SEÇİM SONRASI…

03-11-2015

Umut etmek, hep olmalıdır.

İyiyi dileyebilmek, güzel ne varsa hepsini insanlığa isteyebilmek, ölümlerin olmadığı, zulmün olmadığı, haksızlıkların en az seviyeye indirgendiği toplum hayal etmek ve bunu yetkili kurum ve kişilerden talep etmek, devleti ve toplumu var eden her bireyin en doğal hakkıdır. Seçim öncesi de şüphesiz ki bu denli taleplerin yoğun olduğu ve en azından kutuplaşmanın belirgin şekilde var olmaya başladığı toplum, kendi içinde bir yumuşama ve değişim yaşatma çabası ile umutlanmıştı.

Hiç şüphesiz Türkiye toplumunu son zamanlarda geren ve kısım kısım devam eden kaosa sürükleyen şeyin kaynağı elbette en açık şekilde umudu kırılan toplumun, siyasi aktör ve senaryolara gösterdiği insani tepkiden başka bir şey değildi.

Tabi yitirilen umudun, yeniden kazanılmasına dair toplum nezdinde büyüyen beklentiler vardı. Bu beklentilerin en büyüğü de önceki yazılarımda da belirttiğim üzere, gerilen toplum hatlarının yumuşaması, siyasi şeffaflığın sağlanmasıydı.

Bunun da olması için de elbette ki siyasi arenada bir değişim öngörülmüş, bu değişimin mantıki izahları yapılmış, değişimin olabilirliğine yönelik araştırma şirketleri pozitif anketler ile toplumun olumluya yönelik değişim öngörüsünü desteklemiş ve ülke ciddi anlamda buna inanmıştı.

Maalesef demeyeceğim, çünkü bence bu bir iradeye haksızlık olur ama özetle, bahsedilen, umut edilen ve ciddi şekilde beklenilen değişim kafa üstü çakıldı.

Ülkeyi rahatlatacak diye umulan değişim, bir siyasi liderin 7 Haziran seçimlerinden sonra, tarihi boyunca alamadığı bir başarının gazına kapılıp, ikinci seçim ne zaman olacaksa olsun, biz kendi politikalarımızdan ödün vermeyeceğiz demesinden sonra vefat etti.

Bahsedilen değişim, ömrünü siyasete adamış ama siyasetin hiçbir şey katmadığı bir genel başkanın koltuğunun altına yapışmış, kalmış.

Geçmiş olsun demeyeceğim, çünkü geçen hiçbir şey yok. Evet, maalesef geçen hiçbir şey yok.

Ülke genelinde, bir partinin zaferi diye anılan seçimlerin sonucu, bazı kesimlerce zafer diye nitelenip kutlanılsa da benim gözlemlerim, her sevincin yanında, bir burukluğun ve daha da fazla artan nefretin olduğu gerçeğidir. Şüphesiz karşımızda, Türkiye’nin siyasi tarihine kesinlikle kalıcı bir başarı bırakan, bir siyasi parti olduğu gerçeği var.

Bunun inkâr edilmesi mümkün değil.

Gel gelelim hiçbir siyasi parti başarısı da ülkenin siyasette ki başarısı olarak kabul edilemez. Siyasi başarının kaynağı, istikrardır. İstikrarın kaynağı, sürekli büyüyen bir ülkedir.

Bunların olması için de şeffaf ve denetlenebilir siyaset gereklidir.

Evet, ilk dönemler ile ilgili, bir istikrardan söz edilse de sonra ki dönemler için bu durum, elbette tartışılır. 

Yani özetle, seçimlerden galip çıkan bir AK Parti var. Bu başarının kaynağı ilk dönemlerinde, siyasi arenanın tükenmişliği ve siyasi partilerin politikalarında ki kısırlıktı.

İkinci dönemindeki başarısının kaynağı, birinci döneminde yapmış olduğu, başarılı reform politikalarıydı.

Üçüncü dönemindeki başarısının kaynağı;  alternatifsiz sağ ve karizmatik lider ve din faktörüydü.

Şu an ki 7 Haziran seçimlerinde ki hafif sallantıdan sonra ki başarısı ise Kırmızıçizgi diye direten başka bir parti genel başkanının ikramı ve halkın içine düştüğü tedirginlikti.

Nihayetinde, ülkenin yüzde ellisini mutsuz ve tedirgin eden bir başarının, ülkeye nasıl bir getiri sağlayacağı, açıkçası benim analiz edebileceğim bir durumdan çok daha öte ve karışık bir durumdur.

Öyle ki; bir siyasi partinin, kazandığı bir seçimden sonra konvoy ile seçim kutlamasının, benim vicdanımda ve mantığımda hiçbir yeri yoktur.

Nasıl olabilir ki zaten, sizler nasıl olurda, sizinle aynı toplumu var eden eşinize, dostunuza ve toplumun geri kalan size oy vermemiş kesimine bu haksızlığı yaparsınız.

Bu anlaşılır bir şey değildir. Tabi ben, kurulmuş konvoylardan ve abartılı kutlamalardan söz ediyorum.

Gönül isterdi ki; ülkenin yüzde ellisinin oyunu alan bir partinin başarısını, ülkenin başarısı diye sahiplenseydik.

Gerçi biz sahiplensek bile, sahiplendiğimiz başarılı parti bizi sahiplenecek mi onu bilemiyorum.

Her neyse diyorum ve buradan muhalefet partilerine ve onların değerli liderlerine selam, iradesini beyan edip umutlananlara selam, ülkenin geleceğine selam, onura selam, yarınlara selam diyor ve en önemlisi de oylarınız ile yarınlar hazırladığınız, oysuz yavrularınızın geleceğine, selam olsun diyorum.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?