METROBÜS NOTLARIM

30-09-2016

Zorunlu olmadıkça İstanbul’u aktif yaşamamaya özen gösteriyorum zira trafik yoğunluğu ve yeni neslin davranış bozukluğu manzaraları en önemli etkenlerdir benim için.

Nedir o etkenler diye sorarsanız; savunmamı yapayım hemen, hiç geç kalmadan… Bakalım onaylayacak mısınız ya da modernizden, teknolojiden nasibini almamış biri bu deyip geçiştirecek misiniz? Devam ediyorum.

Yoğun trafikten ötürü, stres yaşamamak için metrobüsü tercih ediyorum.

Aslında mevcut trafik de ayrı bir köşe yazısı zira ülkemizin üç tarafı denizlerle çevrili ama bizler bu nimetten ne hikmetse yararlanmayı bilmeyecek kadar talihsiz.

Ana temamız metrobüs ve yeni neslin davranış bozukluğu sergileyen hal ve tutumları.

1- Herkes telefonlarına, internete odaklanmış birer yalnız. Robot misali kimse kimseyle konuşmuyor.

2- Yaşlılara, bayanlara yer veren yok saygı ve edep eksikliği batılılaşma ya da batma hareketleri.

3- Kılık kıyafet yırtık, eskitilmiş kot giysiler kulaklarda küpeler, hatta gıdıkta ve dil’de metaller bir garip yaratık görünümü, saç kesim modelleri sınırsız şekil şema bay mı? Bayan mı? Anlamak için mutlaka odaklanmak gerekiyor.

Yahut bende bir anormallik var. Başka bir gezegene ait gibi his ediyorum kendimi.

Vücut hatları son derece belirgin adamın, madamın bir penye ve üzerinde “kiss me” “öp beni” yazıyor, “drive fast” “hızlı kullan” yazmaya utandığım, neler neler?

Gençlerin sevgisi mi? Aşk belirtisi mi? Yahut erotizm mi?

Toplum içinde onlarca insan

İçinde aşırı sarılmalar, öpüşmeler sosyal davranış olarak kepazelik kim bunlar?

Washington’da mıyız? Londra da mı? Stockholm de mi? Anlayana aşk olsun.

En acısı da sürü psikolojisi misali aldıran yok bu bence anormal davranışlar toplum tarafından benimsenmiş yahut toplum sindirilmiş aldıran yok. Uygarca uyaran da yok.

Nerden nereye gelindi? Jet hızıyla evlenmeler ışık hızıyla da boşanmalar maximumal boyutlarda anlayacağınız metrobüs Türkiye’yi yansıtıyor.

Kılık kıyafet, şekil şema, moda ve batı hayranlığı, ekonomi, din ve dinsizlik zaman zaman kavgalar ağza alınmaz küfürler ve daha yazılması gereken çok ayrıntılar ne ararsanız var metrobüste detaya inmedim satır başlarıyla geçmeye çalıştım.

Gördüklerimden ötürü, Cudi Dağında bir çoban olma özlemi duydum. Cahil olmayı ve hiç bir analiz etme yeteneğimin olmaması özlemi tetiklendi bende.

Anladım ki emperyalistlerin savaş ve darbe yapmalarına ülkeyi bölmeye ihtiyaçları yok zaten müzikleriyle, kültürleriyle moda akımıyla her yönüyle bizleri fethetmişler savaşmalarına gerek bile kalmamış milletimizin karakteristik yapısı, örf ve gelenekleri inanın tohumlar ekilmiş kayıp nesil, kayıp kültür ve kayıplar onca çok ki yazmaya kalksam ansiklopediler oluşur diye düşünüyorum.

Meğerse yürüyen karınca uyuyan tavşandan çok daha fazla yol kat etmiş de farkında değiliz.

Bir şiirimle bitiriyorum.

 

SİTEM

 

Sen yoksun

Sen yoksan

            Bahar yok

            Mutluluk yok

            Aşk yok

Senin ve aşkın olmadığı

            Bu gezegende

Ne var bilir misiniz?

Hüzün var

Ayrılık var

Ölümden öte ölüm var

Bir de ben varım

            Ümitsiz

            Soluk benizli

            Ruh yorgunu ve ağlamaklı

Hayata uzak ölümün kıskacında

Hayat denilir mi bu hayata?

Yoklarla var olan

            Bu hazin yaşama

Sen olsaydın ya…

 

         26/09/2016

         M. Ekmen

 

 

Kalın sağlık ve sevgiyle siz saygın Batmanlılar ve değerli Sonsöz okurlarımız.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?