SEÇİM SONRASI 2...

05-11-2015

Biten bir seçimin kazananlarından daha çok kaybedenleri ile ilgilenen milletin, memnun olmadığı şeyi bilen var mı? Şaşırıp kaldınız değil mi?

O halde gelin bakalım, kim bu seçimin kaybedenleri?

Bana göre ilk kaybeden, seçim öncesi, hiç de azımsanmayacak derecede iyi tepkiler alıp, Türk solu için umut vaat eden bir lider olma özelliğini kazanabilecek Selahattin Demirtaş oldu. Evet, elbette HDP seçim kampanyaları döneminde çok ciddi sıkıntılar yaşadı, bu sıkıntılardan ötürü, iyi bir seçim kampanyası yürütemedi.

Bundan dolayı da seçim de istenilen başarıyı sağlama konusunda problem yaşadı.

Oysaki Karizmatik lider Demirtaş’ın duruşu ile batıdan oy artırıp, çözüm önerileri sunarak, doğuda ki Kürt seçmen ile tamamen kaynaşması umuluyordu ama maalesef bu olmadı. Doğuda ki oy kayıplarının bir kısmının sebebi, Hüda-Par’ ın seçime girmeyip, sanırım AK Parti’ye destek vermesi ve Doğu halkının tırmandırılan çatışmalardan geçmişe yönelik duyduğu çekingenlik ve korku olsa da zaten yapılmak istenilende buydu ve kısmen başarılı olunduğunu söyleyebilirim.

Batıdaki oy kayıplarının en büyük sebebi ise, Batı toplumunun hassasiyetlerine olan HDP yaklaşımının, iyi izah edilememe sıkıntısıydı.

Bununla beraber halkın HDP’ye objektif olmayan bakış açısını da göz ardı etmeden, HDP’ nin yaşadığı oy kaybında, halkın bu tavrının da önemli bir etkisi olmuştur.

***

İkinci kaybeden ise CHP’nin zarif görünüşlü ve belki de siyasetin görebileceği en nezaketli dili kullanan Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu oldu.

Hâlbuki seçim öncesinde ki söylemleri ile gerçekten umut vaat ettiğini, samimiyet ile söyleyebilirim. Özellikle CHP’nin yıllardır, duyarsız kaldığı Kürt problemine ve Doğudan alınmayan oy sorununa yaklaşımı bana göre gayet samimiydi.

Fakat Sayın Kılıçdaroğlu’nun bana göre kaybedişine en büyük sebep, üzülerek söylemeliyim ki partinin geçmiş tarihinin, eskiden var etmiş olduğu izlenim olmuştur.

Halk bütün söylem ve vaatlere rağmen CHP’ye güven duymama konusunda, diretiyor gibi bir izlenim veriyor.

Bana sorarsanız, CHP parti tarihinin, en iyi kampanyaları ve en yapıcı dili bu seçime hazırlanmış ve takdir halkındır ama bence geliştirdikleri dil ve devlet düzeninde ki çözüm önerileri ile aldıkları oyun daha fazlasını hak etmişlerdi.

Ama dediğim gibi, halkın kafasında CHP’nin eski bir yüzü var ve maalesef bunu unutma veya yenileme konusunda, ciddi sıkıntılar var.

***

Üçüncü kaybeden de; MHP lideri Devlet Bahçeli oldu. Sayın Bahçeli ile ilgili maalesef yazacak olumlu bir şey bulmak, pek mümkün değil.

Bu seçimden sonra Türk siyaset tarihinin gidişatına karar veren irade, asla ama asla bir daha Sayın Bahçeli’ ye ülkeyi yönetme şansını vermeyecek ve yönetime ortak olma şansını tanımayacaktır.

Hatta yüzde on barajı, yıllarca olduğu gibi, MHP de yeni gelişmeler ve yenileme çalışmaları olmadığı vakit, MHP’yi bundan sonra ki seçimlerde, altında bırakmaya başlayacaktır.

O kadar garip ki;  Seçim öncesinde CHP’nin gel başbakan ol teklifini bile, alaycı bir tavırla ret edip, bütün siyasetini milliyetçilik üzerine kurup, HDP’ ye düşmanlık siyaseti üzerinden oylarını koruma gayretinde olan MHP lideri, oylarını kaybettiği gibi, maalesef Türk siyaset tarihine, olumsuz hatırlanacak bir resmin çizilmesine de sebep olarak ülkeyi sonucunu merakla beklediğimiz, bir sürece mahkûm etti.

 

Dördüncü kaybedenlerde, aslında hiçbir şey kaybetmeyecek olan Araştırma şirketleri olmuştur. Yaptıkları bütün anketler ile halkı değişme inandıran bu şirketler, anket sonuçları ile sınıfta kalmış ve son derece başarısız bir performans sergilemişlerdir.

***

Son kaybedenler ise; belli bir grubun üyesi olmayıp aslında yeni bir grup umudu ile seçim öncesi nabız yoklayıp, seçimden sonra, bu bizim partimiz, biz kurduk bu partiyi diyenler olmuştur. Onlar için ise en talihsiz durum yaşandı tabi.

Üzerlerinde şarkı bestelenecek hale geldiler. Yağmur yüklenen bulutlar gibi, kararıp fırtına koparma niyetinde iken, tutuldukları fırtına onları hem değersizleştirdi, hem de ilelebet siyaset tarihinden, silip attı.

Yüce adalet demek lazım tabi bu duruma, ülke en kötü günlerini yaşarken sesiz kalanların, bir bunalım ortamından şans bulup, yine siyasi doruk yaşama planı yapıyor olmaları pekte vicdani bir hareket değildi, zaten.

***

Ve son olarak, ülke açısından, siyaset arenasının bir yarışma pistine çevrilmesi, ülkeye bir şey kazandırmaz. Tam tersine çok şey kaybettirir.

Bu yüzden kaybeden ve kazanan denkleminde, dilerim ki olumluya yönelik bir sonuç çıkar ve bunun kazananı da Türkiye halkları olur diyorum.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?