SEVİLMEDİĞİN BİR KALPTE KİM VURDUYA GİTMEK...

17-01-2020

Ben en azından katilimi tanıyorum.

Fakat sen bir gün sevilmediğin bir yürekte, kim vurduya gideceksin..
                      Yılmaz Güney

Artık ödeşmeli diyorum bütün alacak verecekliler.Benim senden bir aşklık alacağım, 
SENİN de hayata bir şiirlik borcun var..

Şaire sormuşlar:Unutmak için ne yapmak gerek
Uyumak gerek demiş
Bense unutmamak için uyumayanlardanım.
Yetmez yaşadığım aşk yetmezliği, 
bir de yaramı kanatanlardanım....
Bingölde kanayan bin çoban çeşmesi benim yaram....
Bir usta demişti bir zamanlar 
Hiçbir yara kapanmaz diye. 
Yarayı kapatmak istiyorsan bırak kanasın demişti. 
Şimdi ne yapıyorum biliyor musun? 
Yaralarımı kanatıyorum ve 
Unutmak için uyumuyorum. 
Kuyuları kapatmıyorum açık bırakıyorum tüm kapıları. 
Kanarıyorum bütün yaralarımı kanayabildiği kadar. 
Sonra da üstüne tuz basıyorum
Acısın, acıyabildiği kadar...

Çünkü artık hiçbir yağmur temizleyemiyor hiçbir kalp sokağını ve ancak kansere duruyor her  insan ve zaman dediğin yaratıklar... 
Ve biliyor musun dostum 
Biz yanlış büyümüyoruz.Biz yalnız ve yanlış ölüyoruz hep. 
Yanlış yerde
Yanlış zamanda
Yanlış insanlarla
Yanlış masalarda vuruluyoruz...
Yanlış büyümesek de her yanlış  ölmeye sanki and içmişiz...Coğrafyasızlığımız kaderimizdi, kederimizdi. 
Bilmediğimiz ve sevilmediğimiz kaplerde kim vurduya gidiyor ve her seferinde yeniden vuruluyor, yeniden  ölüyoruz. 
Yanlış ölmemek için belki de bilmek gerekiyordu. 
Bilmekse çınar ağacında bir izdüşümdü. 
Bildikçe bükülüyordu başı, 
sakalı, saçı
Çınar ağacının. 
İşkencelerde yaralar alıyordu
Ama ben biliyorum demedi hiçbir zaman Çınar ağacı. 
Kimseyi de  ele vermedi senin gibi. Sadece sustu çınar ağacı. Susmak
zamanı gelince konuşmaktır.Ve bir ömür susan Çınar ağacı konuşmaya başladı lal gecelerin lal gözlerine.

Ordular hep galip
Ben neden hep mağlup bu insanlık yarışında
Sulanmaz içim
Puslanmaz gözlerim artık usta.
Kalbim çok yorgun geceye
Ben hiçbir orduya talip olmadım,
Hiçbir ordu da bana..
Ben ordusuzların Ordulusuyum başına hep buyruk. 
Nolursun gel, 
Yalnız gel;
Ama yalansız gel
Seni seviyorum da deme
İnanmam artık
Seviyorum diyenler
Çekti gitti bir bir
Gözlerim hep karanlık
 Boşverin artık.... 
Gece nasılsa  vermiş fırına
Tüm aşkları
Yüreğimde fırtına
Olsa ne yazar
Az sonra çıkacak
Taze simitler
Çıtır gevrekler
Taze taptaze umutlar 
Hayaller  ve acılar yine ertelenir başka zamana. 

 
Biliyorum seni o kadar sevmeliyim ki sensizliğin yaraları da acıları da senden kalmalı hayata  yadigar. Buralarda aşk hep ağlatıyor. Hep ağlıyor. 
İki gözüm, canım ciğerim dediklerim
Bir bir göğü terkediyor, yıldızlar gibi  işte şimdi
Hatıra kaldı senden 
Bir yaram
Bir de kanamam
Uyku tutmaz gecelerim
Dem tutmaz acılarım
Seni de beni de
Tanımaz bu zalim  ahlarım
Ve  gayrı bu saatten öte
 Her elini tuttuğumuz gece
Bize bir kahpelik hatıra bırakıyor. 
Neden? 
Şair yüreğin kabarmış
Dolmuş  taşmış... 
Yaz diyor  sana gece, 
İnadım inat
Yazmam da yazmam diyor kalemin
Akrep akrepliğini yapar da bize yine mi insanlık düşecek usta...Ben en azından sevdiğim katilimi biliyorum usta. Ya sen, ya sen? Kimbilir nerde, ne zaman, nasıl ve kaç yaşında... Bilmediğin, sevmediğin belki de  sevilmediğin bir kalpte kim vurduya gideceksin. 

Sonra sustu tekrar Çınar ağacı. Çünkü biliyordu susmak zamanı gelince konuşmaktır. 
Ak sakallı, ak saçlı adam  bir  çınar ağacına baktı gülümseyerek  bir  de göğe baktı   ağlayarak ve Çınar ağacının cebine mendil gibi bir yazı iliştirdi. 

Ve geceye son not:

Bu kadeh hep doluydu gidenler boşalttıklarını zannedip
kalktılar masadan
oysa giderken bir kadeh daha doldurduklarının farkına varmadılar asla
       Nadi celal Erdem

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?