ŞARİSTAN’IN GÖZLERİ

22-05-2019

Arş-ı âlemi seyreden Musa, öteyi anlamanın lezzeti ile kendinden geçince, rabbim seni görmek istiyorum dedi ısrarla. Sen beni göremezsin dedi Allah-u Teâlâ. Israr etmeye devam edince Musa, Allah-u Teâlâ ona dağın başına bakmasını söyledi. İnfilak eden dağın korkusuyla Musa kendinden geçti, bayılıp düştü.

Kendine geldiğinde; rabbim seni bütün noksanlardan tenzih ederim, sana sonsuz hamt ve şükrederek tövbe ederim, dedi.

İnsan gördüğü yere yönelir, gördüğünü fark eder ve ancak tam olarak gördüğünü anlar. Görmekte ki manayı irdelediğimiz vakit, karşı karşıya kaldığımız şey ummanın derinliği kadar uçsuz bucaksız ve sahra çölüne düşmüşlerin hissettiği sonsuzluk hissine benzer bir hal yaşamamıza sebep oluyor. Yaşamlarımızın içerisinde gösterdiğimiz reaksiyonların en birincil sebebi neyi nasıl gördüğümüzdür. İstisnasız, insan her vakit en net gördüğüne doğru yol alır. Şairlerin şiirlerinde tekrarlayarak vurguladığı aşk hissi, çoğunlukla görmekle başlar. Görülen de sıklıkla göz olur ki; orada göz hem görülür hem de gösterir olduğu içindir. Âşık yârin gözlerini görür kendinden geçer, yârin gözleri aşığına yüreğinde ki manayı gösterir. Âşık manayı gördüğü vakit, hakikati fark eder.

Hz. İbrahim, neye iman edilirin sırrını aradığı vakit, ilk zamanlarda en çok görülenlere; Güneş, ay ve yıldızlara yöneldi. Çünkü onlar çok parlıyorlar, parlaklıklarından ötürü de onları görmek kolaylaşıyordu. Sonra farkına vardı İbrahim, güneşin de ötesinde bir mana olmalı dedi. Işığın kaynağına yöneldi.  Güneş en çok parlar, her şeyi gösterir ama biz bunun farkında değilizdir de ki asıl görmemiz gerekilen şeyin parlayan bir nesneden daha fazla bir şey olması gerektiğine kanaat getirdi. İnsan güneşin aydınlığında görülenleri görür. Hâlbuki asıl mana ışığın geldiği yerde, ışığın kendi içinde ve onun da ötesindedir.

İnsan gördüğüne inanır, hâlbuki o bütün görülenleri gösteren vardır. Yani İbrahim’in arayışından bir sonuca varmak gerekirse yıldızlardan, aydan ve güneşten de daha parlak olan vardır. Her şey bir yaratıcının yarattığıydı ve yaratılmışlar her halleri ile yaratıcıyı gösterirdi?

Tohumun filiz oluşu, bulutlardan dökülen yağmur, balığın hikâyesi, karıncanın telaşı ve insanın dünyaya dört kolla sarılmasına rağmen mezarda son buluşu, hepsi başka bir şeyi gösterir, insan ise inandığını görür.

Şaristan’ın Gözleri adlı kitapta görmenin hikâyesi yazıldı.

Şaristan, insanı uyanmaya davet eder. Bakıp geçilen birçok şeyin görülmeye değer olduğunu hatırlatır. Şaristan’ın kendi nalına, değerlerine ve yaratılışına duyduğu saygı, bizim hoyratça giyip, kullandığımız elbise ve eşyalara, sahip olduğumuz değerlerimize, yaratılış amacmıza karşı ne kadar sorumsuz ve saygısız olduğumuzu bize öğretecektir.

Zerreyi göremeyenlerin, inci bulma şansları asla yoktur.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?