım, kendimce izahlar yaptım ve bir sonuca vardım.

Cennet Allah’tır. Cennet Allah ile olunabilen, mutlak surette Allah’a en yakın olunabilen yerdir. Gerçek bir müminin hacerul esvede dokunurken ki hissettiği samimi bir an, pak bir alnın secdeye değdiği zaman, muhtaç bir yetimin doyurulabildiği menfaatsiz samimi bir hal bile cennetten bir parça olabilir.

Hayatınızı sorgulayın çok cennetler bulacaksınız menfaatsiz yaşamlarınızın her anında. Gaye ilahi rızadır. İlahi rızaya kavuşan mümin için cennet sadece ölmektir. Geri kalan her yer cennettir.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?