Ve sonra farkına vardım ki
Sana geç kalmayayım diye
Hep kendime genç kalmışım...
Sonu ölümle biten
Her suyun başında sen varsın...
Her ölümde parmak izlerimiz var. Her ölümle biten suyun başında biz varız. Ben varım, sen varsın. O var, biz varız...Nerde ararsın bu meçhul ölüm öpücüklerine sebep. Faili meçhul de sus istersen hep. Ağlamanla, bir iki paylaşımla, bir kaç beğeniyle hangi vicdanını temizleyeceksin? Hangi cami, hangi kilise, hangi liman kabul edecek sığınmanı? Hangi yağmurlar temizleyecek dünya kadar ağır günahlarımızı? Bütün ölümlerin sebebini hala kendi dışında mı ararsın.... Hatırla sevgilim, o güzel, mesut bahtiyar dediğin günleri. Bak sevgilim şarkımız bir plaktan okunuyor gecenin çıplak ve aç koynunda, Yusuf halkların kardeş sehpasına koşarken Hüseyin ve Mustafa'yla....
"Hatırla sevgili o mesut geceyi
Çamların altında aldığın buseyi
Hatırla sevgili o mesut geceyi
Çamların altında verdiğim buseyi"
Hatırla sevgilim, o son geceyi ve son buseyi.Ne zaman, nerde, kaç yaşında? Hatırla sevgilim o günden sana kalan hatıra geceyi ve çamların altındaki son verdiğim buseyi. Bir de hatırla.... Denizler de idama durmuştu o gün, tıpkı bugün olduğu gibi. Sen özgür olasın diye.Sen şimdilerde kahraman diye onları meze ederken diline ve ne idüğü belirsiz sofralarına misafir etmeye yeltenirken hatırlarsan, o gün susmuştun... Amannnn, sultan dilimizi keser diye korkmuştun. Ağlamaktan bile ürkmüştün, komşular sesini duyar. Halbuki bilmez misin gerçek sultan Allah dururken, hiçbir sultandan korkulmaz.Rızkını hangi sultan kesecek şaşarım aklına. İbrahimler her gün, gün aşırı vuruluyor kalbimizin ortasında. Oysa bilmez misin karıncalar saf tutuyor, kuşlar su taşıyor İbrahimler; değil zalimler helak olsun ateşte diye. Her gün birilerini kaybediyoruz.... Gazeteler yazıyor son baskılarda, ölüm bu coğrafyanın kaderi diye. Bir kadın isyan ise ediyor Fakir Baykurt'un kitabında elindeki TIRPAN'la.İnsanlık kaybetmeye devam ediyor an be an. Helinler, İbrahimler, Tahirler, Uğurlar, Tanerler, Aliler, Ali Gaffarlar, Hrantlar, Ceylanlar, Abdiler............ Ve ölüm bu topraklarda sonu bitmek bilmeyen , sonu gelmeyen bir isimler silsilesi. Bir gün ben vuruluyorum. Bir gün sen vuruluyorsun.Yani anlayacağın sevgilim her gün biz vuruluyoruz, anlamsız bir deltanın mavi kıyısında. Şeytanın avrat boşadığı gecelerin sabahında bir kadın, bir çocuk bir de bir mutluluk vuruluyor sol yanından. Kalpler Kan yuvası ve bütün kalpler bir müzayede salonunda iki kuruşa,iki öpücüğe ya da üç buçuk g. korkusuna satılıyor... Ölüm kokuyor her yer... Üstelik sen de yoksun.Hem imansız kalıyor sokaklar sen yokken. İnsanlık kan kaybediyor... İnsan yeryüzünün en büyük hastalığı olmuş. Meğer Covid 19 denilen sözde hastalık insansızlığı, imansızlığı yok etmek için bulunan bir aşıymış,insanlıksa asıl virüs, asıl hastalıkmış. Fakat o bile etki edemedi insanlığa. Durduramadı, insanlığın Kan kaybını... Her gün biraz daha ölüyoruz. Biraz daha ölüyorsun. Ölüme az daha yaklaşıyorsun. Ölüm sana biraz daha yaklaşıyor ve daralıyor dar saha. Her ölümde sen ölüyorsun farkında bile değilsin. Yani kısacası anlayacağın sevgilim, ölüm senin peşinde sen hâlâ neyin peşindesin. Hâlâ akletmez misin ki tokluğa aşermeye devam edersin? Madem okumaz, akletmeszin öyleyse son çare... Yani sevgilim anlayacağın tek çare var artık. Turşu kavanozlarını boşaltmak ve beyinlerle doldurmak.. Kavanoz dipli dünyayı kavanoz adamlara çevirmek.. Yani beyin nakli artık şart....
"Gecenin göğsü delik deşik çizgili bir pijamanın uykusuzluğunu çekerken
Bir tüccar uykuyu pazarlıyordu umutlara
Ama ömürler eriyordu bir kenger tadında
Islak kumrular devşirilirken geceden
Kitapsız bir ölüm bir de zulüm
Gırtlaktan taşarcasına
Büyütürken ergen arzuları
Dayanmaktı düşmanlığa olduğu kadar dostluğa
Bu uykusuzluktan sıyrılabilmek için
Bir yürek Biz kürek
Bir kürek Biz yürek...."
Newroz Serhat ODABAŞI