HAYATLARIMIZ ÜZERİNE...

13-04-2018

Ben, siz ve insanlar umdukları birçok şey için sahip oldukları en değerli şey olan zamanı, en acımasız şekilde harcarlar.

Hatta bu bir harcama gibi bile hissettirmez, çünkü karşılığında, istenen bir bedel yok.

Ta ki yüzde çizgiler, yürekte izler, gözlerde bulanıklık başlayana dek.

Sonra sahip oldukları o birçok şey ile baş başa ve kara kara yitirdikleri geçmişlerini düşünürler.

Geri dönmek için çırpınıp dururlar.

Hâlbuki sahip olmak için yitirdikleri zamana, bütün sahip olduklarından çok daha fazlasını bile verseler, zamandan bir an geri alamazlar. Zamanda geri dönüşün elbette imkânı yoktur. İnsan için gelecek bir dilek değil, zorunluluktur.

Geleceğe herkes varır ama geçmişte sadece birileri iz bırakır. İşte, geçmişe iz bırakanlar bilir zamanın ne kadar değerli bir hazine olduğunu.

Zaman her şeye sahip olmak için yeterli olduğu gibi hiçbir şeye sahip olamamak için de yeterdir.

Sonuç itibari ile zaman zihinde bir aksiyondur.

Gece ve gündüzün devir daim etmesi ile de somut bir özellik kazanır. İnsanın öncesinde artarak devam eden, sonra da düşen beden ve zihin gücü ile de sürdüğünü haber eder. Biriktirdiği mezarlar ile de bittiğini bağırır.

Mutlak olan da bence budur.

Zamanın hepimiz için ortak sonucu şudur ki; mutlaka bitecek.

Zamanın bittiği gün, insan çok büyük bir bedel ile son bulacak.

Yok olacak.

Artık bir zamansızlık ile baş başa kendisine tahsis edilen biten zaman aralığında yaptıkları ile alakalı zamansızlıkta bir konum belki de bir vasıf elde edecek.

Hepimizin hayatlarında, yaşadıkları sonları elbette vardır. Biten aşklarımız, giden dostlarımız, kalan kırgınlıklarımız ama bu bahsettiğim asla böyle bir şey değil.

Devam eden zaman bize hazırladığı sonlara, hep bir başlangıç var eklemiştir.

Kendi zamanımızın bitişi ise bizim kıyametimizdir.

Varlığın bütün benliği ile yok oluşunu hazırlar. Bunu yaşayanlar yazamaz, yazanlarda tam anlatamadığı iş imana düşer.

Başka türlü bizim için son bulacak zamanın ne denli önemli bir sonuç var edeceğini, anlamamız mümkün gözükmüyor.

Dönüşü olmayan gidişi anlamayı gidenlerin ilelebet süren suskunluğundan anlamak lazım ki; zaman bitince insan susar.

Halbuki ne çok diyecek şeyimiz var değil mi? Bizden sonra ise diyeceklerimize ihtiyaç duyulmadan hayatta, insanda ve en yakınlarımızda kendi zamanına devam eder.

Oysa biz dilimizde biriktirdiklerimizi söylemezsek, hayat devam etmez sanırız çoğu zaman. Bizsiz olmaz der düşünürüz. Bugüne kadar onsuz olmayana şahit olmadı zaman.

O onsuz olmayan bizde değilizdir.

Bizler; bütün olumsuzluklara rağmen, zamanı hayatlarımıza iyi şeyler eklemek ile geçirmekte ısrar etmeliyiz.

Bunu kimse için değil, kendi sonumuzun hayrı için yapmak zorundayız.

Dilimizde biriktirdiklerimizde, midemize doldurduklarımızda, cebimize şişirdiklerimizde ve zihnimizde tasarladıklarımızda tasarruf etmeli, zamanı ve dünyayı bu denli hoyratça bir tavır ile tüketmekten vazgeçmeliyiz.

Dünyayı kendimizden ibaret görmekten ve dünyada var olan her şeye sahip olmaya çalışma çılgınlığını bırakmalıyız.

Yanımızdakini, arkamızdakini hatta karşımızdakini bile görmeli, görüşlere saygı duymalı, dünyayı onlar ile paylaşma konusunda kararlı olmalıyız.

Zamanı paylaşmayı öğrenmeliyiz. Zamanı uzun yaşamayı değil, doğru yaşamayı hedef edinmeliyiz.

Bir şey olmak için değil, bir şey kalmak için değil, bir şeyi ısrarla elde etmek için değil, bir şeye daha fazla sahip olmak için değil, insanlara ve kendi ömürlerimize doğru manalar, iyi şeyler katmak için mücadele içerisinde olmalıyız.

Bunları yapmazsak, yarın geç olur.

Geç yarınlar, benim, sizin, onların ve dünyanın başına bela olur.

İşte zaman böyle bir şeydir.

Kötülüğe kötülük, iyiliğe iyilik yetiştirir.

Hem sizindir hem değildir.

Hem uzundur hem kısadır.

Yani zaman siz ve sizin yaptıklarınızdan başka bir şey değildir. Siz ona ne verirseniz o da size onu verir. Sadece sizinle kalmaz, çocuklarınızda verdiklerinizi ve hazırladıklarınızı ikram edip durur.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?