ÖZLEDİM…

09-02-2016

Hiç acıkmadığım halde, yemek yemeyi özledim. Canım ayran çektiği halde, soda içip, nasıl olsa soda içtikten sonra istediğim anda ayran içebileceğim düşüncemde ki öz güvenimi özledim. İstediğim zaman, istediğim yerde olmayı özledim. İstediğim yere bakmayı, istediğim yerde ömür tüketmeyi, dilediğim kadar aya ve yıldızlara bakmayı özledim. Düşlerimle uyanmayı özledim, en küçük bir fısıltı bile duymadan istediğim saatte kalkmayı özledim. Sessizliği özledim. Toprağı özledim, taşı, kaldırımları, çocukları ve yüreğimin yüreğini özledim. Canı özledim, cananı özledim ve canları… Düşlerimi özledim. Düşüncelerimi… Ve özgürlüğümü özledim, papatya çayını özlediğim gibi. *** Merhaba sevgili ülkem, merhaba Sevgili Batman ve merhaba ey insanlık… Uzun bir aradan sonra, toprağa vermişken düşleri ve ölmüşken düşünceler size bir merhaba fırsatım doğdu.  Çok yazmak istediğim halde, var olan hal öyle soğuttu ki yüreğimi,  düşünecek takatim bile kalmadı.  Düşleri sorarsanız, nerede olduklarından haberim bile yok.  Bazen niyetlenir gibi oluyorum bir şeyler yazmaya ya da düşünmeye, tam o sırada da tesadüf ya,  sevgili ülkemin TV kanallarından birkaçının haber bültenlerine denk geliyorum, içim kararıyor ya da kolunda benim için ne anlam ifade ettiğini kavrayamadığım işaretler olan, insanlığa tabi insanlardan biri eline fırça alıp şurayı süpür diyor ve küçük dirilişlerim o anda geberip gidiyor.  Dünden bugüne bir tek değişmeyenim var. İnsanlığın ölmeye devam etmesine tahammül edemiyorum ve en az ölmüşler kadar yok olduğumu hissediyor ve bütün ölenler ile beraber her gün ölmeye devam ediyorum. Bundan ötürü, yazıma birkaç sosyal mesaj ekleyip, insanlığa iyilik istemeye devam ederek, olmak zorunda olduğum yere dönmek zorundayım. Canlar; ibret; olmuş olanın yarının çocuklarına bıraktığı ispattır. Bu yüzden ibret almayı bilmeli ve ibret alma konusunda ısrar edilmelidir.  Ülkem için ibretlik manzaralar serisinden birazını hatırlatmak gerekirse; Mesela bu ülke için; Rahmetli Kenan Evren’in mezarlığa götürülüşündeki konvoyun büyüklüğü ve konvoydakilerin sayısı bir ibrettir.  Rahmetli Ahmet Kaya'nın sürgünü ve Paris'teki mezarı bir ibrettir. Demokrat Partinin, büyük zaferden sonraki geldiği hazin sonu bir ibrettir. Rahmetli Nazım Hikmet Ran’ın sürgünü, vatandaşlıktan çıkarılışı ve 58 yıl sonra mezarda iken vatandaşlığa geri alınması, ibrettir. Yanı başımızdaki, Suriye'nin savaşı ve içine düştüğü yürek parçalayan hal, ibrettir. Bağdat'ın merkezinde boynuna Amerikalı askerler tarafından halat bağlanarak yer ile bir edilen Saddam’ın heykelleri, ibrettir. Üç kıtaya hükmeden Osmanlının paramparça oluşu da ibrettir. Silivri de gazetecilere, gezide ki çocuklara, karartılan tv’lere, yapılan baskılara, kutuplaştırılan insanlığa ısrar ile susmaya devam eden bu toplumun hali de ibrettir. Mahlas kullanarak yazma zorunda kalan bu ülkenin düşünürünün ve yazarlarının geldiği halde ibrettir. Her ibret ortaya bir ders çıkarır. O dersi alıp, almamak muhataplarına kalmış. Vesselam diyor, hepinizi hasretle kucaklıyorum.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?