Narçiçekli dumanların kadife sesiyim.
Hasretim hiçbir kente sığmıyor.Bütün kentlerin bedenimde kördüğüm. Özlemimde delikanlılık var serde.
Böcekler düşmüş ateşte, kederde.
Yanımda sevdiğim dediklerim bilmem ne kokmakta.Korkmakta yer gökten, gök yerden. Değişim başlamakta kafadan, yardan....
Her yer toz duman, bu nasıl bir zaman. Anam anam kurşun yedim, yandım sol yanımdan el aman. Amannn sabahlar olmasın. Barbara Cervantes'e: Gel berberlerle barabar sabahlara kadar sevişelim, savaşmayalım,bitmesin hiç bir hiç maç berabere dedi.Sanço panço ve Cervantes sabaha kadar tüm yiğitlerle yel değirmenlerine karşı meydanda savaştı ve adalet ancak herkes ölünce sağlanırmış dedi Don Kişot.Savaştılar, savaştılar ve savaştılar bütün Sevişmelere inat sevgililer son samuray kalana dek don kilot .
Amannnn sabahlar olmasın yoksa
her gün her gece
nasıl çözülür bu insanlık hali bir bilmece. Bilinmez bir geometrik sorunun geometriksel ve matematiksel böbrek yetmezliğini yaşıyorum.Üstelik de sen de yoksun... Yarıçapım çapsızlık kokusunun uzunluğunda bir aile hikayesi. Çok karışığım, karışık bir pizza gibiyim. Ama kimseyi de mutlu edemiyen bir pizza. Düşünsene kimseyi mutlu edemeyen bir hep eğri pizzasın, hem de her romanda ve her Roma 'da her doğruluğa meydan okuyan eğrilikte eğreti bir gelin.
Bak, gör dışımda çocuksu düşlerim var, acılara ve sensizliğe hep düşeş düşen. İçimde bir sokak var
Uzayıp giden sonsuzluğa doğru.
Üstelik seninle hiçbir zaman kesişmeyen. Doğrularım çaresiz ve eğri, esprilerim sensiz ve kimsesiz.Sahipsiz bir şiir gibiyim kucak dolusu yalnız kalabakların ortasında.Avlanan bir alabalık misali can çekişiyorum. Az sonra herhangi bir masaya meze olmak için... Bütün erkekleri yakmalı diyorum ve en önden kendi bağırsağımdan, karnımdan başlamak gerek. Milliyetsiz hüzünler çoğaltıyorum yanı başımda kıyıya vuran çocuk cesetlerinde. Bende kaldı o yaralar sustuğum her gecenin öteki yüzsüzlüğünde.Ruhumda acı bedenimde çözülmeyen binbir yara. Söyleyin beni de artık çeksinler dara. Tüm acı tabloları ve bütün iyi niyetlerimi dün gece gözlerinden astım gökyüzüne. Yetmedi bir de kendimi astım kirpiklerine.
Yüreğim sana kilitli kalan bir sandık... Dertlerimi anlatamıyorum, dertlerim anlatılmaya azgın; lakin bana sadık.Biz de mi insandık? İnsanlığımızı, kendimizi ne sandık. Çürüyor nargile nargile hergele kokan insanlık. İki kaş arasında vuruldu yüreğimiz..Bir kerpetene kıstırıldı sesimiz. Üstelik gece bir kelebeğin kanadında orgazm olmada...
Beni artık hiç hatırlama istersen. İstemiyorum. Kirlenmesin rüyalar, sevgi artık üryan geziyor bu şehrin koltuk altlarında nasılsa. Dönüşünü de idam ettim yüreğimde insafsızca. Kızıl dudaklarında bayrak olup dalgalanmayı hayal ediyordum bir zamanlar. Şimdiyse yoksunluğuna vezirparmağı bir idam mahkumuyum.. Ve belki birgün kimbilir nerde, nasıl, saat kaçta, ve hangi buluşmak için açılan ortak yarada sevgiliye alınmak üzere parasını yediğim karanfiller açacak kalbimin harami Leningrad meydanlarında ... Çünkü biliyorum maden ki ben bir insanım artık insan olmalıyım. İçimdeki insancıkları pembe kanatlı bombaların düşlerinde büyüterek.. Aşk mı istiyorsun acı çekmeye hazır ol ve al kırbacını git aşkın üstüne üstüne. Mademki ben bir insanım seni seviyorum ve aşka da acıya da evet diyorum.Mademki ben bir insanım amasız, eğersiz, savaşa hayır aşka milyon kere evet diyorum.
Seni seviyorum,
Sensizlik var
Savaşı istemiyorum
Savaş
Bağrımda bir canavar
Sana evet,
Savaşa Hayır ....
Madem ki ben bir insanım aşka evet, savaşa hayır