HER İNSAN BİR MÜLTECİ ADAYIDIR

25-08-2015

Her değerlendirme ortaya karşılaştıracak bir unsur çıkarır.

Kişi, bir şahsı kişiliğinden dolayı yargılayıp bir değerlendirmeye tabi tutuyorsa, oradaki karşılaştırılan unsur, değerlendirmeyi yapanın kendisi olur.

Kişi, şahsi yorumlar ile bir zümreyi değerlendiriyorsa, yorum kişiyi bağlar, fakat yorumlardan dolayı karşılaştırılacak olan unsur, değerlendirmeyi yapan şahsın bağlı olduğu zümre olur.

Kişi, daha büyük bir genelleme ile bir ırkı değerlendiriyor ve yargılıyorsa, doğal olarak karşılaştırılan unsur daha da büyüyerek evrensel bir özellik kazanır ve çok daha büyük kitlelerin tabi olduğu kişinin tabi olduğu ırk olur.

Dolayısıyla hiçbir değerlendirme yüzeysel açıdan değerlendirilip, bir kesime yönelik yapıldığı halde, küçük bir kesime söyleniyormuş gibi kabul edilemez.

Sonuçta kitle diye tabir ettiğimiz unsur, sınırların dışına hitap eden büyük toplulukları temsil eder.

Bu topluluklar ile ilgili söylemler bu topluluğun bütününü ifade eder ve bütününe hitap eder. Bu hitabın etkisinin aza indirilmesi ve ya o kesimin bütününe söylendiği halde bir bölümünün kast ediliyor olması gibi derecelendirmenin hiçbir mümkünü yoktur.

Dikkat ederseniz çözüm sürecinde, sürecin muhatabı bütün Kürt halkı görüldü.

Belki de içlerinde bu süreci istemeyenler var olabilirdi. Ama bu durum çözüm sürecinin muhatabı kabul edilen Kürt halkında, çözüm sürecini isteyenler veya istemeyenler olarak ayrı tutulmadı.

Ülke gündemi barıştan, savaş zıtlığına göre rota değiştirince, ülkenin büyük bir bölümünde rakı içmiş koyun figürleri ve söylemleri hortladı.

Kürt ırkı ile ilgili hakaretler en yüksek dozda yapıldığı halde, biz kötü Kürtleri kast ediyoruz, gibi acemi söylemler geliştirildi.

Peki, kimdir Kötü Kürt, Kimin açısından nasıl kötü Kürt ve kimin adalet anlayışı ile değerlendiren Kürt ırkına tabi kötü Kürt?

Bu derecelendirmenin mantıki yönünden tutun, her yönü hatalı ve eksiktir.

Dikkatinizi çekerim, hakaret edilen unsur bir şahsın kendisi değil, bir ırk değerlendirilmesi yapılıyor.

Bu durumda, yapılan değerlendirme değerlendirmeyi yapanın şahsını bağlar fakat karşılığı değerlendirmeyi yapan şahsın tabi olduğu ırk olur.

Bu da tehlikeli süreçlere sebep olur.

Ben bu durumlara akıl tutulması diyorum. Gerçekten önemsenmemesi gerekilen şekillerde ve söylemlerde yaşanılan bu saçmalıkların can sıkıcı tarafından rahatsız oluyorum.  Düşünebiliyor musunuz çok ciddi oy alarak, yıllardır bir ırka karşı konulduğu söylenilen ve her kesim tarafından kabul edilen yüzde on barajını aşan bir partinin tabelaları sökülüyor, milletvekillerine hakaret ediliyor, o partinin bütün siyasi görüşleri bir halka mal ediliyor, sonra da bütün bu yasa dışı girişimlerin, kötü Kürt kesime yönelik yapıldığı söyleniliyor…  Bu gerekçe her türlü açıdan eksik olur.

Birincisi kast edilen ve ya edildiği söylenilen kesim iyiden nasıl ayırt edilir, ayırt edilse bile kötü denilen kesim bir daha ısrarla söylüyorum, kimin derecelendirilmesinde kötü olarak kabul edilir.

Asıl sorun nedir biliyor musunuz?

Biz de her kişi doğal bir başbakan adayıdır. Herkes her şeyi yapar. Kimsenin bilmediği hiçbir şey yoktur. Ülke de ezberden vatanseverler vardır ve ülke onlardan sorulur.

Onların yaptığı ne olursa olsun, ülkeyi onlar sever. İsterlerse en büyük soygunları yapsınlar, ecdattan toruna kadar hiçbiri nizamiyeden içeri girmiş olmasın, yine de bu ülkeyi en çok onlar sever. Şehitlere üzülenler bellidir.

O üzülenler karar verir, ülke de gencecik çocukların şehit olmasına kimin sevindiğine.

Anaları severler, anaların gözyaşlarına üzülürler, öbür yandan analara küfür ederler. Fakat onlara göre, küfür ettikleri analar hainlerin anasıdır. Yani hainin anası olunca analıkta tabi tartışılmaya açılıyor. Tabi hainin kim olduğuna da onlar karar verir.

Yazık canlar, yazık! Size yazık, bize yazık, canlara yazık, cananlara yazık…

Yazık dostlar, yazık! Analara yazık, babalara yazık, evlatlara yazık…

Bizler veya onlar bilmem birileri kurucu unsur biziz mantığı ile bu ülkede kendilerinden başkalarını misafir görüyor ve işimize gelmeyince de defolup gidin diyoruz.

Hâlbuki hiçbir ırk, dünyanın hiçbir yerinde bir ülkenin asıl sahibi ve misafirperveri değildir.

Hiçbir halkta, dünyanın hiçbir yerinde misafir değildir.

Dünya insanların yaşama alanıdır ve insanlık ayak bastığı yerin düzeni içerisinde en tepenin bütün haklarına, kendi ırksal öz değerleri ile beraber sahiptir.

Bu yüzden birlikte yaşamayı muhakkak öğrenmeliyiz.

''Unutmayın ki dünyayı sınırlara böldüler ve her insan bu dünyada doğal bir mülteci adayıdır''

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?