MAKRO PROJELER, MİKRO ÜCRETLER

25-11-2015

AKP hükümeti İstanbul'da makro projelere imza atıyor. Allah var projeleri de zamanında hayata geçiriyorlar.

Bu konuda onları takdir etmek gerekiyor gerekmesine de ''ancak'', ''ama'', ''lakin'' her şey insan için olmalı teziyle yaklaşırsak konuya. ''Lakin-ler'', ''ama-lar'', ''fakat- lar'', sistematik olarak ister istemez devreye giriyor.

Avcılarda İstanbul Üniversitesinin kampüsü var. Tanıdık bir öğrenciyi ziyarete gitmiştim geçen yıl. Öğrenci-Üniversite olur da siyaset olmaz mı? Gazete İstanbul’un bir yazarı olarak; grup halinde oturan öğrencilere metrobüsün kendilerine olan yararını sormuştum pozitif cevaplar bekliyorken aralarında bir öğrencinin bana vermiş olduğu cevap inanın hiç de siyasi değildi. Genç öğrenci şöyle demişti.

 “Metrobüs elbette ki çok yararlı ama bizim işimiz yok, paramız yok. Aldığımız bursla ancak iki gün geçinebiliyoruz. Güzel ve yararlı olan metrobüse olmayan parayla binemedikten sonra...”

 Bu cevap benim için hem realist bir cevap olmuş hem de ülkemizdeki ücretlilerin ücretlerine odaklanmamı sağlamıştı.

Benzer bir diyalogu Hollanda Amsterdam da bir öğretim görevlisiyle yapmıştık. 1997 yılında. Erich ismindeki öğretim görevlisi bana ülkesini, ekonomiyi, eğitimi, çağdaş yaşamı öve öve bitiremiyordu.

Ben de Erich'e demiştim ki her şey güzel olumlu size inanıyorum ancak Hollanda’da gençlik nerede? İnsanlar mutlu yaşam çemberinin neresinde? Uyuşturucu, fuhuş, başını almış gidiyor. Kitle kitle insanlar alkol bağımlısı olmuş bu övdüğün Ülkede her şey insan için programlanmış, dizayn edilmiş buna lafım yok lakin sağlıklı insan nerede?

Erich bana katılmış tezimi onaylamıştı. Gelelim bu İstanbul ve Ülke çapında yapılan ve yapılmakta olan; halen proje halinde olan bu ''makro projelere''e emekçiler, işçiler, asgari ücretliler, çiftçiler ellerine geçen bu mikro bazda ücretlerle nasıl geçinecekler? Ne vakit? Arabası olacak da Marmaray’dan 3. köprüden geçecek hangi parayla?

Güneydoğu, GAP projesiyle şah’a kalkacaktı çiftçiler topraklarını yılda bir kaç kez ekebileceklerdi oysa GAP halen bitmedi. Özellikle bitirilmiyor. Takip eden, hesap soran kurumlar veya takipçiler var mı?

Stabil bir denge kurulamaz mı? Proje, proje, proje yıllarca sabırla bekle tamam bekleyelim. Kanal İstanbul'u bekleyelim. Metroların yeterli hale gelmesini bekleyelim. Ancak nefes almak da gerekir. Yaşam ertelenemez. Hayat ve çağdaş yaşam. Sosyal Devlet refah toplum hem ertelenemez hem de beklemeye gelmez.

 Bakanlar ne deseler desinler? Nasıl pembe tablolar çizerlerse çizsinler? Rakamlarla sihirbazların oynadığı gibi oynamaya ve yalan söylemeye devam ede dursunlar. Ben bir gazeteci olarak elbette ki onlara inanmam. Ekonomist orijinli bir yazarım. Ekonominin ve halkın nabzını iyi bilirim. Şunu da çok iyi bilirim ki bu asgari ücretle milyonlarca çalışanlar bu makro projeler hayata geçse bile sadece TV kanallarında resim ve görüntülerini ancak seyrederler. Asgari ücret 1.300 TL olsa da yetmeyecek, yetmeyecek, yetmeyecek! Bunu herkes biliyor.

 Konforlu yaşayıp yaşatamazlar. Motorin ile benzin fiyatlarının ne hale geldiğini hep birlikte görüyor ve yaşıyoruz. Enerji Bakanı saz çalıyor. Maliye Bakanı eşlik edip türkü söylüyor. Beyler! Olmuyor! Ülkemize odaklanalım. Türkiye'de neler oluyor? Neler olmuyor? Ne Şam’ın tatlısı, ne Arab'ın yüzü, biz bize bakalım. Emeklimiz ne âlemde? Sigortasız çalışanlar ne âlemde?

Haktan, hukuktan söz ederken milyonlarca çalışan ücretlilere, yaşam tarzlarına beklentilerine kulak asalım. Bir de onları dinleyelim ha! Ne dersiniz? Asli görevimiz Arapları izlemek, korumak, kollamak olmamalı. Halkımıza ve dahili problemlerimize yönelelim. Asıl proje bu farkına varalım. Sosyal devlet refah toplum endeksine endekslenelim derim âcizane.

Her şey sandıkta başlar, sandıkta biter diyen Sn. Başbakan'a verilecek en güzel cevap, vaat ettikleri müreffeh toplum, insanca yaşam kaliteli hayat tarzını şimdiye değin on dört yıl'ı aşkın bir sürede ver(e)mediler, o zaman sandık önümüze geldiğinde bir makro projeye de seçmen imza atmalı. Adios Bu Zihniyet deyip alternatif bir iktidarın temelini şimdiden atalım derim. Zira 2019 mutlaka bir gün gelecek ve yine önümüze oy sandıkları gelecek.

Dış güçlere, yabancı sermaye'ye ''well come'' diyen bu projecilere neden Good bye demeyelim ki, başka seçenek kalıyor mu?

Kalın sağlık ve sevgiyle, umutla siz değerli Sonsöz okurlarımız.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?