SABIR TAŞI

09-03-2016

Yaratılışımızdan bugüne değin çokça sıkıntı, musibet ve elemlerle tanıştık.
Öyle sıkıntılar ki kimi zaman isyanın eşiğinde gelmişizdir. 
Nedenler sıralanır sonra. “Şöyle olsaydı böyle olurdu” kıyametleri kopar yalnızlığımızın dem vurduğu anlarda beynimizin en ücra köşelerinde. 
Hayat çekilmez olur. Sanırız ki herkes mutlu mutsuz olan “off” çeken sadece biziz. 
Bazen tahammül firar eder yumruğumuzu duvarda buluruz. “yok mu bir çıkış yolu?” deyip semaya dikilir nemli gözlerimiz velhasıl. 
Bu yazımı yazarken dünyanın en mutlu insanı ödülüne layık görülmüş biri olarak yazmıyorum. Sanmayın ki benim tuzum kuru. 
Aynı dertten ben de muzdaripim. Fakat bunun böyle gitmeyeceğine karar verdim. 
Formül de Bediüzzaman  Said Nursi Hazretlerinin şu vecizelerinde saklı;
“Mesela, Allah’ın Şafi ismi kendini insan vücudunda göstermek için hastalığı gerekli kılar ve insan hastalanır, şifayı da Şafi isminden dilenir. Mümit ismi de vücudun vakti gelince ölmesini ister ve öldürür. Musavvir ismi insan vücudunda tasvir hakikati ile tebarüz etmek ister ve her aza ve organa bir şekil bahşeder. Bütün bu isimler tecelli ederken insan vücudu sürekli hareket ve değişimlere maruz kalır, yani zahmet ve sıkıntıya girer. Ama Allah bu sıkıntı ve zahmetin karşılığını insana varlık, hayat, ruh, insaniyet, İslamiyet, iman gibi nimetleri vererek zaten ödemiştir. Yani insan bir çeşit modellik ve mankenlik ücretini peşinen aldığı için, bu hareket ve sıkıntılardan şikâyet etmeye hakkı yoktur. Tıpkı terzinin ücret karşılığında tuttuğu model üzerinde elbise provası yaparken modeli kaldırıp oturtarak verdiği zahmet gibidir. Modelin terziye "Neden beni oturtup kaldırmak ile zahmet veriyorsun?" demeye hakkı yoktur. Zira modelin görevi terzinin ustalığına model ve prova olmaktır”
Değerli okurum biz insanoğlu her şeye itiraz ederiz. Fakirliğe, hastalığa, güzelliğe vs. 
Fakat şunu unutuyoruz galiba. 
Allah (c.c) isteseydi beni ve seni dağın birinde bir taş yahut bir dağ keçisinin nasibi olan bir ot parçası olarak da yaratabilirdi. 
Eşrefi mahlûkat olarak insan olarak yarattı, elhamdülillah Müslüman olarak yarattı. 
Daha neyi isteyebiliriz ki? 
Bakma ve uyma, benim nefsimde hep istekleri ile beni sağa sola yalpalatır. 
Sonra bakarım ki istediği her şey geçici ve sonra yine Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin şu vecizesi duygularıma tercüman olur; 
“Fâniyim, fâni olanı istemem. Acizim, aciz olanı istemem. Ruhumu Rahman'a teslim eyledim, gayr istemem. İsterim, fakat bir yâr-ı baki isterim. Zerreyim, fakat bir şems-i sermed isterim. Hiç ender hiçim, fakat bu mevcudatı umumen isterim”
Fani olan derdine derman olamazken hele de seni, seni Yaratan kadar tanımazken nasıl olacak da yüzüne baki tebessümler armağan edecek. 
“Hasbinallah ve nimel vekil Allah bize yeter, O ne güzel vekildir!” de ve mutluluğa kucak aç

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?