ÖZGÜRLÜĞE YOLCULUK

19-04-2019

Büyük ve yeşilin bin bir tonunu andıran ormanın derinliklerinde ağaçlar, kuşlar, böcekler aşkla ve hu-şuyla temaşaya dururken pazar ortasındaki şair sessizliğine rahmet yağıyordu usul usul makamınca. Bir anda tek bir silah sesiyle orman ölüm pazarına döndü ve ilk vurulan ölmesi gereken şairin kendisiydi. Tüm canlılar tedirgin bir halde kaçışmaya başladı. Serçeler hiç bu kadar korkmamıştı, kuşlar alabildiğince mavinin özgürlüğüne doğru yol almaya başladı; ağaçlar yeşilden sarıya dondü, karıncalar bile incine incine bile'den rızıklarını çoktan bırakıp ölüm sessizliğine doğru yol almıştı saflarını belirlemek ve saf saf durmak için İbrahim'e. bağrışmalar gittikçe artıyor, ayak sesleri yaklaşıyor, köpek havlamaları daha düşmanca işitiliyordu dost olması gerekirken bir avuç gönüle.

Zira pazar ortasındaki şairin yalnızlığıyla vurulduğu gündü bugün. Nefes alış verişler daha da hızlanıyor ve duyulmaya başlanıyordu. Yakalayın yakalayın diye bağırıyordu birileri ve uzaktan çalılıkların arasından gözleri simsiyah  kömür karası bir çocuk belirmeye başladı. Gözlerinde korkukunun bin bir hüznü yüreğinde yağmursuzluğun sevgisizliği fark ediliyordu; zira bugün her yer Kerbela Hosseine....

Yorgundu bitkindi; ama duramazdı. Sürekli kaçmalıydı. Ayak sesleri yaklaştıkça çocuğun korku dolu gözleri daha da büyüyordu. Henüz adı yoktu; çünkü çocuktu. Çocuk kaçıyor, arkasındakiler durmadan kovalıyordu. Kaçmalıydı hiç bir şey düşünmeden; oysa düşünceler fareler gibi kemiriyordu adeta ruhunu. Küçücük bedeniyle hem kaçıyordu, hem de düşünmek zorunda kalıyordu hayatın tüm ağırlıklarını. Babası ve annesinin acıya çırılçıplak bir  bombalı saldırıda canice öldürülüşünü, bunu yapanların nasıl insan olabileceğini ve geride kalıp da ayrıldığı 8 kardeşinin hüznünü derin derin düşünüyordu. Ki kendisi bir insan cana kıymayı bir tarafa bırakın korkuyla kaçarken bile böceklere haşerelere ve dahi karıncalara kıymamak için aşkla kaçıyordu. Bir cana kıyamazdı, henüz çocuktu. Her nefes alış verişi aşkla korkuya tempo tutarak kaçıyordu. Her alış veriş bir aşkın tezahürüydü. Aşk tökezlemişti ve çocuk da tökezleyip bir anda düşmüştü Nil'in soğuk ve kutsal sularına. Kutsal sular korumalıydı çocuğu.Ve öyle de yapıp düşmana göğüslerini siper ettiler. Nehrin memelerinden süt verdiler, savaşa dur dediler. Nehirler kadın olduğu içindi uzun ve her telinde bir kalbin attığı saçları. Kıyıdaki küçük bir dal parçası kurtulmak için tutunmuştu siyah küçük ellere. Ne tuhaf küçücük bir dal parçasında kurtarma aşkı ona cesaret vermişti bir anda. Kan ter içinde kıyıya doğru bir gayretle ve sağına soluna bakarak korkuyla kıyıya çıktı. Kimsenin olmadığını da farkedince derin bir nefes çekip ohhhhh deyip rahatladı. Susamıştı Hüseyin gibi Hüseyin'in Ker/bela'daki çocukları gibi; lakin çocuktu Hüseyin'i bilmiyordu henüz. Susamışlığını hissetti ve eğilip kana kana içmeye başladı hiç nefes almadan nehir ananın memelerinden. Suyun aksinde bir adam belirince Berlin'ce gözleri büyümeye, küçücük dudakları ve bedeni korkuyla titremeye başladı. Başını kaldırıp n' olursunuz bana zarar verme diye ağlıyordu. Beyaz elbiseli 68 yaşında heybetli bir adamdı. Gülümseyerek korkma, dedi.

Çocuk: Ben kötü biri değilim beni onlara vermeyiniz lütfen diyordu. Gözlerinden yaşlar boşalırken adam heybetli ve sevimli sesiyle: Çocuk korkma, bu kapı umutsuzluk kapısı değil kim olursan ol gel, dedi. Ardından bu kapıda karıncaya bile dokunulmaz başımıza taç, yüreğimize misafir ol korkma ben Şems dedi.

Çocuk: Şems de kim ben tanımam bilmem öyle birini.

Şems: Şems güneş demek, özgürlük demek biz sana geldik seni ışığa aşka götürecez.

Çocuk: iyi de ben sizi tanımıyorum bilmiyorum.

Şems: Sen beni çağırdın ben de geldim sana, sen bize doğru gelmeye gayret edende.

Çocuk: İyi de ben çağırmazdım ki sizi ama.

Şems: Sen her gecenin sabahında ağlaya ağlaya Allah'a ey kudretli Rabbim, kurtar beni bu kölelikten ve çaresizlikten yangından diye gözyaşı dökmedin mi meleklerin avucuna. Özgürlük aşkıyla yanmıyor muydun? İşte ben de sana yardıma geldim, ikiyi bir etmeye geldim.

Çocuk: İyi de Allah gibi kudret sahibi Biri, ben kimim ki seni bana göndersin.

Şems: O gözeten ve koruyandır o kullarına haşa zulmeden değil;el uzatandır. Yeryüzündeki tek yar ve yardımcısıdır kulun. Yunus'un dediği gibi onu bulan dahi her şeyi bulmuştur. Aşk da o'dur özgürlük de. Şems çocuğa adın ne diye sorar

Çocuk: Hiç, der

Şems: Hiç diye bir isim mi olur hiç?

Çocuk: Ben bir köleyim ve kölelerin ismi olmaz der. Şems elleri ayakları titrer. Dizlerinin üstüne düşüp. Şems ya Hayy der ve ağlamaya başlar iki damla gözyaşıyla. Ya rab bu nasıl bir imtihandır... Çocuk şems'im elinde tutup kaldırır ve hiçliğe doğru adımlamalara başladı

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?