KORSAN KIBLELERE DİKKAT!

01-05-2015

Kıble; hayatıma giren meçhul bir kelimedir.  Kimden ve nereden öğrendiğimi hatırlayamadığım bir kavramdır.

Bir tek zihnimde kalan kıble ile ilgili insanların namaz ve dua ibadetlerini yaparken döndüğü bir yön olduğudur.

Bununla beraber ibadete duran insanların o döndüğü yön ile aralarına girmek sebebi anlatılamayan ama ciddi şekilde büyük olduğu söylenilen bir günah bilgisini de hatırlıyorum. Kıblenin Müslümanlık ile ilgili bir kavram olduğu ve insanların haclarını yapmak için ziyaret ettikleri kabeye dönüş olduğunu ise öğrenilmesi gerekilen yaştan çok sonra ki bir yaşta öğrendiğimi ise çok iyi hatırlıyorum.

Kimi zaman bir aile büyüğünden, kimi zaman büyüklerin ayaklarını uzattığı, küçüklerin odanın en ucra köşesine çekildiği kış sohbetlerine misafir köy imamının dediklerinden öğrendiğimiz bu yarım yamalak bilgiler ile bir büyüme evresi geçirerek, zaman ile kıbleye dönmeyi öğrendim.

Bu öğrenme evresi bir nevi bilimsellikten uzak daha çok sosyal gözlem yoluyla ve model alma yolu ile yağılan bir öğrenme metoduydu.

Ben birilerimi bir yere döner iken görmüş, o dönenler ile aynı toplumda yaşadığımdan dolayı onarlın yaptığını kendim uygun bulmuş ve yük saymıştım.

Belli bir büyüklükten sonra da gördüğüm hal ve hareketlerin aynısını gördüğüm gibi yapmaya başlamıştım.

Bunları yaparken de bir din adamının maalesef ısrar ve tekrar ile ezberlettiği Arapça sesleri bir papağan gibi tekrar edip duruyordum.

Gözlemleyerek ve model alarak örenmiş olduğum bu yöneliş, hal ve hareketler o kadar ezberdi ki kim kimden öğrenmişse, kıbleye dönüş ve sonrasında ki bütün ibadet tavırları da o öğrenilen kişiye benzerdi. Nihayetin de benim de benzediğim birileri vardı.

Kimi zaman kendi iç hesaplaşmam da huzursuz olduğum bu derin mevzu maalesef güzel ülkemin saygıya değer milli eğitiminin zorunlu din dersi ile de çözülememiş ve bu durum beni rahatsız eden bir iç hastalığına dönüşmüştü.

İnsanların döndüğü o yön ile aralarında ki manayı kavrayamayarak, o yöne dönen insanın büründüğü hal ile yönden dönüş sonrası büründüğü hal karşısında her defasında şaşırmışımdır.

Hatta bazen keşke insanlar hep kıbleye dönmüş gibi yaşamayı öğrenseydiler diye,  iç geçirmişimdir.

Küçük bir toplulukta geçen çocukluğum hep camide ki cemaatin, dışarıdaki haline hayretle, ibretle bakmıştır.

Bunu elbette sırf olumsuz olarak değerlendirmiyorum. Fakat yöne dönüş ile yönden dönüş arasında ciddi bir çelişkili halin olduğu apaçık bir gerçek olarak sürekli gözlemlediğim bir durumdu.

İnsanlar kıbleye döndükleri zaman sukut ediyorlardı. Hatta yüzlerinde bir yumuşama, hal ve hareketlerinde ciddi bir düzelme ve kelamlarında hep iyi şeyler oluyordu.

Aynı insanlar kıblenin tersine döndüklerinde ise bir anda değişiyorlardı.

Adeta adeta kıbleye dönen hallerini hiç hatırlamıyormuş gibi; hırçın, kinci ve dünyeviliğe sığınan bir insan halini alıyorlardı.

İşte ben o zamanlar da kıbleyi, çok kısa süre bir ibadet süresi kadar olsa da insanları iyi yapan gizemli bir yön olarak düşünmüştüm.

Böyle sürüp giden uzun bir ömür yaşadıktan sonra tabi kıbleye ara ara dönmeyi bırakarak; Çünkü ne yaptığımdan emin değilim.

Bazen dönmek için zorlanarak; ibadet etmeyi örf ve gelenek haline bürüyen büyüklerimizin konu ile ilgili aşırı hassasiyetlerinden ötürü.

Bezen de bir gizem ile döndüğümde farklı bir huzur yakalayarak; bunun da ilahi bir sebepten kaynakladığını düşünerek. Kıble ile ilgili düşlerim ve düşüncelerim devam etti. Ta ki bir toplum birikiminden kaynaklanan sürü psikoloji içerisinde bir isyancı koyun olana dek. Sanırım sonunda kıblenin anlamı ile beraber kıblemi de bulmuştum. Bulduğum kıble ile öğrendiğim kıble yön olarak aynı, yöneliş olarak farklı, iç hissiyatta ise müthiş farklar göstermekteydi. En basitinden benim kıbleme temiz dönülmeliydi, öğretilen kıble de ise kirliliğin temizleneceği öngörülüyordu.

Öğrenmiş olduğum kıble de bir yön ve yönün sonunda bir mekân. Allah bir dine inananları o mekâna yöneltmiş, Müslümanlar o mekâna yönelip ibadetlerini gerçekleştiriliyorlardı.

Bulduğum kıblede de yöneliş fiziki olarak aynı yere ama yönelişte ki tavır konusunda bulduğum kıble ciddi farklılıklar göstermektedir.

En önemlisi insani değerlerin yoksun olduğu yönelişlerde yön nereye dönülürse dönülsün umut edilen bağlantının kurulması çok zor olacaktır.

İnsani bir bakış açısı ile insanları değerlendirip, kıbleyi mana bakımından tam anlaşılır kılmadığımız sürece, insana saygıyı, sevgiyi, insani değerleri ve kıbleye yönelişteki Allah ile bir olma hissiyatında ki samimiyeti öğretemediğimiz sürece yöneldiğimiz yön ile alakalı umutlarımız konusunda hayal kırıklıkları yaşayabiliriz.

Nitekim yüzünüzü dönük olduğunuz insana içinizden geldiği gibi değil de mecburi bir tavırla ilişki kurarsanız en basitinden ciddi tepki alacağınız gibi Allah’a da yön olarak mecburi bir döneliş ile yönelmeye çalışmak bir hezimete sebep olabilir.

İnsanlar ile hoşnut olmayıp, sebepsiz yere kavgalı olanın Allah ile barışık olması mümkün görünen bir olay değildir. Dillere, ırklara, milletlere ve insanlığa saygıyı öğrenmeyen bir baş kabeden ne umabilir.

Bitkiyi önemsemeyen, hayvana merhamet etmeyen, kendi yaşam hakkı hariç hiçbir yaşama hakkına saygı duymayan bir zihniyetin yöneldiği yerde belirir mi hiç Allah?

Döndükleri yönden döndükten sonra Allah yokmuş gibi haşa zulme, haksızlığa devam edenlere hiçbir yönde kendisine ulaşma lezzetini tattırır mı Allah?

Kıble; insan olabilenlerin, kul olma yolunda Allah’ı bulmak için yöneldikleri ciddi bir yöndür. Onlar o yöne döndükleri zaman Allah ile olurlar.

Ama ne yazık insan olmayı, insana saygı göstermeyi öğrenemeyen ve dünyanın daha huzurlu bir yer olması için kılını kıpırdatmayanların başı bile çarpsa kabeye, kıble onlar için ulaşılmayacak kadar uzak bir yerdedir.

O yüzden aman ha diyim, korsan kıblelere dikkat! yönü doğru tutturmuş olabilirsiniz ama yöneliş yanlış yere ise Allah korusun kim bilir Allah diye kime dönmüşsünüzdür.

Malumunuz kişi de yöneldiği yani bir nevi inandığı ile beraberdir. İnsan olmuşlara, onurlu yaşamalar dileği ile hayırlı kıbleler diliyorum.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?