GÜNÜMÜZÜN MESLEĞİ "YALANCILIK"

23-01-2020

Günümüzde: ‘Doğru nedir? Yanlış nedir? Hangisine güvenmeli? Kime güvenmeli?’ gibi binlerce soru sorarız kendi kendimize. Ama bunların hepsinin nedeninin yalan olduğunu hiç düşündünüz mü?
Bazı insanlar yalanı adeta meslek haline getirmişlerdir. Bunun psikolojik rahatsızlık olduğunu hatta bununla ilgili psikolojik olarak ‘bilerek yalan söyleme’ hastalığı olduğunu ve isminin de  ‘mitomani’ olduğunu biliyor muydunuz? 
Mitomani; Kişilerin, dikkat çekmek ve toplumda yer edinebilmek amacı ile söylediği yalanlardır ve ardından bu yalanlara kendisinin de inanmasıdır. Bu kişilere mitoman adı verilmektedir. Bazı insanlar yalan söyleyince bundan haz duyarlar mutlu olurlar ve kendileri de inandığı için ortaya çıktığında agresifleşirler.  
Ancak bilmezler ki; etraflarında her yalanla bir kişi daha yıldız gibi kayar gider ve zamanla kimse kalmaz. 
Yalan ile ilgili örnek verince çoğumuz yalancının mumu örneğini kullanırız peki hikayesini biliyor musunuz? 
İstanbul'daki Fatih Medresesi'nin her bir odasında dört beş öğrenci birlikte kalırmış. Geceleri ders çalışmak için yaktıkları mumların parasını da aralarında toplar, o haftaki nöbetçi öğrenciye teslim ederlermiş. Bu öğrencilerden birisi hem çok açgöz, hem de açıkgöz imiş. Her gece, şamdanın dibinde kalan artık mumları toplayıp eritir ve onlardan uydurma bir mum yaparak, parayı cebine indirirmiş. Fakat onun yaptığı bu uyduruk mum, yatsı vakti gelmeden erkenden sönermiş. Nihayet öğrenciler işin farkına varmışlar.
- Ne diye mum almadın? Parasını sana vermiştik, diye onu sıkıştırmışlar.
- Aldım, ama ne yapayım mumlar küçülmüş, ancak bu kadar yanıyor... cevabını alınca, içlerinden birisi:
- Elbette o kadar yanar! Çünkü senin gibi yalancıların mumu yatsıya kadar yanar... demiş.
Bu söz, yalancıların, er ya da geç sahtekârlıklarının ortaya çıkacağı manasında kullanılır.
Peygamberimizin de en sevmediği günah yalandır. Ve çoğu hadisinde bunun en büyük manevi kanser olduğunu belirtmiştir. Bir gün Hz. Peygamber'in yanına biri gelir ve şöyle sorar "Ey Allah'ın Resulü! Müslüman içki içebilir mi? Hz. Peygamber (sav) "içebilir (yanılabilir, günaha girmiş olabilir)" der. Müslüman hırsızlık yapabilir mi diye sorar. Peygamberimiz (sav); "yapabilir" der. Müslüman zina yapabilir mi diye sorar. Efendimiz "evet yapabilir" buyurur. Bunun üzerine adam sorar "Peki, yalan söyler mi" der. İşte o anda sırtını dayamış olan Hz. Peygamber doğrulur ve hiddetle şu cevabı verir; "Hayır! Müslüman yalan söylemez."
Yalan söylemeyi zina kadar, içki kadar, hırsızlık kadar ağır sayıyor peygamberimiz. Zira yalan, "doğruluk üzerine kurulan" Peygamberlik müessesesinin bütün ilkeleriyle çatışır. Onun için "asla" der. Ticaretimizde, ikili ilişkilerimizde, alışverişimizde, doğruluk ilkesine riayet ettiğimiz maalesef ki söylenemez. Menfaatimizi doğruluğun önüne koyuyoruz. Kendimizce çoğu kez yalan söylemeyi meşru görüyoruz. Namazla, Kur'an'la yalanın bir yerde olamayacağını düşünemiyoruz. Doğruluk mutlaka kazandırır. 
Çevremizde görüyoruz, o kadar fazla yalan söyleyen insanlar var ki adeta yalanı meslek haline getirmişlerdir. Hatta; annesini, babasını, kardeşlerini, çocuklarını, arkadaşlarını çevresinde kim varsa manevi olarak kaybetmeyi bile göze alacak kadar yalana sarılmış vaziyettedirler. Ve maalesef hepsi de ne yazık ki dünya menfaatleri uğruna söylenen yalanlardır. Ancak doğrular söylense çevresinde her kim varsa her konuda desteğini esirgemeyecektir. Bunun için her zaman dürüst olmalı; kazanılacak en büyük şeyin aslında güven olduğu bilinmeli ve sonucu ne olursa olsun asla yalan söylenmemeli. Geleceğimiz olan  çocuklarımıza örnek olmalı, dürüstlüğün her zaman en büyük  hazine olduğu  öğretilmeli. 
Bu hazineyle her zaman karşılaşmamız dileğiyle;  
Sağlıcakla kalın...

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?