SANTRAFORUN SAHTE GOLÜ

09-06-2016

Futbol oyunundan anlayanlar çok iyi bilirler ki başarılı bir kaleciye hiç bir şekilde gol atmayı, maçı kazanmayı başaramayan bay santrafor, ceza sahası içinde tilki kurnazlığıyla rakibe çarparak kendini profesyonelce yere atmayı ustaca başarıp sahte penaltıyı cebine koyar. Hakem oltaya takılmış farkında bile değildir, düdüğü çalar ve penaltıyı adeta vermek zorunda kalır.

Bay santrafor, psikolojisi ansızın allak bullak olan kaleciyi adeta ters köşe ederek topu filelerle buluşturur. Seyirci de oyuna gelmiştir.

Galibiyet sevinciyle durumun tam farkında olmayıp duygusalca alkışlar, sevinir coşar.

Unutulan, gözden kaçırılan çok önemli bir noktayı da hatırlatmak ve vurgulamak da usta ve dikkatli spor yazarları ve yorumcularına kalmıştır, bu önemli hatırlatmada bu haksız yere kaybedilen maçın bir de “Rövanş”ı vardır.

Yenilen takım hırslanır, üzülür, özeleştirisini verir, maçı nasıl kaybettiğini düşünür.

Ders alır performansını ve idmanlarını arttırarak rövanşa oldukça olağan üstü hazırlıklarla rövanş maçına çıkar sizce sonuç ne olur?

İlk maçı kaybeden takım, dersine çok iyi çalıştığı için rövanşı 6–0 alır mı? Alır… Çok örnekleri vardır futbol tarihinde. İşte ilahi adalet, işte ilahi tecelli, işte gerçek sonuç hak ile haksızlık ve farkındalık.

Esas konuya giriyorum; Ey AK Partililer, toplum mühendisliği çalışmalarınızın sonucunu adım adım hayata geçiriyorsunuz.

Plan, MHP ile HDP’yi parçala, böl, baraj altında bırak.

Olası erken bir seçime CHP ile git.

Birçok nedenle siyasi, dini, tek partili dönem ve halktan fersah fersah oldukça uzak bir CHP ile seçimlere gir.

400 ve üstü vekille seçimleri kazan sonra da çık milletin karşısına meşhur balkon konuşmalarıyla anestezi ver, felsefi ve kulağa hoş gelen edebi sanat dolu sözlerle uyut.

Öyle bir uyut ki millet kendine geldiğinde inanın uyandığında hem pişman hem de geç kalmış olacak.

İşte sahte penaltıyla kazanılan oyunun simetrisi ve paraleli ancak bu oyunların temelinde Allahın rızası yoksa adaleti yoksa (olup olmadığını da okur karar versin) getirilen sistem, siyaset, ekol nereye kadar sağlıklı ve sürekli olabilir ki?

Milli irade, seçmen kitlesi sonsuza dek uyutulabilir mi? Sonsuz uyku, ebedi uyku yaşayanlar için geçerli olabilir mi?

1789 Fransa ihtilalinde kafası giyotinle uçurulacak bir mazlum şöyle bir savunma yapar “İhtilal çok yeni ve canlı, şimdilik Fransız halkının aklının başında olmadığı bu ortamda, bu heyecanla, beni giyotinle infaz edeceksiniz ama taşlar yerine oturduğunda, Fransız halkının aklı başına geldiğinde sizler birer birer giyotine mahkûm olacaksınız. İşte benim sonsözüm budur efendiler” der, gerçekten mahkûmun dediği zamanla gerçekleşir ve rövanş 6–0 olur.

Çok iyi biliniyor ki bu halk ezelde, Cumhuriyet tarihinde çok çektiği ve asla iktidarı hak etmeyen, kasetçilerin, darbe yanlısı CHP’yi iktidar yapmaz o zaman seçenek kalmayınca AKP pistte çiftetelli oynar, zeybek oynar, Ankara misket oyununu oynar hele ki Karadeniz horonunu keyifle bir oynar ki ne oynar.

İşte plan, işte proje, işte Türk işi siyaset “Halep işi, Şam işi, bunu yapan sadece bir kaç kişi” minik bir benzetme oldu Mr. Presedent we wait your orders.

Bay Başkan emirlerinizi bekliyoruz. Denilir mi? Denilir.

AKP Olağanüstü Kongresinde taze Başbakan, Başkanlıktan söz etti bile.

Millete hizmet için gelenler getirilenlerin kendilerine ve yandaşlarına nasıl hizmet edeceklerini göreceksiniz eğer Allah ömür verirse?

İlahi ve saf arı yağmurları makyaj ve maskeleri düşürecek gerçek sima ve kimlikleri, kişilikleri çok net göreceksiniz, diye düşünüyor ve dikkatlerinizi bu oyunlara, bu projelere amatörce çekmek istiyorum.

TL’yi bile bulamayan milyonlarla fakir ve işsiz yapılan köprüler ile ücretli yollardan ABD dolarlarıyla nasıl kullanacaklar diye doğrusu merak ediyorum.

Kalın sağlık ve sevgiyle siz saygın Batmanlılar ve değerli Sonsöz okurlarımız.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?