SEÇİM ÜZERİNE BİR KAÇ ANEKDOT

12-08-2014

Türkiye halkı, 12. Cumhurbaşkanını doğrudan seçti. Bu, demokrasi geleneğimizde bir ilkti. Cumhurbaşkanlığı seçimini ilk turda yüzde 52’ye yakın bir oy oranıyla kazanan Recep Tayyip Erdoğan oldu.

Her şeyden önce bu başarıyı ‘Erdoğan’ isminin markalaşmış olmasına ve profesyonelliğe bağlıyorum. Recep Tayyip Erdoğan’ın sadece şahsı için Ak Parti 14 tane anket-araştırma yaparken muhalefetin göstermiş olduğu ve seçmen nezdinde tanınmayan Ekmeleddin İhsanoğlu için veya başka biri için herhangi bir kamuoyu-temayül araştırması yapılmadı. Direk Çatı Aday olarak arz edildi ve netice ortada. Bu seçim vasıtasıyla tepeden inme, tanınmamış bir kişinin siyasette kısa vadede bir yerlere gelmesinin zorluk derecesini de görmüş olduk.

Profesyonellik, çağdaş siyaseti iyi okuma, analiz etme, ciddiyet, işi şansa bırakmama, her ihtimali nazara almaktır. Belki daha profesyonel davranılsaydı farklı bir aday seçilebilir ve Recep Tayyip Erdoğan’la daha çekişmeli bir seçim yarışı olabilirdi.

Seçmenin yüzde 26’sı oy kullanmadı. Bunu da muhalefetin adayına bağladığımı belirtmek isterim.

Kazanan Erdoğan ne mesajlar verdi?

Aslında bakarsanız seçimden önce veya normal zamanlarda Erdoğan’ın takınmış olduğu asabiliği Balkon Konuşmasında görmedik. Olumlu, ılımlı mesajlar verdi. Kucaklayıcıydı. “Bugün milleti ile kucaklaşan devlet anlayışı kazandı. İslam dünyası, Türk demokrasisi kazandı” dedi özetle. Milletle, ümmetle kucaklaşan bir anlayış… Halkın beklentilerini dile getirdi.

Balkon konuşmasında Erdoğan’ın yanında devlet ve Ak Parti ricali olmaksızın halka hitap etmesi ve daha sonra bu ricalin balkonda toplanması farklı yorumlandı, dikkat çekti.

Yine yeni Başbakanın kim olacağı konusu hep akıllarda; bana göre bunun çok bir önemi olmayacak. Çoğunluğun düşüncesi, Erdoğan’ın yetkilerini sonuna kadar kullanacağı ve yeni Başbakanın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a nazaran pasif kalacağı yönünde. Yine de partide eski ağır ağabeylerin etkisi nazara alınmalı. Partinin birleştirici, bütünleştirici bir yeni genel başkan ve Başbakana ihtiyacı var.

Erdoğan, şantiyelere inen Cumhurbaşkanı olacağını vaat etmişti. Hizmetlerin, demokratikleşmenin aksamayacağını dillendirmişti. Bunu diliyoruz tabi.

Seçimin kazananı sadece Erdoğan mıydı peki?

Cumhurbaşkanı Erdoğan olsa da seçimin galibini çift görmek gerekir. Oylarını artıran, batı kamuoyunda sempati kazanan ve siyasi bakış açılarını bu vasıtayla tüm ülke halkına duyurmayı başaran Selahattin Demirtaş’ı da galip görmek gerekir. Yüzde 9 oy oranı siyasi hareketleri adına bir ilkti.

Ekmeleddin İhsanoğlu, şahsiyet olarak her ne kadar takdir topladıysa da vatandaşlar tarafından Cumhurbaşkanlığını yürütecek yeterlilikte bulunmadı diyebiliriz. Ancak seçimi kazanmasa da Türkiye kendisini tanıdı. Bu da şahsi hanesine artı olarak eklenebilir.

Muhalefete gelince; 14 partinin desteklediği Ekmeleddin İhsanoğlu beklenen oyu alamayınca zamanında Süleyman Demirel’in kullandığı bir söz aklıma geldi; bu da muhalefet adına seçim sonrası yorumum olsun: “Galibiyetin sahibi çoktur, mağlubiyetin sahibi yoktur. Mağlubiyet yetimdir”

Neticede bir seçimi geride bıraktık. Ancak şunu belirtmek gerekir ki ülkemizde çok sıklıkla seçim yapılıyor ve bu seçimler ne yazık ki ülkeyi ana gündem maddelerinden koparıyor, halkı kutuplaştırıyor. Seçimler demokrasinin vazgeçilmezi, elbet olacak ama seçim kampanyaları yürütülürken daha temkinli bir duruş sergilenmeli. Hem de bütün taraflarca…

Yeni dönemin ülkemize, milletimize bölgemize hayırlar getirmesini temenni ediyorum. Hoşça kalın…

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?